Powered By Blogger

29 Ekim 2011 Cumartesi

"URFA ŞAİRLERİ-Cumhuriyet Dönemi-"NİN HATIRLATTIKLARI


“URFA ŞAİRLERİ-Cumhuriyet Dönemi-“NİN HATIRLATTIKLARI

Şanlıurfa’da,günümüzde “günlük” periyotlarda, çok sayıda “mahallî gazeteler” neşredilmekte.”Mahallî/Yerel Basın” deyince Türkiye’mizin “ilk sıraları”nda olan “Samsun” kadar “albeni”si ve “Millî Basın “ayarında olmasa da…Çünkü sahiden de “Samsun Mahallî/Yerel Basın”ı, “Haber”i ile “Halk”ı ile “Denge”si ile Türkiye genelinde neşredilen “gazeteler”  ayarındadır denilebilir…
 “Şanlıurfa Mahallî/Yerel Basın”ın en “omurgalı” ve en “şahsiyetli” yayıncılığını meydana getiren Veysel POLAT’ın “GAP Gündem”ini, neredeyse çıktığı günden beri “okumayı” şiar edinen biriyim..Bu yazımı, zaman zaman “GAP Gündem” de “köşe yazıları” neşredilen, kendisi de bir “Şanlıurfalı” olan S.Ahmet KAYA’nın, “Urfa Şairleri-Cumhuriyet Dönemi” isimli “eserinin hatırlattıkları babında yazıyorum..
Toplam yetmiş(75) Şanlıurfalı şairin yer aldığı eserden “çok yeni” bilgiler de öğrendim…
Anladığım kadarı ile Şanlıurfa’da “Harran Dergisi”, adetâ bir “ekol” hâline, bir “mektep” hâline  gelmiş ve şairlerin yetişmesine de katkıda bulunmuş…
Mustafa YAZGAN’ın da, “aslında Şanlıurfa Halfeti”den olduğunu öğrenmek de “şaşırtıcı” oluyor..Bir zamanlar, “kırmızı-beyaz logolu Zaman gazetesi”nde, “derinlemesine” yazıları neşredilen ve yine Türkiye genelinde “Nizâm-ı Âlem Ocakları”nda da “konferanslar veren YAZGAN’ın “Karamürsel” de ikamet ettiğini de hatırladım. Gerçekten Mustafa YAZGAN, “Millî-islâmî Şuuru” ile biiznillah “etkileyici” bir “düşünce” adamı idi. Onun “Terme’deki konferansını da hâlâ hatırlarım…
Günümüzde çokca “Yandaş Sendika” diye de “tanımlanan”, rahmetli Mehmet Akif İNAN’ın kuruculuğunu yaptığı “sendika”nın, sergilediği” zihniyet” ve sergilediği “duruşu”na inat, rahmetli İNAN’ın, bir zamanlar “Türk Ocağı Derneği”nde de çalıştığını, bazı yazılarının, Türkiyemizde “Haydar BAŞ’ın Cemaati” diye de bilinen “İslamî Cemaat”in de “yayın organı” olan “Yeni Mesaj” da yazılar yazdığını öğrenmiş olmak, çokca “ufuk açıcı” oluyor.. Hele de, 2011’ler Türkiye’sinde, “Pasif devrimcilikleri” ile tamamen “Fransız Sosyalist Düzeni” ne “entegre olmuş neredeyse “her versiyonu ile İslâmcılar”ın, “Aman ha ırkçılık olur” düşüncesi ile “Türk’üm” dememek için binbir taklalar attıkları bir zaman diliminde, rahmetli İNAN’ın, ekseriyetinin “Irkçıların Ocağı” dediği “Türk Ocağı”nda çalışmış olması da, kaderin bir cilvesi olsa gerek!!!
Hele de “İslâmcı Mütefekkir”lerden ve belki de “İslâmcı Teşkilatçılar”dan, “Her Nemrud’a Bir İbrahim” kitabının da yazarı olan ve ömründe çok sayıda “müesseseler” oluşturmaya öncülük etmiş olan Zübeyir YETİK’in, “Şanlıurfa Türk Ocağı Derneği”nin ilk kurucularından olması da bir hayli “şaşırtıcı” geliyor…
