Powered By Blogger

18 Aralık 2009 Cuma

"NİZÂM-ÂLEM İÇİN KARDEŞ/EVLÂD KATLİ", "HUKUK İHLÂLİ" Mİ?


“NİZÂM-I ÂLEM İÇÜN KARDEŞ/EVLÂD KATLİ”, “HUKUK İHLÂLİ” Mİ?
Son yıllarda bazı “Titrisiz İslâmcı Mütefekkirler”, “Nizâm-ı Âlem” mefhumunu, “Osmanlı Devleti’nin ‘Statükosu’ ile eşleştirmeye ve “Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş/Evlâd Katli”ni ise “hukuk ihlâlleri”, “sapmalar” ve “devlet fetişizmi” olarak değerlendirip; “o günkü rejimlerin sorumlu olduğunu”, eserlerinde de yazmaya başladılar.
Sahiden “Nizâm-ı Âlem=Âlemin Nizâmı” için kardeş/evlâd katli”ni, basitçe , kolayca,“hukuk ihlâlleri”, “sapmalar” ve hattâ “devlet fetişizmi” olarak değerlendirebilir miyiz?
Bu suâle cevabı, “güzîde hukukçu”larımızdan olan Prof. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ’ün, Doç.Dr. Said ÖZTÜRK ile beraber hazırlayıp, 1999’da yayınladıkları “Bilinmeyen Osmanlı”(*) isimli eserinden istifade ederek cevaplandıracağız.
Evvelâ “son” söyleyeceğimizi “baş”ta söyleyelim:”Nizâm-Âlem=Âlemin Nizâmı=Kamu/Millet Nizâmı=Devlet" uğruna” kardeş/evlad veya amca katli’nin yaşandığı “Devlet-i Aliyeyi Osmaniye/Büyük Osmanlı Devleti Tarihi”nde yaşanılan bu hâllere; basitçe ve kolayca “genellemeler” yaparak; “hukuk ihlâlleri, sapmalar veya devlet fetişizmi” olarak değerlendirmek; “mes’eleyi bilmemekten” kaynaklanan, “vulger/yüzeysel bakış” ve değerlendirmelerin ve “slogancılığın” bir neticesidir. Mes’ele “detaylıca, ayrıntılı” bir şekilde incelendiğinde, ne “hukuk ihlâli, ne sapma, ne de devlet fetişizmi”dir diyebiliriz.
Çok “güzîde” ve “tertemiz mefhumlarımız”dan olan “Nizâm-ı Âlem=Âlemin Nizâmı=Kamu/Millet Nizâmı” mefhumunun, bu şekilde “çağrıştırılması”, kabul edilebilir bir hâl değildir...
Bu sebeple, “Bilinmeyen Osmanlı”da da zikredildiği üzre, “bazı tarihçiler tarafından da, ‘Büyük Osmanlı Devleti’ndeki kardeş/evlad katli hadiselerini “vahşet” veya “saltanat uğruna insan katliamı” demek, “yanlış”tır.
Bu “yanlış” lığı, AKGÜNDÜZ ve ÖZTÜRK’, “Bilinmeyen Osmanlı” isimli eserlerinin 80-90 sayfalarında-lütfen sizlerde bu sayfaların orijinallerini okuyun- “detaylıca, ayrıntılı” bir şekilde açıklamaktadırlar.
Ancak, “yalancı şahitlerin , jurnalcilerin ihbarı ve iktidar hırsı, suistimaller vesaire” gibi sebeplerle tatbikatta gerçekleşen hâlleri; “zulmen idam, günah, kötü, yapanlar mes’uldur” diye değerlendirilebilir fakat “hukuk ihlâlleri, sapmalar ve devlet fetişizmi” olarak değerlendirilemez.(s.82,83)
