Powered By Blogger

14 Şubat 2009 Cumartesi

"BAHTİYAR VAHAPZADE VAR, 84 YIL YAŞAR"

BAHTİYAR VAHAPZADE'NİN ARDINDAN...

ŞİİR KİTABININ İSMİ KADAR YAŞAYAN ADAM:
"BAHTİYAR VAHAPZADE VAR, 84 YIL YAŞAR"

Bu "internet çağı"ndan dolayı mıdır; "milletleri eritme"nin neticesi midir; nedir, fert ve cemiyet bazında da "vurdumduymazlıklar"ımız, "hassasiyet törpülenmeleri" arttı.Belki de, yıllardır, belki de çoğumuzun, "Ne olurdu da, şu acaip dönemi görmeseydim.." dediği, "millî şuur"un", "millî ruh"un "aşırı derece"de "törpülendiği, yedi yıla yaklaşan "acaip dönem"in neticesi...
"Kafa karışıklığı"nın, "aldatmaca-kandırmaca"nın tarihinin, çok eskilere, bir yazımızda da vurguladığımız üzre, "Kerbelâ Vâkıası dönemi"ne kadar gittiğini, 2002'ler Türkiye'sinde başlamadığının da şuurundayız...Türk Dünyası'nın "en ziyalı memleketi" olarak da tarif edilen "Azerbaycan" Millî Şairi Bahtiyar VAHAPZADE'nin vefâtını, "haber sitesi"nden öğrendiğimde; işte, yukarıdaki sebeplerden de olsa gerek, "sıradan bir haber" gibi geldi."Seçim süreci"nde olmamız da böyle törpülenmeleri tetikliyor olsa gerek.
Bundan altı-yedi yıl önceki "heyecan"ımızın, "millî"liğimizi, "hassasiyeti"mizin kalmayışının bizim dışımızdaki "etkenler"den kaynaklandığında hemfikirsek;kalan "heyecan" ve "hassasiyet"imizle, "sıradan", "aleladele" bir "şair" olmayan rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE'yi "anlamaya", "hatırlatmaya" ve vefatı sebebiyle, bu şekilde "yad" etmeye gayret edelim.
"Televizyonlar Çağı"nda, Azerbaycan "XEZER/HEZER/HAZAR" televizyonunda, dün vefat eden(13.Şubat.2009) rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE "özel", "yad" programında, "belgesel"de, bizzat rahmetli VAHAPZADE'nin dilinden fikirleri, sesinden şiirleri okundu, "düşünceleri" aktarıldı."Belgesel"de okuduğu, "1977 İstanbul"undaki "Ezan-ı Muhammedî"den etkilenerek yazdığı "Allahü Ekber" ve "Bir millet iki devlet"şiirini dinlemek nasip oldu. "Belgesel"in sonunda da, "Âşığım Muhammed'e(s.a.v.) "şiirini de, kendi sesinden dinledik.
Programda da dile getirildiği üzre, rahmetli VAHAPZADE, "Globalleşme"yi, yani "Küreselleşme"yi, "milletleri eritmek" olarak tarif etmesi, "Men globalleşmek istemiyorum. Men menim, Fransız, Fransız..Milleti neden globallaştırırsınız? ", "vurguları;rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK'e "benzetilmesi"ne rağmen; "En çok sevdiğim şâir Mehmed Âkif (ERSOY)'tir", ifadeleri;"Müslümanlar neden geri kaldı?" suâlini
cevaplandırırken; "Batı, Batı, Batı diyerek kendimizi Batı'rdık" tesbiti; "Millî Kimliği"mizi kaybetmeden, "kendimiz kalarak" "muasır ilimleri almalıyız" teşhisleri; "Azerbaycan Bayrağı"ndaki, Kırmızı, Yeşil, Mavi renkleri, "Türklüğümüz, Müslümanlığımız, Muasırlığımız" şeklinde anlamdırması hafızalarımıza nakşedildi.Kaldı ki, "Türk Bayrağı, İslâm Bayrağı'dır" mısraları da rahmetli VAHAPZADE'ye ait..Kemal GÜLEN'in "Koordinatörlüğü"ndeki "belgesel", rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE'yi "tanımak", "aşina olmak", fikir ve görüşlerini, ilk elden, bizzat rahmetli VAHAPZADE'nin kendi sesi ve görüntüsünden öğrenmek mümkün oldu.