Yine, bilhassa 1980 öncesi, Milliyetçi-Ülkücü gençler üzerindeki biiznillah müessiriyeti ve kalıcığı daima akıllarda olan, hâlen günümüzde Star’ın “Açık Görüşü”nde ve www.haberiniz.com gibi bazı Milliyetçi-Ülkücü sitelerde “düşünceleri”ni “fikirler camiası” ile de paylaşan Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ, nam-ı diğer “Ayhan TUĞCGİL”in “hanımı” da olan  Emine Işınsu ÖKSÜZ’ün annesi Kars’lı Halide Nusret ZORLUTUNA’nın, Şanlıurfa’daki “Edebiyat Öğretmenliği” döneminde, çok sayıda “Şanlıurfalı Şairler”in yetişmesine katkıda bulunduğunu da öğreniyoruz.
Geçenlerde “şöyle bir ziyaret edeyim” diye niyetlendiğim 15(onbeş) yıl önceki “mekânı”nın “helâ”ya dönüşmüş olduğunu gördüğüm, Şanlıurfa Balıklı Göl muhitindeki “medreseler”de zamanını değerlendiren; ilk intıbam olarak “çok mütevazı” ve Türkçe’yi de çok güzel konuşan”Şanlıurfalı Mehmet H. ÖCAL’ın da hâlen yaşıyor olduğunu da öğrenmek, bambaşka duygular oluşturuyor..Şu an ismini hatıryamadığım, ancak “Taraf”ın “Dinsiz Ahmet”ine  bazı yazılarında “övgüler” düzdüğünü okuduğum “meşhur” “Anti-Siyonist” “düşünce adamı”nı, 1998’ler de Akçakale’de bizzat çıkarmaya öncülük ettiğim “Akçakale’nin Sesi” gazetesi bahanesi ile “tanıştığımı” hatırlıyorum…
Yine, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri’nde, AKP’den “milletvekili aday adayı” olan fakat “tercih” edilmeyince, sonradan “AKP’nin Teşkilat İşleri”ne bakan, Şanlıurfa’daki “Gülen Hareketi”nin önde gelenlerinden “Osman GÜZELGÖZ”ün, 1989-1990 yıllarında “Akçakale Birlik” isimli “mahallî/yerel” bir gazete çıkartmış olduğunu öğrenmek, benim açımdan “yeni bir bilgi” oldu. Kezâ, 1998’lerde “Akçakale’nin Sesi”ni çıkarttığımda, Akçakale’de “İlk çıkan mahallî/yerel gazete” olarak tarif ediyordum..
Yine günümüzün “Kaybolan Bozkurtlar”ından, “Kaybolan Ülküdaşlar”dan Şanlıurfalı Şair Hanifi DÜŞMEZ’in de hâlâ yaşıyor olduğunu öğrenmek, gerçektende bambaşka duygular oluşturuyor..DÜŞMEZ, “28 Şubat Süreci”nin “en cafcaflı” döneminde, Ülkü Ocakları’nın tertiplediği “geceler” de “cevvallik” dolu konuşmalar yapmaktan da çekinmeyen biri idi. Bir ara “İtalya Seyahati”ne de çıktığını hatırlıyorum…
“Eski Büyük Birlik Partililer”den Mehmet Faruk HABİBOĞLU’nun da “şairliği”nin olduğunu bilmek sevindirici oluyor. Zaman zaman Şanlıurfa internet sitelerinde yazıları neşredilen HABİBOĞLU, AKP’nin 12 Eylül Referandumu sürecinde, benim gibi “hayır” diyenlerden…Ancak yine de “teşkilatlı mücadeleyi” sürdürmesini arzulardım…
Mehmet Attila MARAŞ’ın ve bir zamanlar benim de çalıştığım yıllarda “Türk Edebiyatı Dergisi”nde şiirleri neşredilen Ali Fuat BİLKAN’ın da “Şanlıurfalı” olduğunu öğrenmek; “Arkadaş, doğunca Şanlıurfa’da doğacaksın;yüksel tahsil okuyunca da İstanbul’da okuyacaksın “ dedirtiyor..BİLKAN’ın “Urfa Şairleri-Cumhuriyet Dönemi” isimli eserde yer verilen “Şapkasız Amcam” şiirini, bir-iki mısra ekleme ile sizlerle de paylaşıyorum:
ŞAPKASIZ AMCAM
Belki Şam’dadır şimdi
Belki Beyrut’ta
(Belki de Şanlıurfa’da)
(Onu ‘şapkalı gavurlar’vurdu)
Onu şapkalı İngilizler vurdu
Şapkaya çok öfkeliydi hep bundan
Mezarının ser-levhası şapka şehidi

