Powered By Blogger

26 Mart 2011 Cumartesi

YOKSA "MEFKÛRE ADAMLARI"NIN DA MI "ÇILKI" ÇIKTI?!

YOKSA "MEFKÛRE ADAMLARI"NIN DA MI
"ÇILKI" ÇIKTI?!
Dünya küremizdeki, Türkiye yarımadasındaki, "vatanımız" daki "ucûbe" ve bir o kadar da "tuhaf" gidişattan ürpermeyen, endişelenmeyen var mı acep?
Yaşları elliye varan nesiller, çok "kıyamet dolu sahnelere" bizzat ta yaşamaya şahid olmaya başladılar."Teknoloji" dünya küresini "küresel köy" yapalı, neredeyse yıllar oldu.Onca acılar, onca ibret dolu vakıalar, "bırakalım insanlığı", "ben Müslümanlardanım" diyenler de bile "gerekli ve yeterli" dersleri almaya da yetmemeye başlamadı mı? Yıllar önce yazdığım bir yazımın başlığı, "Cehalet Çağı mı, İletişim Çağı mı?" idi.."İletişim Çağı", "Bilgisayar/İnternet Çağı", sahiden de "Cehalet Çağı" olup çıkmadı mı?
Hadi diyelim, yaşadığımız zaman diliminden elli, yüz veya üç yüz yıl önceki "vakıaları" anlayamıyoruz, muhtelif teviller" ortaya çıkıyor; onca "teknolojik gelişmelere" rağmen, yaşadığımız zaman dilimindeki "fiilî vakıaları" anlamaktan, kavramaktan "aciz" kalanlara ne demeli?
Mevcut bir "vakıa"nın sebeplerini biliyorsak, neticelerini de biliyorsak, ne diye "muhtelif teviller" ortaya çıkıyor ki?! Böyle bir gidişatla, yüzmirdört bin "Peygamber"in "kavimleri"nin yaşadığı "psikilojiyi" yaşayacağız gibi."Hakk Yolu'nun Yolcuları"nın huzurunda, "helâk edilmiş kavimler"in hâline düşeceğiz gibi..
"Biz"ler bir zamanlar "böyle değildik!" Hani "Gözyaşı Medeniyeti"nin "Çocukları" idik? Hani, "başkalarının da günahlarına ağlayanlar" idik? Hani, "dünya küresini altın etseler, bizi satın alamazlardı?" Hani, "bizleri satın alabilecek para henüz icat edilmemişti?" Hani, "zalimler" karşısında, "Zalimler için yaşasın cehennem" diyebilecek "tıynette" idik?. Hani, "zalimlere" "sizler zalimsiniz" diyebilecek bir "cesarete", bir "yüreğe", bir "kalb"e, bir "gönül"e, bir "zihin yapısı"na sahiptik? Hani, rahmetli şairin, "Durun kalabalıklar! Bu sokak çıkmaz sokak!", diye, haykırabilecek "tertemiz bir yüreğe" sahip idik? Şimdilerde ne de çok işitir olduk; "Bağırma!"; şimdiler de ne kadar da çok kullanır olduk; "Sakin olun?" lakırdılarını.Tıpkı, Irak Müslüman Halkına,sekiz yıldır "Sakin olun!" çağrıları yapan, "coniler" gibi; sokaklarda, işyerlerimizde, birbirlerimize, hatta "bacak kadar çocuklara" bile, demek mecburiyetinde kalıyoruz:"Sakin olun!" Tıpkı "necis Coniler"in, yıllardır Irak Müslüman Halkına dediği gibi...