Kaldı ki bizler de, Üniversite talebelik yıllarımızda, Türk Fikir adamlarını "yakînen" de, bizzat da, görebilmek, sohbetlerini dinlemek nasip olmuştu."Yeşilay Cemiyeti Binası"ndaki mütevazı "Türk Edebiyatı Vakfı"nda, , rahmetli Cemil MERİÇ'in sohbetlerini de dinlemiştik..Rahmetli VAHAPZADE'yi ise, Allah kendisine hayırlı ve uzun ömürler versin, yine Türk Edebiyatı'nın "tanınmış kalemleri"nden Sevinç ÇOKUM'un, Türkiye Gazetesi'nin, Cağaloğlu'ndaki mütevâzı odasında gördüğümü hatırlıyorum...
Türkiye'mizde yayınlanan "Gün Var Bin Aya Bedel" şiir kitabını ise yine basıldığı yıl, 1992'de almışım.
"Gün var, bin aya değer"
"ömür var, Kadir Gecesi'ne değer"
"Bahtiyar VAHAPZADE var, 84 yıl yaşar"
"Bin ay'dan daha hayırlı gece..."
Bin'i 12'ye böldüğümüzde, 83,3333 yani diyelim 84 yıl, çıkıyor...
Rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE de "84 yıl "yaşamış...
1925-13.Şubat.2009...
Şiir kitabının ismi kadar yaşayan adam, rahmetli VAHAPZADE...
Bahtiyar VAHAPZADE VAR, 84 Yıl Yaşar..."
"Gün Var Bin Aya Değer" isimli 1992'de Türkiyemizde yayınlanan "şiir" kitabının ismini, yine 2008'de vefat eden rahmetli Cengiz AYTMATOV'un "Gün Olur Asra Bedel" isimli romanından mı "esinlendi", bilmiyoruz.Türk Edebiyatı'nın iki şaheseri de, "Kızıl totaliter sistem"in "Mankurtlaştırma/Kimliksizleştirme" uygulamalarına direnmekte idiler ve birbirleri ile de "iletişim"i olan edebiyatçılarımızdı...
"Gün Olur Asra Bedel..."
"Gün Var Bin Ay'a Değer..."
Zaman Gazetesi'nden Nedim YALÇIN'ın, 1993'te bizzat kendisi ile Azerbaycan'da yaptığı ropörtajda da(Zaman Gazetesi, 3 Mayıs. 1993) ifade ettiği üzre; "seviyesiz, alçak adamların, belden aşağı düşünen, menfaatçilerin sokak dedikoduları"ndan da "dert yanan" rahmetli VAHAPZADE, âdeta günümüz Türkiye'sinin "seçim süreci"ni hatırlattı.
Yine, aynı ropörtajdaki, "Siyaset hatırına Ermenistan'a Türkiye hükümetinin yardım etmesi,Azerbaycan halkını üzdü" ifadeleri ise 1993'lı yıllar Türkiye'si ile 2009'lı yıllar Türkiye'sinde "değişen birşeyin olmadığı"dır.
"Batı, Batı, Batı diyerek, kendimizi mi Batı'rıyoruz ne?"
Ne zaman "özümüze döneceğiz", ne zaman "öz evlatlarımızla" barışacağız", ne zaman "kendisini/milletini delicesine" seven Oğuz-Türkmen çocuklarını anlayabileceğiz???
Ne zaman???
Televizyon ekranlarında, Türk Milleti'nin "asaleti"nin "soysuzlaştığı"nı, "dumura uğratıldığını" gösteren görüntüler ise aklımıza ister istemez, hele de şu "seçim süreci"nde, "Hadi diyelim, böyle seçmenlere bedava cep telefonları, lap toplar dağıtılsa, millet desteğimiz artacak gibi" dedirten "Genç Parti Vakıâları"nı hatırlatıyor...
Rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE'yi "yad etme", "hatırlatma" ve "vefatı" üzerine düşüncelerimizi de yazabilme yolundaki bu yazımızı, "Gün Var Bin Ay'a Değer" şiir kitabındaki, "Bir Selâma Değmedi" şiiri ile noktalayalım.
BİR SELÂMA DEĞMEDİ
Bugün ben seni gördüm,
Selâm vermek istedim,
Yüzünü yana tuttun.
Söyle, yıllardan beri
Kalbimizin bir duyup
Bir çarptığı yılları,
Hani ne hız unuttun?

