Powered By Blogger

11 Aralık 2010 Cumartesi

"KÜRTÇE" NEDEN BİLMİYORLAR? "KÜRTÇE" NEDEN KONUŞAMIYORLAR?


“KÜRTÇE” NEDEN BİLMİYORLAR?

“KÜRTÇE” NEDEN KONUŞAMIYORLAR?

“Türkiye’mizin mes’eleleri”ne, ‘Lise 2’den beri, hadi sahiden net tarih vererek söyleyelim; 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren, gazete bayiinden hergün “Tercüman” gazetesi alıp, okuyarak başladığım “kafa yormalar”ımı ve “yazılı mahsul”llerimi sürdürmeye devam ediyorum, elhamdülillah…

“Kürtçe” ile ilgili olarak, son iki yılda 3(üç) yazı yazdım.Bu yazacağım 4. yazı…

31. Aralık. 1988’de “daktilosunun başında iken” ‘sonsuzluğun sahibine kavuşan” rahmetli Seyyid Ahmed ARVASÎ HOCA’mızın “Doğu Anadolu Gerçeği” isimli eseri ağırlıklı yazdığımız iki yazımızı; “Doğu Anadolu Gerçeği” ve “Arvasî Hoca’nın ‘Kürtçe’ye Bakışı” başlıkları ile “mefkûre adamları” ‘blog”larında ve www.millimefkure.com sitemizden okuyabilirsiniz..En son “4 Ekim 2010”da yazdığımız “Kürtçe, ‘Dil/Lisan’ mı? ‘Ağız’ mı? yazımız ile “Son Dönem Osmanlı Aydınları”ndan olan “Asrın En Dahisi” ve “Asrın En Zekisi” rahmetli “İslâm Mütefekkiri” ‘Bediüzzaman’dan müphemle, 22. Vefat yıldönümüne yaklaştığımız rahmetli ARVASÎ HOCAmızın “yanlış düşünebileceği”ni de vurgulamıştık.

Ekim 2010’dan Aralık 2010’a, son iki ayda, Türkiye’mizde, “Kürtçe” mevzuunda birtakım “yeni gelişmeler” yaşandı.”Dokuz Kürtçe isme marka tescili yapılışı” belki de “Hükûmet”çe ve tabii “Devlet”çe yapılan “en müşahhas gelişme” oldu. ”Türk Patent Enstitüsü(TPE)”, “Kürtçe” isimli markaları onayladı. ”Kürt Star,Tevnepîr Mirov(Örümcek Adam), Keçka Kurda (Kürt Kızı),Keçka Şirin(Şirin Kız), Maşin (Otomobil), Cengawer(Savaşçı), Ciwane Şerwan(Genç Savaşçı), Roj, Rojin” isimleri “okul çantaları” gibi eşyalarda kullanılması serbest bırakıldı.(1) Demek ki önümüzdeki aylar ve yıllarda, çeşitli “sektör”lerde, “tescillenen” yukarıdaki “Kürtçe” isimlere çokça rastlayacağız..

“Kürtçe” hususunda bir diğer “yeni gelişme” ise “hukukî” sahada, neredeyse “yaşanacak”tı! Diyarbakır(Diyar-ı berk)’deki “KCK Duruşmaları”nda yaşanılan ve “Kurtlar Vadisi-Pusu” gibi “Star dizi”lerde de canlandırılan, “Kürtçe Savunma Hakkı” tartışmalarında sarfedilen cümleler.. ”Kürtçe” ile ilgili olarak, “Bilinmeyen Dil”, “Anlaşılmayan Dil” ifadelerinin kullanılışı. Hatta “Şark’ın Çocuğu” da diyebileceğimiz, “akademisyen” kökenli, eski Millî Eğitim Bakanı Doç Dr. Hüseyin ÇELİK’in, âdeta, “Sizler, nasıl Kürtçe’ye ‘bilinmeyen dil’, dersiniz. Kürtçe milyonlarca vatandaşımızın konuştuğu bir ‘ana dil’dir” serzenişleri.(2) Yani, “Kürtçe” ‘ağız’, ‘şive’, ‘lehçe’ olarak değil de, ‘dil’, ‘lisan’ hattâ ‘ana dil’ olarak zikredilişleri, kayda değer durumlardı. Yeri gelmişken “akademisyen” kökenli ÇELİK’e sormak lazım: “Kürtçe’ya Bakışınız Nedir?” ‘Dil/Lisan’ mı, ‘Lehçe’ mi, ‘Şive’ mi, ‘Ağız’ mı? Bir ikincisi; “Kürtçe, milyonlarca vatandaşımızın ‘ana dil’i ise, neden ‘toplumun önünde’ olan ‘Kürt’ sanatçılar, ‘Kürt’ siyasîler, “Kürtçe neden bilmiyorlar, Kürtçe neden konuşamıyorlar?”