Türkiyemizi "yönetenler" veya "idare edenler"in bile bir dediği bir dediğini tutmuyor artık? Muhtelif sebeplerden olsa gerek, belki de yine yıllar önce bir yazımızda da hatırlattığımız üzre, "yöneticilerimiz", rahmetli Hüseyin Nihal ATSIZ'ın meşhur "Z Vitamini"ni sürekli kullandıkları için olsa gerek; bazı "cemaat mensupları"nın tanımladığı "Deccal ATATÜRK" kadar bile "haysiyetli", "şerefli", "millî menfaatleri" önceleyici bir "duruş", bir "tavır", bir "aksiyon", bir "hareket" içinde olamıyorlar!!! "Hasta hâlinde" iken bile "Hatay"ı "Misak-ı Millî/Millî Yemin Projemize" dahil eden "Deccal ATATÜRK" kadar olabilecek "Mefkûre Adamları"mız da kalmadı gibi...Kimi "Batı Projeleri"ne, "Pocana/Pok Dağları"na sapına/dibine kadar "endekslenmiş" "cemaat taslakları"na, ve bir yazarın da çok güzel "betimlediği" "Batı'nın Kapıkulları" "Sahte İslâmcılar","Sözde İslâmcılar", "Siyasal İslâmcılar/İslamcı Siyasal"lar, "Deccal ATATÜRK"ü de, benim "Mefkûre Adamları" kategorisine "dahil" etmeme "çok kızacaklar", farkındayım...Ancak, rahmetli Hüseyin Nihal ATSIZ'ın yine bir şiirinde dediği üzre, "bir kemiğin" değil, "binlerce kemiğin peşine" takılmış "sözde Müslüman taslakları", "Ben de Müslümanlardanım" diye haykırabilecek bir "iman/gönül bütünlüğü"ne sahip birini de çokca "hayretlerde" bırakıyor oldu!!! Sapına, "dibine", "köküne" kadar "Ecnebî Projelere Endekslenmiş" "sözde İman/Mü'min Taslakları"ndan çokca "rahatsız" olmaya başladım be! Bir "Libya Vakıası"n da bu kadar da mı "fırıldak", bu kadar da mı "figüran", bu kadar da mı "dönek" olunur be?! Daha Araplar gibi "Cahiliye Hayatı" bile olmayan, bence "Doğuştan Müslüman" olan "Türk"e, "Müslüman Türk Milleti" ne bu kadar da mı "Fransız" kalınır be? "İman "ile "amel "ile hiç de alakası "yok" dediklerimiz, belki de"Firavun'un Asiye"leri gibi, "Nemrut'un Zelihaları" gibi "Hakk" ve "Hakikat"ten yana "söylem", "eylem", "duruş", "hareket" gösterirken; gençlikleri "döğüşsüz", "kavgasız", "muhallebi çocukları" gibi "geçmiş" "dünün devlet düşmanları" "mini mini vatanımızı" ne hâle getiriyorlar be?!"Döğüş" etmesini, "kavga" etmesini bilemeyen rahmetli ERBAKAN HOCA'nın sapına, dibine, köküne kadar "Brütüsleri", sahiden "vatanımıza" sahip çıkamıyorlar be?! Tıpkı Azerî Türk'ü hanımın, "Çanakkale Döğüşleri" dediği o tatlı mı tatlı "Türkçesi", nasıl ki "bizlere", "Ulan bak bu döğüş demek ki, Müslüman olmayanlarla oluyormuş" dedirten düşüncelere dalarken; "döğüş/kavga" etmesini bilmeyen, belki de "yedi göbek sonraları", "endekslendikleri proje sahiplerince garanti altına alınmışlar"ın bu "acınası", bu "zavallı", bu "figüran", bu "fırıldak", bu "yalancı",bu "teslimiyetçi", bu "iradesiz", bu dilim varmıyor amma "ihanet dolu" "uygulamaları" artık "gına" getiriyor be?!!Sahiden, "döğüş/kavga bilmeden" yetişmiş bu" nesiller"in, ŞEHSUVAROĞLU'nun, "Geleceğin Türkiye Tasavvuru" olarak dillendirdiği, "2024" romanında, ismi, adı bile "aldatmaca" ve "kandırmaca" dolu "ANADOLU TÜRKMEN DEVLETİ" ni mi "kuracaklar" ne? Rahmetli Ömer SEYFETTİN'in, "Primo Türk Çocuğu" hikayesinde de "hatırlattığı", "muhtariyet/özerklik" dolu düşünceler, "100 yıl sonra", sahiden de "uygulanacak mı be?!İkiyüze yakın "Devlet" kurmuş, "Devlet'siz" kaldığı "elli yılı" aşmayan "Allah'ın yeryüzünde sevdiği Türkler", "biz"ler bu kadar da mı "yorgunlaştık", yahut "Hakk Dava"dan, "Allah(c.c.) Yolu"ndan, bu kadar da mı "uzaklaştık" da, Rabbim bizlere anlattığımız hususları "müstahak" ediyor?!