Beş yılda gözümüzden akan o kanlı seller,
Bir selâma değmedi?
Endişeyle, ferahla, gamla dolu yıllar
Bir selâma değmedi?

Hiç yüzüme bakmadan yanımdan nice geçtin?
Sen aşkın selÂmını korkuya mı değiştin?
Yoksa sen öz ahdine, ılgarına(ahd, vefa) ak oldun?
O kadar yakın iken bu kadar uzak oldun.
Şirin gülüşlerimiz, acı figanlarımız
Bir selâma değmedi,
Kaygılı anlarımız, kaygısız anlarımız.
Bir selâma değmedi
Sen ne yaptın bir düşün.

Yalnız şimdi anladım:Ah, sen daha benimçün
Elyetmez bir çiçeksin,
Yaşanmış günlerim dek geri dönmeyeceksin...
Kop ey tufan, es ey yel! Hezan olup dökülüp
Düz beş yıl yüreğimde,
Beslediğim muhabbet bir selâma değmedi.
Bir günlük hasretimi çekebilmeyen gülüm,
Ya ne oldu? Bu hasret bir selÂma değmedi?
Gittin, ardından baktım, can ayrıldı canımdan,
Ah çektim, başım üstte yapraklar esti, gülüm,
Senin kalbin esmedi.
Geriye de bakmadın.
Neden senin yolunu muhabbetin kesmedi?

Kazancımız de bu mu?
Denilmemiş o selâm, elvedamız oldu mu?
Sen bana zulüm eyledin bana zulüm yakışır,
Bir selâma değmeyen aşka ölüm yakışır.(Eylül 1961)
Allah(c.c.) rahmet eyleye...

"BAHTİYAR VAHAPZADE VAR, 84 YIL YAŞAR"

BAHTİYAR VAHAPZADE'NİN ARDINDAN...

ŞİİR KİTABININ İSMİ KADAR YAŞAYAN ADAM:
"BAHTİYAR VAHAPZADE VAR, 84 YIL YAŞAR"

İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr/metgultekin@hotmail.com

Bu "internet çağı"ndan dolayı mıdır; "milletleri eritme"nin neticesi midir; nedir, fert ve cemiyet bazında da "vurdumduymazlıklar"ımız, "hassasiyet törpülenmeleri" arttı.Belki de, yıllardır, belki de çoğumuzun, "Ne olurdu da, şu acaip dönemi görmeseydim.." dediği, "millî şuur"un", "millî ruh"un "aşırı derece"de "törpülendiği, yedi yıla yaklaşan "acaip dönem"in neticesi...
"Kafa karışıklığı"nın, "aldatmaca-kandırmaca"nın tarihinin, çok eskilere, bir yazımızda da vurguladığımız üzre, "Kerbelâ Vâkıası dönemi"ne kadar gittiğini, 2002'ler Türkiye'sinde başlamadığının da şuurundayız...Türk Dünyası'nın "en ziyalı memleketi" olarak da tarif edilen "Azerbaycan" Millî Şairi Bahtiyar VAHAPZADE'nin vefâtını, "haber sitesi"nden öğrendiğimde; işte, yukarıdaki sebeplerden de olsa gerek, "sıradan bir haber" gibi geldi."Seçim süreci"nde olmamız da böyle törpülenmeleri tetikliyor olsa gerek.
Bundan altı-yedi yıl önceki "heyecan"ımızın, "millî"liğimizi, "hassasiyeti"mizin kalmayışının bizim dışımızdaki "etkenler"den kaynaklandığında hemfikirsek;kalan "heyecan" ve "hassasiyet"imizle, "sıradan", "aleladele" bir "şair" olmayan rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE'yi "anlamaya", "hatırlatmaya" ve vefatı sebebiyle, bu şekilde "yad" etmeye gayret edelim.
"Televizyonlar Çağı"nda, Azerbaycan "XEZER/HEZER/HAZAR" televizyonunda, dün vefat eden(13.Şubat.2009) rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE "özel", "yad" programında, "belgesel"de, bizzat rahmetli VAHAPZADE'nin dilinden fikirleri, sesinden şiirleri okundu, "düşünceleri" aktarıldı."Belgesel"de okuduğu, "1977 İstanbul"undaki "Ezan-ı Muhammedî"den etkilenerek yazdığı "Allahü Ekber" ve "Bir millet iki devlet"şiirini dinlemek nasip oldu. "Belgesel"in sonunda da, "Âşığım Muhammed'e(s.a.v.) "şiirini de, kendi sesinden dinledik.
Programda da dile getirildiği üzre, rahmetli VAHAPZADE, "Globalleşme"yi, yani "Küreselleşme"yi, "milletleri eritmek" olarak tarif etmesi, "Men globalleşmek istemiyorum. Men menim, Fransız, Fransız..Milleti neden globallaştırırsınız? ", "vurguları;rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK'e "benzetilmesi"ne rağmen; "En çok sevdiğim şâir Mehmed Âkif (ERSOY)'tir", ifadeleri;"Müslümanlar neden geri kaldı?" suâlini
cevaplandırırken; "Batı, Batı, Batı diyerek kendimizi Batı'rdık" tesbiti; "Millî Kimliği"mizi kaybetmeden, "kendimiz kalarak" "muasır ilimleri almalıyız" teşhisleri; "Azerbaycan Bayrağı"ndaki, Kırmızı, Yeşil, Mavi renkleri, "Türklüğümüz, Müslümanlığımız, Muasırlığımız" şeklinde anlamdırması hafızalarımıza nakşedildi.Kemal GÜLEN'in "Koordinatörlüğü"ndeki "belgesel", rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE'yi "tanımak", "aşina olmak", fikir ve görüşlerini, ilk elden, bizzat rahmetli VAHAPZADE'nin kendi sesi ve görüntüsünden öğrenmek mümkün oldu.