Zayıf ince çelimsiz bir Osmanlı
İttihatçı bıyıklı itiaatsız amcam
Yıllarca zabitlerden kaçtı durdu
Ya da öyle değil böyleydi…
Artık hırka-i şerif yokuşunda
Kıvrılan bir gölge yok bastonlu
Tozlu kapıları zarif bir hüzün kaplıyor
Hergün yeni bir Osmanlı kayboluyor…”(s.176-177)
Hâlen günlük periyotlarla “GAP Gündem”i çıkartmaya devam eden Veysel POLAT’ın da “şair “yönü”nün olduğunu öğrenmek, “keyiflendirici” oluyor…
Yine 12 Haziran 2011 Genel Seçim sürecinde AKPden “Milletvekili Aday adayı” olan ancak seçilemeyen Cuma AĞAÇ’ın, “Orta öğrenimi sırasında Urfa’daki alimlerden de istifade etti”ğini okumak da, “yapılması gerekenleri” hatırlatıyor!!!

 Rahmetli Halide Nusret ZORLUTUNA’nın Şanlıurfa’daki “öğretmenlik günleri” ise adetâ bir “kitap” çıkartacak çapta olsa gerek! Gerçektende araştırmaya değer bir mevzuu…
Yazımı, “Urfalı Şairler”den  ve “Kaybolan Bozkurtlar”dan Hanifi DÜŞMEZ’in “İbrahim” başlıklı şiiri ile noktalıyorum:
İBRAHİM
İbrahim İbrahim
Ateş oldu gül sana
Ve demet demet çiçek
Odunlar kutsal balık
Böyle istedi Halık

Putları devir de gel
Çağları çevir de gel
Muhammed’in aşkıyla
Ver elini İbrahim
Allah(c.c.) ki sana dosttu
Toprak ki sana posttu
Nemrut kinini kustu
İbrahim İbrahim
Kim seni tanımaz kim

Şu başı kesik koyun
Habire oynar durur
Gölde gece bir başka
İbrahim’in yolunda
Ve herkes mesut olur.”(s.154-155)
29.Ekim.2011
İsmet GÜLTEKİN
Dip Not:
(*): S.Ahmet KAYA, “URFA ŞAİRLERİ-Cumhuriyet Dönemi”, Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve Eğitim Müdürlüğü Kültür Yayınları, Nisan 1998

16 Ekim 2011 Pazar

"BENDEYAR" BÖYLE Mİ OLUNUR?