“Osmanlı tatbikatında”, “Nizâm- ı Âlem=Âlemin Nizâmı için yapılan ‘katl”ler ise; Orhan Bey zamanında başlamıştır. “Orhan Bey istemese dahi, İslâm Hukukunda idam cesasıdır”(s.86) diye yazılan kısımda, “üç idam hadisesi” yaşanmış ve “devlete isyan suçunun cezası tatbik edilmiş.” Orhan Bey’in kardeşleri Halil ve İbrahim; oğlu Savcı Bey, “idam” edilmiş.(s.86)
Yıldırım Bayezid devrinde, “ilk defa siyaseten katl” veya “zulmen idam” yaşanmıştır. Kardeşi Yakub, “saltanat uğruna öldürülen ilk insan”(s.86) olmuştur.
Mehmed ÇELEBİ zamanında ise kardeşleri İsa ve Musa ve sonradan ortaya çıkan Mustafa ÇELEBİ “had cezası olan idam cezası ile cezalandırılmıştır.”(s.86)
Kanunî Sultan SÜLEYMAN, “rakipsiz sultan” olduğu için “kardeş katli mevzubahis olmamıştır”. Ancak Kanunî, kendi çocuklarının idamına karar veren bahtsız Padişahımızdır....”...Kanunî’nin yanıldıkları veya yanıltıldıkları bir vakıâdır.”(s.87)
Ve 1. Ahmed devrinde, “saltanat usûlünde ciddî bir değişiklik” ile “Osmanlı sülâlesinden en büyük olanının Padişah yapılması usûlü” ile “kardeş/evlad katli hadisesi tamamen ortadan kaldırılamamışsa da, gevşetmiş ve son derece azaltmıştır.”(s.87)
“...Zira Padişah istemese de bu ceza mukadderdir. Devlete isyan edenin cezası elbette ki idamdır.”(s.87)
Yine aynı eserde, Fatih Sultan Mehmed Han’ın, küçük yaştaki kardeşi “Şehzade Mehmed”i “Nizâm-ı Âlem için siyaseten katl müessesesine girecek” şekildeki uygulaması da, genişçe izah edilmiş.(s.88, 89)
Bilhassa “titrisiz İslâmcı Mütefekkir” Ali BULAÇ’ın, “İslam’dan korkmalı mıyız?”(**) isimli eserinde dillendirdiği; Nizâm-ı Âlem=Âlemin Nizâmı=Kamu/Millet Nizâmı=Devlet” için kardeş/evlad veya amca katlini, “hukuk ihlâli, sapma veya devlet fetişizmi” olarak veya uygulamaların tamamını“siyaseten katl vakıâları” olarak değerlendirmek “tartışılmalı”dır.
Şahsen bizler, böyle bir “tartışmaya” da katkı yaparak; “Nizâm-ı Âlem” mefhumu ile “hukuk ihlâlleri, sapmalar veya devlet fetişizmi”nin eşleştirilmesini, “çağrıştırılmasını” doğru bulmamaktayız.Hattâ “Osmanlı ‘nın Statükosu” diye de eşleştirilmesini doğru bir değerlendirme olarak kabul etmemekteyiz.
“Bir güzel ülküdür ,
Nizâm-ı Âlem”
17.12.09
İsmet GÜLTEKİN
İsmet_gultekin@mynet.com veya metgultekin@hotmail.com
Dip Notlar:
(*):Prof.Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ-Doç.Dr. Said ÖZTÜRK, “700. Yılında Bilinmeyen Osmanlı”, Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayın. İst.1999
(**): Ali BULAÇ, “İslam’dan korkmalı mıyız?”, “Bütün eserleri-2”, 1. Basım, Çıra yayınları, Haziran 2009, İstanbul, s.34, 35, 36, 37, 38 ve 71. Sayfa ile 63-80 sayfaları arası.