Kaldı ki bizler de, Üniversite talebelik yıllarımızda, Türk Fikir adamlarını "yakînen" de, bizzat da, görebilmek, sohbetlerini dinlemek nasip olmuştu."Yeşilay Cemiyeti Binası"ndaki mütevazı "Türk Edebiyatı Vakfı"nda, , rahmetli Cemil MERİÇ'in sohbetlerini de dinlemiştik..Rahmetli VAHAPZADE'yi ise, Allah kendisine hayırlı ve uzun ömürler versin, yine Türk Edebiyatı'nın "tanınmış kalemleri"nden Sevinç ÇOKUM'un, Türkiye Gazetesi'nin, Cağaloğlu'ndaki mütevâzı odasında gördüğümü hatırlıyorum...
Türkiye'mizde yayınlanan "Gün Var Bin Aya Bedel" şiir kitabını ise yine basıldığı yıl, 1992'de almışım.
"Gün var, bin aya değer"
"ömür var, Kadir Gecesi'ne değer"
"Bahtiyar VAHAPZADE var, 84 yıl yaşar"
"Bin ay'dan daha hayırlı gece..."
Bin'i 12'ye böldüğümüzde, 83,3333 yani diyelim 84 yıl, çıkıyor...
Rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE de "84 yıl "yaşamış...
1925-13.Şubat.2009...
Şiir kitabının ismi kadar yaşayan adam, rahmetli VAHAPZADE...
Bahtiyar VAHAPZADE VAR, 84 Yıl Yaşar..."
"Gün Var Bin Aya Değer" isimli 1992'de Türkiyemizde yayınlanan "şiir" kitabının ismini, yine 2008'de vefat eden rahmetli Cengiz AYTMATOV'un "Gün Olur Asra Bedel" isimli romanından mı "esinlendi", bilmiyoruz.Türk Edebiyatı'nın iki şaheseri de, "Kızıl totaliter sistem"in "Mankurtlaştırma/Kimliksizleştirme" uygulamalarına direnmekte idiler ve birbirleri ile de "iletişim"i olan edebiyatçılarımızdı...
"Gün Olur Asra Bedel..."
"Gün Var Bin Ay'a Değer..."
Zaman Gazetesi'nden Nedim YALÇIN'ın, 1993'te bizzat kendisi ile Azerbaycan'da yaptığı ropörtajda da(Zaman Gazetesi, 3 Mayıs. 1993) ifade ettiği üzre; "seviyesiz, alçak adamların, belden aşağı düşünen, menfaatçilerin sokak dedikoduları"ndan da "dert yanan" rahmetli VAHAPZADE, âdeta günümüz Türkiye'sinin "seçim süreci"ni hatırlattı.
Yine, aynı ropörtajdaki, "Siyaset hatırına Ermenistan'a Türkiye hükümetinin yardım etmesi,Azerbaycan halkını üzdü" ifadeleri ise 1993'lı yıllar Türkiye'si ile 2009'lı yıllar Türkiye'sinde "değişen birşeyin olmadığı"dır.
"Batı, Batı, Batı diyerek, kendimizi mi Batı'rıyoruz ne?"
Ne zaman "özümüze döneceğiz", ne zaman "öz evlatlarımızla" barışacağız", ne zaman "kendisini/milletini delicesine" seven Oğuz-Türkmen çocuklarını anlayabileceğiz???
Ne zaman???
Televizyon ekranlarında, Türk Milleti'nin "asaleti"nin "soysuzlaştığı"nı, "dumura uğratıldığını" gösteren görüntüler ise aklımıza ister istemez, hele de şu "seçim süreci"nde, "Hadi diyelim, böyle seçmenlere bedava cep telefonları, lap toplar dağıtılsa, millet desteğimiz artacak gibi" dedirten "Genç Parti Vakıâları"nı hatırlatıyor...
Rahmetli Bahtiyar VAHAPZADE'yi "yad etme", "hatırlatma" ve "vefatı" üzerine düşüncelerimizi de yazabilme yolundaki bu yazımızı, "Gün Var Bin Ay'a Değer" şiir kitabındaki, "Bir Selâma Değmedi" şiiri ile noktalayalım.
BİR SELÂMA DEĞMEDİ
Bugün ben seni gördüm,
Selâm vermek istedim,
Yüzünü yana tuttun.
Söyle, yıllardan beri
Kalbimizin bir duyup
Bir çarptığı yılları,
Hani ne hız unuttun?