“BENDEYAR” BÖYLE Mİ OLUNUR?!
1980 öncesi “Ülkü Ocakları Kadrosu”ndan da olan “Haşim Hoca”, nam-ı diğer Haşim AKTEN ile de özdeşleşen bir düstur:” Hiçbir cemaate sövgü, hiçbir cemaate övgü yok! Cemaatlerüstü, partilerüstü! Anlatılmaz, yaşanır…Gözyaşı Geceleri”
“Ülkücüler kaliteli adamlardır”ı da ispatlayan “Haşim Hoca”, kimilerine göre “cumhuriyet kurulduğundan beri var olan 12 Eylül zihniyeti”ne, yani kimilerine göre “88 yaşında olan 12 Eylül”ün, 12 Eylül 1980 “formatı” sonrası, kendisine değişik bir “metod” tercih eden biri..”İslamî Camiâ “denilen “camiâ”nın bile “en zayıf” olduğu “Güzel Sanatlar” sahasında, yüzlerce “tiyatro” bile denilemeyecek şekilde isimlendirilen “yeni bir tebliğ metodu” ile “Anadolu’yu karış karış” dolaşarak, “Millî-İslamî” “mesaj”larını ulaştırdı..”Ruhların dirilişi”, “manevî uyanıklığa” ve elbette “şuurlu Müslümanlar” olmaya yönelik bir “tebliğ…”
“Yeni tebliğ metodu”nu, Konya merkezde “müesseseleştirmeyi” de biiznillah başarılmış biri “Haşim Hoca”..”Gözyaşı Dergileri”nden, “Gözyaşı Geceleri”ne…”Çağcıllık” ancak böyle olur yahut “tek hizmet sahası siyaset değildir” deyip, en güzel “siyaset”i de uygulayan biri “Haşim Hoca…”
Zaman zaman aklıma geldiğinde, “madem ki böyle müesseseleşmiş bir yapısı var, ne olurdu ki, şöyle haftalık mevkûteler de çıkarsa ve bütün Türkiye sathına neşretse” diye düşündüğüm çok olmuştur..
Bir ara yayınlanan aylık “Gözyaşı Dergisi”, ne kadar güzel muhtevalı bir mevkute idi…
Evet, biz, rahmetli Kerküklü yazar ve düşünce adamı Ömer ÖZTÜRKMEN’in de tarifi ile “Gözyaşı Medeniyeti”nin çocuklarıyız. “Gözyaşı” adetâ bizim medeniyetimiz ile özdeşleşmiştir..”Mimsiz medeniyet yani deniyet”de denilen  çağımıza “egemen uygarlığa” rağmen…
İşte, gazetelerde belki de “sürpriz” bir şekilde, “Bendeyar” sinema filminin reklamlarını okuduğumda, ne kadar da çok sevindim. “işte, dedim, şimdi de sinema sektörü ile yeni tebliğ metodunu Anadolu insanına ulaştırıyor…” Bulunduğum yerde, 15. Ekim’de, hemen “sinema”ya koştum..Girdiğim salonda adetâ sadece “ben” vardım. Maalasef salon bomboştu…
“Yazılan sinema, film kritiklerine asla va kat’a değer vermeyin ve mümkünse bizzat filmin orijinalini sinema salonunda izleyin” ‘prensibi”ni de kendine “düstur” edinmiş bir olarak; “Bendeyar”ı “pür dikkat” izlemeye çalıştım..
“İslam’da hürriyet Allah’a kul olmaktır. Bunun yolu da “Bendeyar” olmaktan, yani Allah’a “yar” olmaktan geçer” sözleri ile “filme ismini” veren kelime grubunu anladım…
“Yar”, “sevgili”, “Habib” elbetteki sadece ve sadece Rasulullah efendimiz..Bizler, hani rahmetli Osman Yüksel SERDENGEÇTİ’nin de mısraları ile; “Kula kul olmak için atılmadık meydana/ Biz sadece Allah’a kulluk ederiz” dediği veya “Mefkûremiz, göklerde dalgalanan bir sancak, Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak” mısralarında olduğu üzre, “Rabbimiz rahman olan Allah(c.c.)” ve  sadece ve sadece “Allah’a ibadet ederiz, Allah’a kulluk ederiz, Allah’a taparız”; yapabildiğimiz ölçülerde..Ancak cehdimiz bu yöndedir…Demek istiyorum ki, “Allah’ın sevgilisi”nden başka hiç kimse, Allah’a “sevgili”, Allah’a “yar” olamaz..Olsa olsa başka mefhumlarla ifade edebileceğimiz sıfatlamalar olabilir…
“Hafızlar, evliyalar, gaziler, şehidler, güreşçiler diyarı” “Termeli” Dr. Senai DEMİRCİ’nin de “ilk defa” sinemaya adımını atmış olması, sevindirici..Kendi adına çok memnun oldum ve “mimlenmiş” kelimeleri döküldü dilimden…
Yapılan”Bediüzzamanvâri” sohbetlerle dolu film kareleri, okunan Kur’an-ı Kerimler ve çokca “tabii-natural” görüntüler, rahatlatıyor…Ancak hiç mi hiç beğenemediğim çok sayıda film kareleri var. Neredeyse “vurdulu-kırdılı bir film” olmuş..”Silahlarla dolu” bir film..”Tedhiş-şiddet” dolu film kareleri..”Herhalde “Haşim AKTEN Hoca, ‘eski günleri’ni mi hatırlatmak istemiş?!!”, dediğim de oldu..Bazı gazetelerdeki film reklamlarında yer alan, “Türkiye’nin ilk muhafazakar süper kahramanın hikâyesi” ve “Topluma yeni çağın ideaalerini aşılayacak ruh lazım” sloganları okuduğumda, ““Bendeyar” böyle mi olunur?”, dedim..Hem “Haşim Hoca”nın adetâ “kerameti”ni sergileyen sahneler…Bizler, 1453’lerde, İstanbul’u, “kerametlerle” mi fethettik? Neydi o “dökülen toplar?” Yani, çağımızın “süper devlet”inin “ajanları”na da böyle mi karşı konulur? Hem, bizlerin ne işi olur “silahlarla?” Biz “silah”ı bir “asker” de görürüz, o kadar..”Devlet” dedğimiz “silahlı güçler” dururken, “ellerin silah tutması”, günümüz gençliğine de asla ve kat’a “rol model” olamaz, diye düşünüyorum..
“İnanıyorsan en üstün sensin” olanlar, hemencecik “silaha mı sarılmalı?”
Velhasıl, “Bendeyar” beni adetâ “hayal kırıklığı”na uğrattı..
Amma yine “bir üretim” olması babından takdire değer..Hele günümüzde “üretmek”in çok zorlaştığı bir zaman diliminde…
“Güzel Sanatlar” sahasında “sinema” olan bir “sektör”deki “üretim”i sebebiyle tebrike değer!
O kadar!!!
16.Ekim.2011
İsmet GÜLTEKİN
İsmet_gultekin@mynet.com ve metgultekin@hotmail.com

