Powered By Blogger

11 Ekim 2008 Cumartesi

"KEYPİTIL ÇAĞI" SONA ERERKEN...

"İlk insan" ve "ilk peygamber" ile birlikte başlayan "Hakk ve bâtıl mücadelesi"nde, milattan sonra 2008'ler Türkiyesi'nde "hangi safta"yız, yaşanan "olaylar, vakıalar" karşısında ne gibi "yöntemler, metodlar" uyguluyoruz ve ne gibi "zihniyet formatları"na sahip bir şekilde yaşıyoruz?Böyle "suâlleri" " düşünebiliyor muyuz?
Hele de çok hararetli "tartışmalarla" girdiğimiz "2008'ler Türkiyesi"nde, mevcut ve yaşanılan "tartışmalara" ne gibi "fikrî katkılar" yapabiliyoruz ve ne ve nasıl düşünüyoruz? Böyle "suâlleri de" düşünebiliyor muyuz?
Bu yazımda, "müşahadelerimi" "mefkûre adamları blog okurlarımla" da paylaşmak istiyorum...
"2008'ler Türkiyesi"nde "Müslüman Türkiye" de, "Başörtüsü Tartışmaları" yaşanır ve "Müslüman Türkiye"nin "ikide bir" gibi ekseriyetinin destek verdiği "siyasî irade" ve her türlü "sempatizanları", her türlü "destekleyicileri", "Milliyetçi Hareket Partisi'nin bir tuzağı idi zaten" yorumları ile "zihniyet formatları "ile kendilerini "motive ederler..."
Neredeyse "çağcıllığı bile tartışalamayacak kertede(!)ki Alman Mahkemeleri"; 1980'lerden bu yana hepimizin bildiği "malûm büyüme projeleri" ile "keypitıllarına keypitıl eklemekle" de kalmayarak, "İslâmî Camia'da Yaşanılan Muhteşem Skandallar-Yolsuzluklar" tanımı ile tanımlanacak "olgu"lar, "vakıalar" yaşatırlarken; "hırsızlara hırsız, yolsuzlara yolsuz" diyemeyen "zihniyet formatları" ile uyguladıkları "tencere dibin kara metodu" ile "ama solcular, ama laikçiler daha hırsız ya! Daha yolsuz ya!" zihniyet formatları"nı; belki de "İslâmî Camia'nın kalemlerinden de olan, kendi içlerindeki şahıslar tarafından "denilebilecek tanımlama" ile "Yahudileşme Temayülleri" de sergiliyorlardı. "İslâmî hassasiyet" sebebiyle "Ülkücü Hareket'ten kopuşlar" yaşayan "kesimler" ise, sanki "İslâmî Camia'daki bağış skandallarına, hırzılıklara, yolsuzluklara "Hayırsız C.H.P." sebep olmuş gibi "fikir ve düşünce 'münharif yamukluğu" içindekilerin belki de "kullanım kalıplarına" düşmekten de kendilerini kurtaramıyorlar...
1980'den bu yana "12 Eylül 'Düzeni'"nce de "büyümeleri uygun" görülen "siyasî ümmetçi, İslamcı, İslamî camia" mensup ve "sempatizanlarının "onca büyüklüğü"ne rağmen; "Evet, İslamî Camia'da hırsızlık, yolsuzluk olmuştur. Hırsız hırsızdır, yolsuz yolsuzdur "diyebilen ve dediklerini "fikirler camiası/efkar-ı umumiye" ile paylaşabilen "adam gibi adam"lar dan bir "Mehmed Şevket EYGİ Hoca", bir de "Ali BULAÇ" çıktığını unutabilir miyiz ki??
Hele de 2008'ler Türkiyesi'nde, en çetrefilli "olay", "olgu" ve "vakıalar" da, "Neo-Haricî Zihniyeti" sergileyen ve bence de "Türk İslam Düşmanı" olan "Anadolu'daki Vakit Gazetesi Zihniyeti" gibi "irili ve ufaklı zihniyetlere" ne demeliyiz ki?
"Türk Milliyetçiliği" deyince, "Milliyetçi Hareket Partisi" deyince "Keypitıl düşünce formatları tartışılmaz(!) denilen "Solcular" dan daha fazla beyinlerine kan fışkıran", böyle "İslâmî düşünce sahibiyiz" diyenlere ne demeli?
Bütün bu gibi "zihniyetler", ben de "Türkiye'deki millî dinamiklerin arka bahçeleri" diyebileceğiz "Tarikat ve cemaatlerin zihniyet formatları"nı, "İslâm'ı algılama şekillerini" bir hayli düşündürüyor..Hele de 2000'ler Türkiyesi'nin başlangıcında, neticede yaşanılan "Hizbu'l Vahşet Vakıası..."
2002'lerden bu yana "Meğerse" ile başlayan cümlelerin "kitaplar" oluşturduğu bir "2008'ler Türkiyesi"nde, "Moskof Âlemi"nin "aslında maddeci/ 'keypitıl' sistemi' ile yönetildiğini" bile daha yeni yeni "algılarken; kimbilir daha neleri de "yeni yeni algılayacağız?" Yıllardır ve zaman zaman, "Bu Kızıl Moskof, böyle Marksist-Leninist(Komünist) bir sistem le yönetilmiş de, nasıl 'uzay çalışmaları' yapabilmiş, nasıl 'uzay gemileri' yapabilmiş?...Meğerse "Küresel 'Keypitıl Sistemi' ile entegre hâlinde imiş zaten..." "düşünüş tarzlarımız..."
59 yıl sonra, "Dünya çapında 'Keypitıl Buhranı" yeniden yaşanırken; "Türkiye Sosyalistleri kadar bile heyecan" duyamayan sözde "İslâmî hassasiyet sahipleri"ne ne diyeceğiz?"Erbakan Hareketi/Millî Görüş Hareketi"nin bile nice "şirketleri", nice "holdingleri" yani "keypitıl"ları olduğunu bile yeni yeni "algılayan gençlerimiz", Türkiyemizde "yeni bir alternatif" ortaya koyamayan" dünün (ismi bile İslâmî değil) "Adil Düzen"cilerine, "Muhammedî Düzen"cilerine ne diyecekler ki?
"KEYPİTIL ÇAĞI" SONA ERERKEN", "önce manevî kalkınma" diyen "zihniyet möensupları"nın, sapına kadar "Devletçi 'Keypitıl Düzeni'" diye tanımlayabileceğimiz bir "düzen"(!)deki "uygulamaları..."
"Küresel alternatifsizliğini yaşandığı çağımız"da, sahiden, gerçekten "insan fıtratına" uygun veya "Osmanlı Nizam-ı Âlem"inin "Dünya Gezegeni"nin neresinde ortaya çıkacağını bilemiyorum...
İnşaallah, "dinsizleri bile "huzur ve refah içinde" yaşatabilmeyi başarabilmiş bir "Nizâm-ı Âlem", "Türkiye topraklarında "yeniden filizlenir..."