Beş yılda gözümüzden akan o kanlı seller,
Bir selâma değmedi?
Endişeyle, ferahla, gamla dolu yıllar
Bir selâma değmedi?

Hiç yüzüme bakmadan yanımdan nice geçtin?
Sen aşkın selÂmını korkuya mı değiştin?
Yoksa sen öz ahdine, ılgarına(ahd, vefa) ak oldun?
O kadar yakın iken bu kadar uzak oldun.
Şirin gülüşlerimiz, acı figanlarımız
Bir selâma değmedi,
Kaygılı anlarımız, kaygısız anlarımız.
Bir selâma değmedi
Sen ne yaptın bir düşün.

Yalnız şimdi anladım:Ah, sen daha benimçün
Elyetmez bir çiçeksin,
Yaşanmış günlerim dek geri dönmeyeceksin...
Kop ey tufan, es ey yel! Hezan olup dökülüp
Düz beş yıl yüreğimde,
Beslediğim muhabbet bir selâma değmedi.
Bir günlük hasretimi çekebilmeyen gülüm,
Ya ne oldu? Bu hasret bir selÂma değmedi?
Gittin, ardından baktım, can ayrıldı canımdan,
Ah çektim, başım üstte yapraklar esti, gülüm,
Senin kalbin esmedi.
Geriye de bakmadın.
Neden senin yolunu muhabbetin kesmedi?

Kazancımız de bu mu?
Denilmemiş o selâm, elvedamız oldu mu?
Sen bana zulüm eyledin bana zulüm yakışır,
Bir selâma değmeyen aşka ölüm yakışır.(Eylül 1961)
Allah(c.c.) rahmet eyleye...

5 Şubat 2009 Perşembe

"DÜZEN-NİZÂM" HOKKABAZLIĞI

Mefhumlar Kargaşasına Bir Misal:"Düzen-Nizâm" Hokkabazlığı

"BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR!" DİYENLER,
"BU NİZAM DEĞİŞMELİDİR!" DİYEBİLİRLER Mİ?
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr/metgultekin@hotmail.com

12 Eylül 1980 Askerî Darbe'nin ardından, "fikir bütünlüğü" bozulan her renkteki "ideoloji" mensupları, "resmî propagandalar"la, muazzam "bombardırmanlara" maruz kaldılar.Hatta öyle ki,"Kızıl Rusya"daki Glasnot ve Perestteriko" ardından "İdeolojiler devri bitti, "Ülkücülük bitti" diyen "aydınlar" türedi..
Halbuki onlarda gayet iyi biliyorlardı ki, "fikirler" bitmezdi. Bitmeyeceğini, günümüz Türkiye'sinde yüzde ellilere doğru giden "internet kullanımı" ile daha iyi bir şekilde de anlamaya başladık.Biten "aydınlar"ın kendileri idi. Bitenler "Ülkücü Muhtediler kategorisi"ne eklenen "aydıncıklar" idi.
"Kerbelâ Vakıası" gibi "kafa karışıklıkları"nın günümüzde de yaşandığı zaman dilimlerinde, "rağmenlere rağmen" "fikir sistemi/sistem bütünlüğü" içerisinde düşünmeyi devam ettiren "ziyalılar"ın da, "hayretlerde, gümanlarda" kaldığı günümüzde...O kadar çok "mefhumlar kargaşası" yaşanıyor ki! "Şuurlu, yetişmiş kitle önderleri" ve "yazar-çizerler" bile, bu "mefhumlar anarşisine" misal teşkil edebilecek "lakırdılar" etmekten geri durmuyorlar.
Bazı yazılarımızda, yazı içerisinde, cümle cümle dile getirdğimiz "düzen" ve "nizam "mefhumlarının "yanlış" kullanımını, bu yazımızda, müstakilen ele almaya çalışacağım.
"Yıkalım bu köhne düzeni..."
"Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen!..."
Ve "Medeniyet Buhranı"nı yaşadığımız zaman diliminde, "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", "Adil Düzen" "tekerlemeleri...."(1)
"Necmettin Erbakan'ın Adil Düzen'le vaad ettiklerini ABD yapıyor..." "lakırdıları..."
Ve yine "Ülkücü Alperen Liderler"ce seslendirilen;"Bu düzeni ancak biz değiştiririz "naraları...
Benim bile yıllarca "Rus Kızıl Marşı "olarak bildiğim "120 yıllık devrim sevdası:Enternasyonal Marşı"ndaki mısralar:
"Uyan artık uykudan uyan
Uyan esirler dünyası
Zulme karşı hıncımız volkan
Bu ölüm dirim kavgası
Yıkalım bu köhne düzeni..."
Meğerse benim bile "Moskof Kızıl Marşı "olarak bildiğim ve "Beynemilel" gibi bazı "12 Eylül Filmleri"nde de dinlediğim "Enternasyonal Marşı, "Fransız Proleter", "Fransız Sosyalist" Eugene Potier'inmiş. "Fransız İşçisi Eugene Pottier"in 1870'de yazdığı ve 1888'de de yine bir başka Fransız İşçisi Pierre Degeyter'in bestelediği "Marş"mış! 1883'lü yılların Fransa'sası...(2)
Yine "hastalıklı zihniyetleri" deşifre "ederken kullanılan cümleler:"Türkiye'de düzen bozuktur. Bozuk düzen'de bozuk işler yapılabilir de. Yanlıştır tabii."(3)
Hele de "Millî Görüş/Erbakan Hareketi"nde, günümüzde de "tekerleme" gibi kullanılan "Adil Düzen" mefhumu...Önceki yazılarımızda da sormuştuk:O zaman niye "MillÎ Düzen Partisi "diye isimlendirmediniz, "ilk siyasî partinizi" demiştik.Niye "Adil Nizam" diyemiyorsunuz da, 2009'lar Türkiye'sinde bile hâlâ "Adil Düzen" diyorsunuz???
"Şairler Sultanı" rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, bir şiirinde;
"Ey genç adam,
Bu düstur sana emanet olsun!
Ötelerden habersiz nizama lânet olsun"diyordu...
"Ötelerden habersiz düzene lÂnet olsun" demiyordu...