8 Ekim 2011 Cumartesi

SAHİDEN DE "YAHUDİ" MOİZ KOHEN TEKİNALP'İN İÇYÜZÜ-2


TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ FİKİR SİSTEMİ’NE/ ÜLKÜCÜ HAREKET’E (BBP-MHP-ALPEREN OCAKLARI-ÜLKÜ OCAKLARI ve HATTA TÜRK OCAĞI) ATILAN İFTİRALAR-YAPILAN SUÇLAMALAR:
                                           MOİZ KOHEN TEKİNALP’İN İÇYÜZÜ-2

Aslında bu yazımı “Darbeci Mağduru Ülkücülerin Avukatı” ,Karadenizli(Rize-Fındıklı) rahmetli Galip ERDEM’in, 1970’li yıllarda “Töre-Devlet Yayınları”nca, iki cilt hâlinde neşredilen “Suçlamalar-1” ve “Suçlamalar-2” isimli eserlerini taptaze bir şekilde okuduktan sonra yazabilmeyi ne de çok isterdim.Ancak günümüzde “internet imkânları” ile bile bulunamayacak eserler..
“Moiz Kohen TEKİNALP’in İçyüzü-1” diyebileceğim ilk yazımı, “mefkûre adamları” bloglarımda ve www.millimefkure.com isimli kendi şahsıma ait web sitemde de yayınlamıştım..
Kelimenin tam anlamı ile sahiden de “Yahudi” olan “Moiz Kohen TEKİNALP” üzerinden, çok muhtelif “ideoloji” sahiplerinin Türk Milliyetçiliği Fikri’ne, Ülkücü Hareket’e “saldırmaları”,”iftira atmaları”, “suçlamaları”, ya “cehalet”lerinden, ya “ideolojik körlük”lerinden ya da “adavetlerinden/düşmanlıklarından” veya “deve kinleri”nden kaynaklanmaktadır!
Bildiği ve öğrendiği “hakikat”leri “fikirler camiası” ile “efkâr-ı umumiye” ile paylaşamayanlara ise ne demeli ki?
Türk Milliyetçiliği Fikir Hareketi’nin, Ülkücü Hareket’in “fikir/düşünce kal’alaları”ndan “Türk Ocağı Derneği”nin  100.yaşına ulaşan “Türk Yurdu” isimli aylık dergisinin Eylül 2011 tarihli, 239. Sayısında,”Moiz Kohen TEKİNALP’in İçyüzü”nü adetâ “deşifre” eden çok ehemmiyetli bir araştırma yazısı yayınlandı.
“Azınlıklar ve Türkleşme Bağlamında Bir Entelektüel:TEKİNALP”(*) başlıklı araştırma yazısını hararetle, iştiyakla okuyup bitirdiğimde,sahiden de “Yahudi Moiz Kohen TEKİNALP” üzerinden Türk Milliyetçilerine, Ülkücülere,Ülküdaşlarıma “saldıranlara” söylenecek yeni kelimeler ve yeni bilgilerle karşılaştım ve şu 4(dört) tesbiti yaptım:
Birinci Tesbit: Sahiden de “Yahudi”Munis TEKİNALP/ Moiz Kohen TEKİNALP, bütün ömrü boyunca “Osmanlı/Türkiye Yahudileri”ne yol göstericilik, fikir/düşünce öncülüğü yapmış…
İkinci Tesbit: Sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP, asla ve kat’a dönemin Türk Milliyetçilerine fikir/düşünce öncülüğü yapmadığı gibi böyle bir “kaygı”sı, böyle bir “endişesi” veya “hassasiyeti” de olmamış…
“Tek kaygısı”, “tek endişesi” ve “tek hassasiyeti”, tarihî gelişim içinde yaşanılan “buhranlı dönemler” de “Osmanlı Yahudileri” ve sonra da “Türkiye Yahudileri” “ne yapmalıdır?” olmuştur.
Üçüncü Tesbit: Türk Milliyetçilerine, Ülkücü Hareket meftunlarına, sahiden de “Yahudi Moiz Kohen TEKİNALP” üzerinden “saldıranlar””; TEKİNALP’in “Kemalizm” isimli eserini de hiç mi hiç dillendirmezken; sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP; gerek “Türkleştirme”, gerekse “Kemalizm” isimli kitapları ile daima “Osmanlı/Türkiye Yahudileri”nin “çıkarları”nı, menfaatlerini perçinlemiştir.
Dördüncü Tesbit: Sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP, 1950’de ve 1954’de CHP’den milletvekili adayı olmuş fakat seçilememiştir.
NETİCE:
Sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP’in İçyüzünü “deşifre” eden Milliyetçi-Ülkücü kalem erbabı Rasim EKŞİ’nin, Yeniçağ gazetesindeki “Türk’e Ruh Verenler” yazı dizinin 12. Bölümü olan “Ahmet Ferit TEK”(**) başlıklı yazısı ile “Türk Yurdu” dergisinin Eylül 2011 tarihli araştırma yazısı; TEKİNALP üzerinden Türk Milliyetçilerine, Ülkücü Hareket meftunlarına, “kara cahilce” veya “kara propagandaca” “saldıranlara” da muhkem/sağlam bir “kalkan” da olacaktır.
En son, “Yeni AKİT” isimli gazetenin “Asım YENİHABER” isimli köşeyazarı, yazısının son cümlelerini, “İsrail’le ilişkilerin kesilmesi Türk Milliyetçilerini neden rahatsız ediyor? Yoksa milliyetçilikte üstadları Yahudiler olduğu için mi?”(***), diye bitirdiğinde, kaba tabir ile “kazın ayağı”nın hiçte öyle olmadığını anlayacaklar ve nam-ı diğer Tuğcugil’in tabiri ile böyle “Müslümancılara” söyleyecek çok “söz”leri ve “mehaz”ları da olacaktır..
Rabbim, Türk Milliyetçisi fikirdaşlarımı ve mefkûredaşlarımı her çeşit “iftira”dan ve “suçlamalar”dan muhafaza eylesin.(Âmin)
08.Ekim.2011
İsmet GÜLTEKİN
Dip Notlar:
(*): Melih ÇOBAN, “Azınlıklar ve Türkleşme Bağlamında  Bir Entelektüel: TEKİNALP”, Türk Yurdu Dergisi, Eylül 2011, sayı: 239, s.299-308
(**): Rasim EKŞİ, “Türk’e Ruh Verenler(Ahmet Ferit TEK)-12”, Türkiye’de YENİÇAĞ Gazetesi,02.Eylül.2011, Cuma, s.8
(***):Asım YENİHABER, “Milliyetçiler, Ya Kızgın, Ya Üzgün”,Yeni AKİT, 05.09.2011,www.habervaktim.com, 05.09.2011

SAHİDEN DE "YAHUDİ" MOİZ KOHEN TEKİNALP'İN İÇYÜZÜ-2


TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ FİKİR SİSTEMİ’NE/ ÜLKÜCÜ HAREKET’E (BBP-MHP-ALPEREN OCAKLARI-ÜLKÜ OCAKLARI ve HATTA TÜRK OCAĞI) ATILAN İFTİRALAR-YAPILAN SUÇLAMALAR:
                                           MOİZ KOHEN TEKİNALP’İN İÇYÜZÜ-2