12 Aralık 2009 Cumartesi

"İSLÂMCI MÜTEFEKKİR" RAHMETLİ NECİP FAZIL KISAKÜREK'İN



"İSLÂMCI MÜTEFEKKİR" RAHMETLİ "NECİP FAZIL KISAKÜREK'İN,
ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜ VESİLESİYLE YAZDIKLARI"NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ...
Bilmem sizler de karşılaşıyor musunuz; "internet'te sörf" yaparken; "yepyeni" ve "ezber bozan bilgiler"i okuduğunuzda, heyecanlanıyor ve hop oturup, hop kalkıyor musunuz?
Geçenlerde bana öyle oldu:"Ayın Dergileri"ni "tık"ladığımda, "Anadolu ÇINAR Dergisi, Yıl.:5, Sayı.:51, Mayıs 2009, s.16"yı okuduğumda-demek ki yeni sayıları,Aralık 2009 sayısı çıkamamış-heyecanlandım ve âdeta yerinde duramaz olup, peşi peşine "çıktıları"nı aldım. Amma "puntolar" çok mini olduğundan, "rahatlıkla" okunmuyordu. "Allah'ın lütfu" denilebilecek bir "durumla" karşılamıştım âdeta...Hemen aklıma "google"dan malum cümleleri yazıp, başka "site"lerde de "mevcut" olduğunu gördüm ve okudum.
"26 Mayıs 1904"de İstanbul'da doğan "İslamcı Mütefekkir" rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK'i, hemen hemen hepimiz, "çok farklı algılamış", zihinlerimizde "çok farklı nakşedilmiş"ti. Halbuki biliyorduk, okumuştuk, "örtülü ödenek"ten "para almaları"nı!.."www.wikipedia.org"un da verdiği malumata göre, "Atatürk aleyhinde işlenen suçlar hakkındaki kanuna aykırı fiilinden dolayı 8 Temmuz 1981 tarihinde Atatürk'ün manevi şahsına hakaret suçundan hüküm giydi. Karar Yargıtay 9. ceza dairesi tarafından onaylandı.[11]
Davaya konu olan "Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin" adlı kitabın mahkemenin bilirkişi olarak görevlendirdiği Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Seçil Akgün tarafından herhangi bir suç unsuru teşkil etmediği rapor edilmiş ancak Necip Fazıl "Atatürk'e hakaret etmeye meyilli olmak" gerekçesiyle mahkûm edilmiştir.[12]"
Rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK,otuz dört yaşında iken; "ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜ VESİLESİYLE YAZDIKLARI"nda ise neler yazıyor ve ne gibi "değerlendirmeler" yapıyordu?
Atatürk'ün ölümünün 15.gününde yani 25 Kasım 1938'de yazılmış. "Ölümü, fındığın kabuğunu kırmadan içini yiyen bir sihirbaz edası" olarak tanımlamakta; "Ölüm Meleği" Azrail Aleyhisselamı ise; "Yaratıcının bir defa bile şaşırmamaya memur sadık işçisi" olarak belirtmekte.
"Bütün dünyada kıralına, anası kadar yanacak kimse yoktur" diye yazan rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK; "Atatürk'ün Ölümü"nü, "Her evin ölüsü olabilmiş kahraman" olarak tarif etmekte."Hiçbir Türk, kendini, Devlet Reisine, bütün dünyanın bu türlü bir saygı göstereceğini ümit edemezdi" diyen rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK; "Osmanlı İmparatorluğu yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama sahip olabilmiş hükümdar yoktur." demekte.
ATATÜRK'ü, birden fazla yerde, "Millî Kahraman" olarak tarif eden rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK; "Avrupa'nın bize en yabancı milletlerine kadar, heyetlerle, askerî kıt'alarla ve en büyük mümessillerle Ankara'ya koşmuş olması gösteriyor ki, Garp, ATATÜRK'ün şahsında Türk ehliyet ve kıymetine artık inanmıştır." diye de yazmakta.
ATATÜRK'ün "Türk'e, hem Türk'ü, hem de Avrupalı'yı inandırabildi" diyen rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK; ATATÜRK'ü, "Büyük Nikbin(İyimser) Kahramanlar" kategorisine dahil etmekte; "Bedbin(kötümser) kahraman" değil; "motive edici, müjdeleyici, ümid aşılayıcı, pozitif enerji salgılayıcı, iyimser, nikbin kahraman" diye tanımladığı ATATÜRK'ün; asla "Türk Milleti'nin esaret ve mahkumiyet altında yaşayacağına inanmadığını ; ve "koca bir millete hayat vesilesi getirmiş bir kahramandı ATATÜRK", diye yazıyor.(Anadolu ÇINAR Dergisi, Yıl.:5, Sayı.:51, Mayıs 2009, s.16)
Rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, bir şiirinin sonunda, "Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılâp" diye bitiriyor ve "Devrim Yılları Tartışmaları"na da "katkılar" yapıyordu..Ekseriyetimizin hafızalarına ise hep "aykırı", hep "standart dışı", hep "imalat hatası" olarak nakşedilen rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, 34 yaşında iken bunları yazıyordu. Rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, ne zaman Abdülhakim ARVASÎ(k.s.)'ye "intisap" etti diye düşünüyorsanız, otuz yaşlarında,yani 1934 yılında...(www.wikipedia.org)Demek ki, "ATATÜRK'ün ölümü vesilesiyle yazdıkları", "müntesipli" iken yazılmış!
"Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK", elbetteki "devletimizin kurucusu..." Her "zihniyet"in bir "Atatürk Portresi" var elbette...
"Ama Hangi Atatürk?"
12.12.09
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com