Hâlâ "Yeni Dünya Düzeni Şart" "lakırdıları..."Yeni Dünya Nizamı" mı şart; "Yeni Dünya Düzeni" mi Allah aşkına?(4)
"Ülkücü/Mefkûreci Sinemacımız" Mesut UÇAKAN'ın bir filminde, yine "Ülkücü/Mefkûreci Nesil" nâmına bir Türk Genci şöyle haykırıyordu:"Bir nizam özlüyorum!!!"
Ne güzel, ne şuurlu haykırış:"Bir nizam özlüyorum!..."
"Bir düzen özlüyorum!" diye haykırmıyordu?
"Nizam köpürüyor, med vakti bu an..."
Acaba, "müesses nizam"ı hemencecik "kurulu düzen"; "nizam-ı âlem"i de hemencecik "kamu düzeni" olarak, parantez içlerinde sahiden yazabilir miydik? Yazılabilir mi?

O hâlde sorulması elzem suâl şu? "Bu düzen değişmelidir!" diyenler, "Bu nizam değişmelidir!"; "Biz düzene karşıyız!" diyenler, "Biz nizama karşıyız!" diyemeyeceklerine göre; böyle bir "mefhumlar kargaşası"nı nasıl izah etmeliyiz?
"DÜZEN DÜŞMANLIĞI"MI? "NİZAM DÜŞMANLIĞI"MI?
Meseleyi izah etmemize, hızır gibi yetişen; hâlen haftada bir STAR Gazetesi'nin "Açık Görüş"ünde yazıları neşredilen; bir zamanlar Türkiyemizde, "Milliyetçi-Ülkücü Neslin" "yabancı ideolojilerle fikir mücadelesi"nde, "kafa karışıklığı"nı gidermeye gayret eden, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi pekiştiren, Prof.Dr. İskender ÖKSÜZ, namı diğer "Ayhan TUĞCUGİL" yetişiyor.
Günümüzde "kartaloz Marksist Ömer'in Birikim'i" kalitesinde çıkan, "Milliyetçi-Ülkücü Camia"nın "Millî Eğitim ve Kültür Dergisi"nin Mart 1979 tarihli ikinci sayısında, ÖKSÜZ'ün, namı diğer TUĞCUGİL'in-ki bildiğim kadarı ile de Emine IŞINSU Hanımefendi'nin de Bey'idir- yazdığı "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar" yazısı.
"Fikir sistemleri/İdeolojiler kavgası"nda, "kafa karışıklığı" yaşayıp da, fikren "yaralanan" ve yine fikren "ölen" "nesilleri" uyaran TUĞCUGİL, bilhassa dört başlıkta topladığı, "Materyalizm-İdealizm", "Emperyalizm", "Ekonomizm" ve "Düzen Düşmanlığı" hususlarını "sistemli düşünme/fikir sistemi" bütünlüğünde izah ediyor...
Bahse konu "Düzen Düşmanlığı" başlığında ise asıl mevzuumuz olan "Düzen" ve "Nizam" "mefhum kargaşalığını" sabırla" açıklıyor.
Tabii asıl sebep, günümüzde de olduğu üzre "Sol propaganda gücü ve üstünlüğü..." "Komünist/Bilimsel Sosyalistler"in "propaganda gücü", "propaganda üstünlüğü..."
Meğerse, hadi diyelim "Türk Sağı" mensuplarınca, günümüzde, 2009'lar Türkiyesi'nde bile kullanılan"Düzen/Nizam mefhumlar kargaşası"na misallerin olması, böyle "Türk Solu'nun propaganda gücü ve propaganda üstünlüğünün yansıması" imiş...