Aslında bu yazımı “Darbeci Mağduru Ülkücülerin Avukatı” ,Karadenizli(Rize-Fındıklı) rahmetli Galip ERDEM’in, 1970’li yıllarda “Töre-Devlet Yayınları”nca, iki cilt hâlinde neşredilen “Suçlamalar-1” ve “Suçlamalar-2” isimli eserlerini taptaze bir şekilde okuduktan sonra yazabilmeyi ne de çok isterdim.Ancak günümüzde “internet imkânları” ile bile bulunamayacak eserler..
“Moiz Kohen TEKİNALP’in İçyüzü-1” diyebileceğim ilk yazımı, “mefkûre adamları” bloglarımda ve www.millimefkure.com isimli kendi şahsıma ait web sitemde de yayınlamıştım..
Kelimenin tam anlamı ile sahiden de “Yahudi” olan “Moiz Kohen TEKİNALP” üzerinden, çok muhtelif “ideoloji” sahiplerinin Türk Milliyetçiliği Fikri’ne, Ülkücü Hareket’e “saldırmaları”,”iftira atmaları”, “suçlamaları”, ya “cehalet”lerinden, ya “ideolojik körlük”lerinden ya da “adavetlerinden/düşmanlıklarından” veya “deve kinleri”nden kaynaklanmaktadır!
Bildiği ve öğrendiği “hakikat”leri “fikirler camiası” ile “efkâr-ı umumiye” ile paylaşamayanlara ise ne demeli ki?
Türk Milliyetçiliği Fikir Hareketi’nin, Ülkücü Hareket’in “fikir/düşünce kal’alaları”ndan “Türk Ocağı Derneği”nin  100.yaşına ulaşan “Türk Yurdu” isimli aylık dergisinin Eylül 2011 tarihli, 239. Sayısında,”Moiz Kohen TEKİNALP’in İçyüzü”nü adetâ “deşifre” eden çok ehemmiyetli bir araştırma yazısı yayınlandı.
“Azınlıklar ve Türkleşme Bağlamında Bir Entelektüel:TEKİNALP”(*) başlıklı araştırma yazısını hararetle, iştiyakla okuyup bitirdiğimde,sahiden de “Yahudi Moiz Kohen TEKİNALP” üzerinden Türk Milliyetçilerine, Ülkücülere,Ülküdaşlarıma “saldıranlara” söylenecek yeni kelimeler ve yeni bilgilerle karşılaştım ve şu 4(dört) tesbiti yaptım:
Birinci Tesbit: Sahiden de “Yahudi”Munis TEKİNALP/ Moiz Kohen TEKİNALP, bütün ömrü boyunca “Osmanlı/Türkiye Yahudileri”ne yol göstericilik, fikir/düşünce öncülüğü yapmış…
İkinci Tesbit: Sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP, asla ve kat’a dönemin Türk Milliyetçilerine fikir/düşünce öncülüğü yapmadığı gibi böyle bir “kaygı”sı, böyle bir “endişesi” veya “hassasiyeti” de olmamış…
“Tek kaygısı”, “tek endişesi” ve “tek hassasiyeti”, tarihî gelişim içinde yaşanılan “buhranlı dönemler” de “Osmanlı Yahudileri” ve sonra da “Türkiye Yahudileri” “ne yapmalıdır?” olmuştur.
Üçüncü Tesbit: Türk Milliyetçilerine, Ülkücü Hareket meftunlarına, sahiden de “Yahudi Moiz Kohen TEKİNALP” üzerinden “saldıranlar””; TEKİNALP’in “Kemalizm” isimli eserini de hiç mi hiç dillendirmezken; sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP; gerek “Türkleştirme”, gerekse “Kemalizm” isimli kitapları ile daima “Osmanlı/Türkiye Yahudileri”nin “çıkarları”nı, menfaatlerini perçinlemiştir.
Dördüncü Tesbit: Sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP, 1950’de ve 1954’de CHP’den milletvekili adayı olmuş fakat seçilememiştir.
NETİCE:
Sahiden de “Yahudi” Moiz Kohen TEKİNALP’in İçyüzünü “deşifre” eden Milliyetçi-Ülkücü kalem erbabı Rasim EKŞİ’nin, Yeniçağ gazetesindeki “Türk’e Ruh Verenler” yazı dizinin 12. Bölümü olan “Ahmet Ferit TEK”(**) başlıklı yazısı ile “Türk Yurdu” dergisinin Eylül 2011 tarihli araştırma yazısı; TEKİNALP üzerinden Türk Milliyetçilerine, Ülkücü Hareket meftunlarına, “kara cahilce” veya “kara propagandaca” “saldıranlara” da muhkem/sağlam bir “kalkan” da olacaktır.
En son, “Yeni AKİT” isimli gazetenin “Asım YENİHABER” isimli köşeyazarı, yazısının son cümlelerini, “İsrail’le ilişkilerin kesilmesi Türk Milliyetçilerini neden rahatsız ediyor? Yoksa milliyetçilikte üstadları Yahudiler olduğu için mi?”(***), diye bitirdiğinde, kaba tabir ile “kazın ayağı”nın hiçte öyle olmadığını anlayacaklar ve nam-ı diğer Tuğcugil’in tabiri ile böyle “Müslümancılara” söyleyecek çok “söz”leri ve “mehaz”ları da olacaktır..
Rabbim, Türk Milliyetçisi fikirdaşlarımı ve mefkûredaşlarımı her çeşit “iftira”dan ve “suçlamalar”dan muhafaza eylesin.(Âmin)
08.Ekim.2011
İsmet GÜLTEKİN
Dip Notlar:
(*): Melih ÇOBAN, “Azınlıklar ve Türkleşme Bağlamında  Bir Entelektüel: TEKİNALP”, Türk Yurdu Dergisi, Eylül 2011, sayı: 239, s.299-308
(**): Rasim EKŞİ, “Türk’e Ruh Verenler(Ahmet Ferit TEK)-12”, Türkiye’de YENİÇAĞ Gazetesi,02.Eylül.2011, Cuma, s.8
(***):Asım YENİHABER, “Milliyetçiler, Ya Kızgın, Ya Üzgün”,Yeni AKİT, 05.09.2011,www.habervaktim.com, 05.09.2011