“Büyük Türk Tarihçisi” Yılmaz ÖZTUNA ise neredeyse “Kürtçe resmî yazışma dili olsun”, “Kürtçe eğitim sektöründe de okutulsun” tartışmalarına, adetâ “son noktayı” koyan “Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun tek resmî dil’i olmuştur” (3)“ana temalı” yazısı ise dikkate değerdi. Nitekim bu hususta “Devlet’in en tepesi” de, Kazakistan seyahati öncesi sarfettiği cümleler ile benzer düşünceleri dile getirdi: “Türkiye’de resmî dil Türkçe ve bu böyle kalacak..Kürtçe kültürümüzün bir parçası, inkâr etmenin anlamı yok…Ancak büyük ülkelerde konuşulan birçok diller olur…”(4)

Maalesef “Şark’ın Çocuğu” olup da ‘Kürtçe’ konusunda “daha doyurucu” olamayanlar da bir gerçek. Hattâ öyle ki, “Güney-Doğu Anadolu”muzdaki muhtelif ‘Üniversiteler’deki “Öğretim Üyeleri” bile ekseriyetle denilebilecek şekilde “Kürtçe ana dil”, “Kürtçe resmî yazışma dili” ve “Eğitim’de Kürtçe” talepleri mevzuularında “tarafgirce” ve adetâ “propaganda” ölçüsünde “yanlı” düşüncelerini “medya” ile “fikirler camiası”na aktarmaktadırlar. Böyle “tip”lerin “son örneği” ise; yazdığı “yorum”da, “Kürtçe’yi tam dört madde” ile “savunan” “Öğretim Üyesi”, “ilim adamlığı”na “hiç” de yakışmaz bir tarzda, “sinsicesi”ne, “Nasıl olacak bu iş?”, sualini, yani “sosyolojik realite”yi hiç zikretmemekte, “yok farzetmekte…” Güya “Eğitim’de Kürtçe’nin Kullanılmasına iİişkin Önyargıları” (5) ‘izale’ etme gayretinde amma “Kürtçe bilen öğretmenlerimiz nerede?”, sualini soramamakta…

“Kürtçe” mevzuunda yaşanılan bir diğer “gelişme” ise 1946’da, İran’da kurulan “İran Kürt Mahabad Cumhuriyeti” isimli “parti’nin, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’deki ‘Kürtler’in güya ‘ortak millî marşı’, “Kürtlerin Millî Marşı” olarak ‘kabul’ ettiği “Kürtçe Marş”.: “Biz ki devrimin kızıl renkli çocuklarıyız / Seyret bu yolda döktüğümüz kanları” mısraların da yer aldığı “Kürtçe Marş”ın, Türkiye’mizdeki bir “Kürt Siyasî Hareketi”nin ‘partisi’nce okunması.(6) “Kürtçe”, “Kürt Bayrağı”,” Kürt Marşı” , “Kürt Askeri”, “Kürt Polisi” derken…

“KÜRTÇE” NEDEN BİLMİYORLAR? “KÜRTÇE” NEDEN KONUŞAMIYORLAR?!

Madem “milyonlarca vatandaşımızın ana dili Kürtçe, öyle ise neden sanatçıları, siyasîleri ‘Kürtçe’ bilmiyorlar, ‘Kürtçe’ konuşamıyorlar?!” Bu suâli ‘nasıl’ cevaplandıracağız? “Madem annelerinin dili ‘Kürtçe’ ise annelerin dili de kitaplardan öğrenilemeyeceğine göre TBMM çatısı altında ‘Kürtçe Kurs’lar tertipleme teşebbüsleri de ne demek oluyor?”

Evet, böyle bir “can alıcı” suâl ile meşhur “Kürt Sanatçı” Ahmet KAYA’nın eşi Gülten KAYA karşılaştı:” Suâl.: ‘Yaşasaydı(Ahmet KAYA) Kürtçe şarkı söyler miydi? Cevap.: ‘Ahmet Kürtçe bilmiyordu.” Sebep ise “Malatya” doğumlu “Kürt Ahmet KAYA”nın ‘babası Adıyamanlı Kürt, annesi ise Erzurumlu Türk” idi.(7) Hattâ rahmetli TÜRKEŞ ve rahmetli ‘süper vali’miz YAZICIOĞLU da, “APO’nun Kürtçe bile bilmediklerini” açıklamışlardı da; sebebini ise tarihçimiz ÖZTUNA’nın da yazdığı üzre annesinin “Türk” oluşu olsa gerek…Öyle ya, Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’lu AKP’li mebusların “anneleri Kürt” olanlar; Maliye Bakanı Mehmet ŞİMSEK gibi, Devlet Bakanı Zeki CEVHER gibi, ‘Kürtçe bilip, konuşabilirlerken…” Demek ki, “ana dil”imiz ‘Kürtçe’, ‘Eğitim’de de Kürtçe dersler yapılsın’, hattâ ‘resmî yazışma dilimiz Kürtçe olsun” diyenlerin-BDP’liler gibi- ekseriyetle “Kürtçe bilmemelerinin, Kürtçe konuşamamalarının bir sebebi de, “annelerinin Kürt değil de, Türk olmaları” olsa gerek…