Yoksa, yıllardır "İslâmiyet'in milletleri zayıf düşürmeyeceğini, güçsüzleştirmeyeceğini, parçalamayacağını, bilakis milletleri daha da muhkemleştireceğini" ifâde etmiş olan, anlatmış olan, yazmış olan, söylemiş olan "Seyyid" olan rahmetli ARVASÎ HOCA'mızda mı "İslâmiyet'i" bilmiyordu da, "böyle" diyordu?! Yoksa rahmetli Mehmed Âkif ERSOY da mı "İslâmcı" değildi de, "Türk"ün, "vatanımızın dertleri ile "dertlenmiş", "Müslüman Türk Milleti"ni "Sırtlan Kümesi Avrupa/Batı" nazarında "haysiyetli", "şerefli" ve "omurgalı" bir şekilde "müdafaa" etmiş, sahiplenmişti?!
Bu yazımın başlığını, "Sinemacı", "Mefkûre Adamları" kategorisinde bir "rol model" olarak da değerlendirdiğim, Mesut UÇAKAN'ın mevcut "Hükûmet"in "Partisi"nden "aday adaylığı"nı okuduğumda bir kağıda yazmıştım. Demek ki, demiştim, düşünmüştüm, "Mefkûre Adamları"nın da "Çılkı" çıktı!!! Şahsen, "Mefkûre Adamları"nın "siyasette işi yok", demiyorum; "Mefkûre Adamları, mefkûresi olan siyasete yönelmeli" demek istiyorum..Sapına kadar, dibine kadar, köküne kadar "Ecnebî"yE, "Ecnebî Projelere", "Ecnebî Mefkûrelere" meftun "siyaset", "siyasî teşkilatlar", "Mefkûre Adamları"na asla ve kat'a "yakışmaz" demek istiyorum.."Türkiye'mizde herşey olur" demek istemiyorum..."Ecnebî Mefkûrelere" meftunluğu "içime sindiremiyorum, kabul edemiyorum..."Daha iyi hizmet edebilirim", düşüncesi ile "Devlet Kapıları"ndan mansıplanan "Cumhuriyet Çocukları"nı hatırladıkca, onların daha da "faziletli" olduğunu düşünüyorum...
"Ahde Vefasızlıklar", "yalan-dolanlar", her bakımdan sapına, dibine, köküne kadar "İslâm/Müslüman" olan "Türk"ün "aldatılışı", "kandırılışı" kahrediyor neredeyse. "Kuran-ı Kerim" deki "kıssa"lardan "ilham", "feyz" alarak, "yaradana sığınıyorum..."
Mini mini öğrencilerime de demek istiyorum ki, "Çocuklar, nasıl ki Rabbim, odunları balık, ateşleri su" yapmış; "nasıl ki bir damla meniden, sizleri, beni yaratmış; sozsuz kudret sahibi Allah'ım, yeryüzünde aslında sahipsiz, zayıf, güçsüz Müslümanlarını da, "zalimler" karşısında "çaresiz" bırakmaz; "galebe" ettirir, "zalimleri kahreder", zir ü zeber/ yerle bir eder..."
"Dayanacağız çocuklar, her türlü 'Psikolojik Taarruzlara", her türlü "eza ve cefa"ya...", demek istiyorum, yine "Yaradanıma sığınıyorum..."
Artık "çivileri çıka çıka tutacak çivileri kalmamış" bir "Dünya Küresi"nde yaşadığımızı düşünüyorum..Tıpkı Hazret-i Hüseyin Efendimiz(r.anh) gibi, "orantısız güç" karşısında, yine de "ölçülü", "mantıklı" ve "Müslümanca" olmaya gayret ediyorum..
Ve "Yaradanım"dan, yeryüzünde "sahipsiz, zayıf, kuvvetsiz kalmış Müslümanlarına", "zalimler" karşısında; "Firavun'un Asiye'leri", "Nemrut'ların Zeliha"ları bile olamamışların karşısında "zelil" etmemesini niyaz ediyorum..
Ve "Asiye" ve "Zeliha" bile olamamışları, üç defa "Yarabbi Islah et", dedikten sonra, "Islahları mümkün değilse Yarabbi, kahhar ism-i şerinle kahreyle"(Âmin) diye de "Yaradıma" yalvarıyorum...
Ve "develerime sahip çıkmaya" çalışıyorum...
27.Mart.2011
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com; metgultekin@hotmail.com