SAHİDEN DE "YAHUDİ" MOİZ KOHEN TEKİNALP'İN İÇYÜZÜ-1



Cuma, 2 Eylül 2011 23:35
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ FİKİR SİSTEMİ-ÜLKÜCÜ HAREKET ve ATILAN İFTİRALAR-YAPILAN SUÇLAMALAR

"MİLLÎ GÖRÜŞ/ERBAKAN HAREKETİ"- "SİYASAL İSLÂM/İSLÂMCI SİYASÎLER"-"DİNDAR DEMOKRATLAR" DA DENİLEN BAZI "NURCULAR"-BİLUMUM "İSLÂMÎ HAREKET" MENSUBU ZİHNİYETLİ KALEMLERİN "MÜFTERİLİĞİ" BİTTİ!!!
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ FİKİR SİSTEMİNİN "FİKİR/DÜŞÜNCE ÖNCÜLERİ";
NE "YAHUDİ" İDİ, NE DE SADECE "ADI TÜRK" İDİ...
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ FİKİR SİSTEMİ-ÜLKÜCÜ HAREKET
ve ATILAN İFTİRALAR-YAPILAN SUÇLAMALAR
Bu yazımı, ilk defa bugün(02.Eylül.2011,Cuma) öğrendiğim ve Yeni Çağ gazetesinde hararetle okuduğum "Türk'e Ruh Verenler" yazı dizisinin 12. bölümündeki Rasim EKŞİ imzası ile yayınlanan "Ahmet Ferit TEK" başlıklı yazı vesilesiyle yazıyorum...
Hepimizin de malumu olduğu üzre, "Cumhuriyet Tarihi" boyunca Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemine, Ülkücü Hareket'e çok sayıda iftiralar atılmış, çok sayıda da suçlamalar yapılmıştır. Sadece "iftiralar" ve "suçlamalar"la da kalınılmamış, "Yeni Türk Devleti", "Türkiye Cumhuriyeti Devleti"mizin "kurucu fikri, kurucu düşüncesi" de olan ve onsekiz yıl da "resmî ideolojisi" olmuş olan Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, 31. yıldönümünü idrak edeceğimiz 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi ile de "mahkemeler"de "yargılanılmış"tır...
31 yıl önce başlayan "yargılamalar"da da, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemine, Ülkücü Hareket'e atılan iftiralar, yapılan suçlamalar, "Milliyetçi-Ülkücü Hareket"in "en yetkilileri"nce, "en sorumluları"nca, "12 Eylül Mahkemeleri"nde, saatlerce cevaplandırılmıştır...Şayed bir yerlerden temin edip de okuyabilirseniz, zamanın "MAYAŞ YAYINLARI"nca, üç cilt hâlinde neşredilen "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası" kitaplardan da hatırlayabilirsiniz...
Neydi bu atılan iftiralar, yapılan suçlamalar?
Bazıları şunlardı:
1) Çetecilik suçlaması ve iftirası...
2) Faşizm suçlaması ve iftirası...
3) Irkçılık suçlaması ve iftirası...
4) Darbecilik suçlaması ve iftirası...
5) "Kontrgerillacılık", "Gladyoculuk", "Ergenekonculuk" suçlaması ve iftirası...
6) Fikir/Düşünce öncülerinin "Yahudi" oldukları, "Türk bile olmadıkları, "adı Türk" oldukları suçlaması ve iftirası...vesaire...
Yukarıda isimlerini zikrettiğim bu "suçlamalar" ve "iftiralar", günümüzde, 2011'ler Türkiye'sinde bile dillendirilmekte, yazılıp-çizilmekte, "özel toplantılar"da, "özel sohbetler"de sanki "suçlama ve iftira" değilmiş gibi, bir "nass" gibi seslendirilmekte...
Ben de, "ortaokul birinci sınıftan beri" Türk Milliyeyetçiliği Fikir Sistemi'nin, Ülkücü Hareket'in "içinde" olmam hasebiyle de, acizane, verdiğim "fikir mücadelesi"nde ve yazdığım yazılarda, atılan "iftiraları"n, yapılan "suçlamalar"ın mesnetsizliğini ortaya koymaya çalışmışımdır. Merak edenler, "mefkûre adamları" başlıklı "blog"larıma ve "
www.millimefkure.com" isimli siteme de bakabilirler...
Heyhat! Bir "suçlama", "bir "iftira" vardı ki; bir türlü "söyleyebilecek sözüm" olmazdı, bir "mehaz/kaynak" belirtemezdim ancak asla da "içime sindirmezdim..." O "suçlama", o "iftira" ise "Milliyetçi-Ülkücü Hareket"in "fikir/düşünce öncüleri"nin "Yahudi" oldukları, "Türk bile olmadıkları" idi...Gerçi, "Ziya GÖKALP" mevzuunda, böyle bir "suçlama"yı, böyle bir "iftira"yı cevaplandırabilecek çok sayıda "mehaz"a, çok sayıda" kaynağa" ulaşmayı Rabbim bana nasip etmiş ve "Molla Said-i Meşhur Ziya GÖKALP ile de Tanışmış!!!" başlıklı yazımda, "nokta-i nazarları"mı ortaya koymuştum...