“Ana dil”, “annenin konuştuğu dil”dir ve öncelikle “anneden öğrenilir”, belki de “kitaplar”dan “kuralları” kavranılır, geliştirilir…”Şanlıurfa” doğumlu “APO”; “Malatya” doğumlu “Ahmet KAYA” ve bilmem ne doğumlu “Kürtler”, “Kürtçe” bile bilmiyorlarsa, “Kürtçe” bile konuşamıyorlarsa, “Kurtlar Vadisi-Pusu” da da, “Hukukî” olarak “Kürtçe Savunma Hakkı” tanınan “militan kadın” gibi, sahiden neden “Kürtçe” bilemiyorlar ve konuşamıyorlar? ”Devlet” veya her neyse, geceleri geç saatlerdede mi “yatak odaları”na girmişti?!!!

Ne kadar çok da “zihnime” takıldı bilemezsiniz; “Kürt” olduğunu ısrarla vurgulayıp da, daha “Kürtçe” bile bilemeyen ve konuşamayanların “sebepleri”ni “anlayabilmek!”

Bazıları da, özellikle “İslâmî Düşünce”nin değişik “versiyonları” ve bir türlü “cemaat zihniyeti”nden kurtulamayan- Sanki “Asrın İmamı” Bediüzzaman Said NURSÎ, “cemaat zihniyetli” idi de?!- “kalem”ler de, “hızlarını alamayıp”, “ha bire Eğitim de Kürtçe olsun, dersler Kürtçe işlensin…Efendim, bir zamanlar, Doğu ve Güney-Doğu Anadolu Medreseleri’nde de, dersler Kürtçe işlenmişti” ısrarlı vurgulamaları…(8) Ve zaman zaman “azınlık milliyetçisi” gibi “duruş”lar ve “düşünceler” e sahip olup, yayınladığı “Dersim” konulu “dizi yazıları”nda serdettikleri fikirler: “Kürtçe bir dil’dir ve Kurmanca, Soranca, Goranca ve Zazaca olmak üzere dört lehçesi bulunmaktadır…Türkiye’mizin bilmem ne ilindeki Kürtlerin Kürtçesi ile bilmem ne ilindeki Kürtlerin Kürtçesi arasında “ağız” farklılıkları vardır ve birbirlerini anlamazlar…”(9)

NETİCE:

“Şanlıurfa” doğumlu sanatçı İbrahim TATLISES, ‘nam-ı diğer’ İBO’nun bir şarkısında da dediği üzre;

“Biz Türk’üz,

Biz Kürt’üz,

Yoktur farkımız.

Alevî, Sünnî’yiz,

Olmaz gayrımız.

Biz Laz’ız, Çerkez’iz,

Nedir farkımız?

Yıllardır söyleriz,

Budur şarkımız…”

Rahmetli Osman Yüksel SERDENGEÇTİ’nin de vurguladığı üzre; “Kürtler ile Türkler arasında sadece bir ‘K’ ve ‘T’ harfi kadar farklılık vardır…”

“Kürt” olup da “Türkleri hakikî gardaşı” bilen ve asla “Emperyal Oyun ve Tuzaklara” düşmeyen, “Kürtçü” olmayan “Asrın En Dahi”sine, “Asrın En Zeki”sine ne kadar da ihtiyacımız var…

İsmet GÜLTEKİN

12.Aralık.2010

İsmet_gultekin@mynet.com ve metgultekin@hotmail.com

Dip Notlar:

1) Radikal, Yeni Şafak ve Milliyet Gazetesi, 19.Ekim.2010 tarihli sayıları

2) Bugün Gazetesi, 12.Kasım. 2010

3) Yılmaz ÖZTUNA, “Osmanlı Topraklarında Tek Resmî Dil Türkçe’ydi”, Türkiye Gazetesi, ‘Haftalık Durum’, 27.11.2010

4) Bugün Gazetesi,12.Kasım.2010

5) Vahap COŞKUN, “Eğitimde Kürtçe’nin Kullanılmasına İlişkin Önyargılar”, Zaman Gazetesi, 06.Aralık.2010, s.22

6) Milliyet Gazetesi, 25.Ekim.2010

7) Bülent GÜNAL, ‘Günün Adamı’,HaberTürk Gazetesi,17.Kasım.2010

8) Umut AKTAŞ, “Ana Dilde Eğitim”, Özgün DURUŞ Gazetesi, 22-28 Ekim.2010, sayı:59

9) Baskın ORAN, “Kutsal Dersim, Nam-ı Diğer Tunceli”, Radikal Gazetesi, 17.Kasım.2010