Powered By Blogger

10 Ocak 2011 Pazartesi

"YAHŞİ BATI" ve "HÜR ADAM"



“YAHŞİ BATI” ve “HÜR ADAM”

(Bu bir “film eleştirisi”, “film kritiği” yazısıdır. Lütfen,filmlerin “orijinalleri”ni, mümkünse bizzat “sinema salonları”nda izleyiniz.)

Siz siz olun, asla ve kat’a “film eleştirileri”, “film kritikleri” yazılarını dikkate almayın, “takılıp” kalmayın..Hattâ yukarıda parantez içerisinde de “vurgulamak” istediğim üzre, okuyacağınız bu “yazı”mı bile!!!

Lütfen, “herşeyin orijinaline ulaşın” ve lütfen, filmlerin de “orijinalleri”ni –mümkünse sinema salonlarında- bizzat izleyiniz…Ve hayatınız boyunca, “film eleştirileri”ne, “film kritikleri”ne “takılıp” kalmamayı “düstur”, “prensib, “ilke” edininiz ve mutlaka filmlerin “orijinalleri”ni bizzat izleyiniz. Hele de bu “filmler”, “İslâmî Filmler” veya her ne şekilde isimlendiriliyorsa, mevzusu “İslâmiyet” olan “filmler” ise…

“Peygamberler Şehri”, “Putsuz Şehir” Şanlıurfa’da izlediğim –sinema salonlarında- iki film: “Yahşi Batı” ve “Hür Adam.” “Hür Adam”ı bugün(09.01.2011, Pazar) izledim. “Yahşi Batı”yı da uzun zamandır “yazı”ya aktarmak istiyordum. “Hür Adam”la “anmak”, “değerlendirmek” nasip oldu!

Öncelikle her iki filmin de “sinema tekniği”, “etkileyiciliği” ve “görselliği”, “Yeşilçam Sineması”nın geldiği seviyeyi göstermesi açısından “kalite” dolu…

“Hür Adam” filmine hiçbir “tenkid”im, hiçbir “eleştiri”m yok! Rabbim Mehmet TANRISEVER’e, daha nice “Hür Adam”vari filmler çekebilmeyi nasip etsin.(Âmin) Ancak “Yahşi Batı”ya getirebileceğim en mühim “tenkid”im, “eleştiri”m ise “ağız bozukluğu…”

“Hür Adam” filminin “görselliği”nin de “etkileyiciliği”, daha film başlar başlamaz hissediliyor. “13. Asrın Müceddidi”nin “Kosturma Hayatı”nın canlandırıldığı “film kareleri” de bir hayli “etkileyici…”Moskof Generali”ne ayağa kalkmayışı, “kurşuna dizilmek” üzere sergilenen “omurgalı duruş” ve cesareti, sadece “Rus Komutanı”nı değil, izleyenleri de “etkiliyor” olsa gerek!

Ve “Hür Adam” filmi sayesinde öğrendiğim; “Hür Adam’daki ‘Devlet Dostu’ İsmet”in yaşadığı “müsbet dönüşüm…” Filmde, bir hayli de yer verilmiş. Ve çok “şok edici” cümleler: “Bize Türkler zulmetmedi. Zaten hakikî Türkler zulmetmezler” ile “Osmanlı Ruhu”nun ‘yeniden dirilmemesi’ için “emperyal zındıka komitesi”nin sarfettiği cümleler…

Rahmetli anne ve babasının “mahkeme”de ve İstanbul’daki “mahkûm”ken ki kendisini ziyaretlerindeki “teşci” ve “tergip” ettiği, cesaretlendirdikleri ve manevî güç verici sözler sarfettikleri “film kareleri…”

“Kahverenkli, yeşilimsi” “rengarenk” diyebileceğimiz “sarığı” ile “Yusufiye Medresesi”nde iken ahenkli bir şekilde “namaz tesbihatı”nın okunuşu…

Elbette ki “M. Kemal” ile ilgili olan “film kareleri”, “film sahneleri…” Bence, kişi önce “onun-bunun dostu” olmanın yolunu öğrenmeden evvel “Allah(c.c.) dostu” olmanın yolunu öğrenmelidir…Belki de nice “devlet dostu” olanların “takılıp” kaldığı, aslında neticede “İslâmiyet”e ve “Türklüğe” de “büyük darbeler” indirildiği, “M.Kemal”in 1922, 1923 yılları sonrası yani “devrim yılları”ndaki icraatlarını, hangi “dünya görüşü”nden, hangi “fikriyat”tan, hangi “ideoloji”den veya “fikir sistemi”nden ve hangi “meşrep”ten olursa olsun; “Ben de Müslümanım” diyebileceklerin “onaylaması” muhal içinde muhaldir.”Urfa İstiklâl Mahkemeleri”nin astığı “hoca”larımızı bilemiyorum amma “Samsun İstiklâl Mahkemeleri”nin çok sayıda “hoca”mızı “darağaçları”nda sallandırdıklarını biliyorum. “İstiklâl Mahkemeleri” ve “Cumhuriyet Devri Din-Devlet İlişkileri” mevzusunda, “ezber bozucu eserler “olarak, muhterem Sadık ALBAYRAK’ın ve Hasan Hüseyin CEYLAN’ın eserlerini tavsiye ederim. Hele de CEYLAN’ın üç ciltlik “Cumhuriyet Devri Din-Devlet İlişkileri”, tamamiyle “ezber bozucu “ bir eser.

“O bir mürteci, mürteci, mürteci” olması hesabıyla(!) , bazıları “13. Asrın Müceddidi”nin “2. Said Dönemi Hayatı”nı, hiç mi hiç hatırlamak ve hatırlatmak istemiyorlar!!!

“Yahşi Batı”da, 1800’lü yıllarda, Osmanlı İstihbarat mensubu iki elemanın, Padişahın hediyesini “Amerika Birleşik Devletleri” Başkanı’na teslim etme hikâyesi…Hâlâ filmi çekilememiş olan rahmetli “Koca Yusuf” Pehlivanımızı da hatırlatırcasına yer alan “Güreş Sahneleri” ile de dolu filmin sonunda, U.S.A. Başkanı’nın “biz”i, “Osmanlı”yı, dönemin “Osmanlı Padişahı”nı “alay”a alan ve hattâ “hakaret”e varan sözlerini “sabır”la dinleyen “Cem YILMAZ”casına verilen şiirli cevab: “Efendim, size şöyle cevap vereyim:

Yalınayak, başı kabak

Gezdik hep Garb-ı âlem

Kimi yahşi, kimi vahşi,

Kimi erbâb-ı kalem;

Ünvanın hıyardır amma

Diyelim bari zadem.

Ben sokayım çizmene,

Hediye olsun madem….”

“Hür Adam”ı ise “anlamak” ve asla ve kat’a “her rengi ile emperyalist tuzaklara” düşmediğini hatırlamak elzemdir… Hattâ öyle hatırlamalıyız ki, “12 Eylül U.S.A Damgalı Askerî Darbe”yle “Mamak Zulüm Kaleleri”ni dolduran bir “nesil”den olan “mütefekkir” Nevzat KÖSOĞLU gibi de hatırlamak: “Hür Adam” bizlere, “Ülkücü-Alperen Şahsiyet böyle olmalıdır” dedirtmeli …

11.01.2011

İsmet GÜLTEKİN

İsmet_gultekin@mynet.com ve metgultekin@hotmail.com