Ve Rabbü'alemin, bugün de bana, içinden çıkamadığım, "söylecek kelime" bulamadığım "Moiz Cohen TEKİNALP" mevzuunda da nasiplendirdi..Milliyetçi-Ülkücü kalem sahibi Rasim EKŞİ'nin bahse konu" Türk'e Ruh Verenler" yazı dizisinin 12. bölümünde, "Ahmet Ferit TEK" başlıklı yazısı ile "söylecek kelimeler"le nasiplendirdi...
Artık "gına getirir" derekesinde, Abdurrahman DİLİPAK'tan, M. Ertuğrul DÜZDAĞ'a; Sadık ALBAYRAK'tan Mehmet Şevket EYGİ'ye; M. Latif SALİHOĞLU'ndan Kazım GÜLEÇYÜZ'e kadar daha burada isimlerini zikredemediğim bilumum "İslamcı kalemler"in attığı "iftira" da, yaptıkları "suçlama" da bitti...
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti"mizin "İlk İçişleri Bakanı", "Türk Ocağı Derneği"nin ""İlk Reisi/Başkanı" da olan ve "sanat tarihçilerimizden Dr. Emel ESİN Hanımefendi'nin de babası olan "Ahmet Ferit TEK"in yazdığı "TURAN" isimli eserinde "TEKİN" mahlasını kullanınca, 02.Eylül.2011'lere kadar, günümüze kadar uzanan "Moiz Cohen TEKİNALP" ile "karıştırılması..."
EKŞİ'nin de zikrettiği üzre "Hiçbir Türk Milliyetçisi'nin Cohen'in görüşlerini benimsemesine imkân yoktur" fakat yine EKŞİ'nin zikrettiği üzre,"İlk İçişleri Bakanı" olarak "Ahmet Ferit TEK"in, "İstiklâl Savaşı sırasında vatana ihanet eden 150 kişinin-ki 150'likler listesi-150'likler kararnamesi olarak biliniyor-ni hazırlamış olmasının meydana getirdiği "husumet", "adavet", "düşmanlık" ile de yazdığı "Turan" isimli eseri sırf "Tekin" mahlası "karışıklığı" da bahane edilerek "Moiz Cohen TEKİNALP'e maledilmiş...Yine, kızı Dr. Emel ESİN Hanımefendi, "Turan" isimli kitabın babasına ait olduğunu ifade ettiği gibi,1914'de "Türk Yurdu Kitaphanesi Yayınları"nca da ve 1999'da da "Turan Kültür Vakfı"nca da neşredilmiş.. Şimdiki TTK Başkanı Prof.Dr. Ali BİRİNCi tarafından da "Turan" isimli kitabın, "Moiz Cohen TEKİNALP" e değil, "Ahmet Ferit TEK"e ait olduğu da ispatlanmış.(*)
Ne yazık ki Türkiye'mizde artık "hükûmet" olan ve "devlet" te "yönetmeye" başlayan ve kendilerine "Liberal İslâmcı Zihniyet" te denilen "kadrolar" da, bilumum "İslamcı Zihniyetler" de, "Türk'üm" diyememekte, "Türk Milleti'ne mensubiyet şuuru" duyamamakta.."Türk dersem bana ırkçı derler" mentalitesindeki bu "zihniyetler", rahatlıkla "Kürd'üm" demekte amma!!! Bilmem kaçıncı "sol gazete" de olan "Radikal"de, bir köşeyazarının da yazdığı üzre, "Türk'üm dersem ırkçı olurum" diyen "Irkçı İslamcılar" ile "Irkçı Ulusalcılar" da, Türkiye'mizin "fikir-düşünce olguları"ndan...
"Fikirler/Düşünceler Vadisi"nde, "propaganda üstünlüğü"nü muhtelif sebeplerle "elde etmiş olan", bilumum "Solcular" ile "bilumum "İslamcılar"ın "Milliyetçi-Ülkücü Hareket"e attıkları, atacakları "iftiralar", yaptıkları-yapacakları "suçlamalar bitmez elbette..Lâkin "söylecek sözlerimiz", "konuşacak kelimelerimiz", "göstereceğimiz mehazlarımız/kaynaklarımız" olmalı..
Dördüncü yılına girilen "Ergenekon Tartışmaları", "Gladyo Tartışmaları", "Kontrgerilla Tartışmaları"nda, bilumum "İslâmcılar" gibi Türkiye'deki "Sosyalistler"in dillendirdiği, yazıp-çizdiği; "12 Eylül 1980 öncesi her M.H.P. İlçe Başkanı, İl Başkanı Kontrgerillacı idi", "iftirası", "suçlaması" ne kadar da "kof" çıkmadı mı?
"Yetişme ortamları, tarzları" gereği de, "İngiliz Yahudi Darwin" gibi "kadrolu Türk Düşmanı" olan "liberal İslâmcı zihniyetler", şayet "Sosyalistler"in dediği üzre öyle bir "vakıa" olsa idi, "Milliyetçi-Ülkücü"lerin "gözlerinin yaşına" bakarlar mıydı ki?!!!
Ne kadar çok arzulardım; "Milliyetçi-Ülkücü Kadrolar"ın da, "propaganda üstünlüğü"nü-elbette hakkaniyetle- ele geçirmelerini...
02.Eylül.2011İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com ve metgultekin@>hotmail.com
Dip Notlar:rn(*): Rasim EKŞİ, "Türk'e Ruh Verenler(Ahmet Ferit TEK)-12,Türkiye'de YENİÇAĞ, 02. Eylül.2011, Cuma, s.8