Hadi diyelim "Sol ideolojik taarruz, ""Düzen yıkılmalıdır" tavizini koparmak için, "iki kurnazca taktik" kullanmış.Biri, "kelimeyi değiştirip", ""Nizam"ı unutturup, yerine "Düzen"i yerleştirmek. İkincisi ise "Düzen" kelimesini "Marksist Sol terminoloji"ye de uygun olarak "alt yapı" manasını yüklemek...TUĞCUGİL'in de vurguladığı üzre, "Alt yapğı değişmelidir" deseydi, "güçsüz" kalırdı. Taktik gereği düzen= alt yapı"formülünü şuuraltına yerleştirdikten sonra, "Türk Sağı"nın algıladığı" Düzen= Bütün kötülüklerin kaynağı", "alt yapı"ya dönüşmüş oluyordu...
Ve yine "sol terminolojiye" uygun olarak, "düzen "deyince, "insanlık tarihindeki beş düzen aşaması", "İlkel komünal, Köleci, Feodal, Kapitalist ve Sosyalist Düzen" anlaşılıyordu.Aslında, "Düzen'in değişmesi", bir safhadan başka bir safhaya geçişi ifade ediyordu.Bu sebeple "düzenin değişmesi", "ihtilal", "devrim" demekti...
"Bütün kötülüklerin kaynağı=Düzen" algılamasında olan "Türk Sağı" mensupları, "ilk yarayı" alınca, bu sefer de "Biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?" suâlini sorar diyen TUĞCUGİL; "komünist saldırının iki taktiğini de geriye doğru işletmek lazım" dedikten sonra, "Önce "düzen" kelimesini bırakalım ve yerine "nizâm"ı koyalım. "Biz düzene karşıyız!" Bir tepki uyandırmıyor değil mi?Bir de şöyle deneyelim: "Biz nizâma karşıyız!" Bırakın iç nizâmı, asırlarca "Nizâm-ı âlem Ülküsü"ne yönelmiş bir milletin çocuklarında bu son ifade mutlaka bir irkilme yaratır. "Düzen" e karşı olan kurtarıcı gibi görünse de, "nizâma karşı" olan en iyi ihtimalle anarşisttir" demekte.
TUĞCUGİL, "komünist saldırının ikinci taktiği"ni ise "Bu "düzen değişince kötülükler ortadan kalkacaktır. Ve bu "düzen" büyük çapta "ekonomik" bir şeydir. Kötülükleri ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir?Evet, dersek, "hoşgeldin tarihî maddecilik" diyen TUĞCUGİL, "Milliyetçinin-tabiki fikir sistemi/sistemli düşünmeyi kavramış olanı-; "Kötülük ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir? suâline "Hayır!" der.."Düzen değişikliği tek adımlık bir sıçrama mıdır?" suÂline de yine "hayır!" der...
Ve TUĞCUGİL, "taşı gediğine koyar":"Düzen" sadece ekonomik değilse ve değişverince kötülükleri yok edecek bir sıçramayı da ifade etmiyorsa, "Düzene karşıyım" sözünde ne mânâ kaldı? Hiçbirşey...Hele "Nizama karşıyım!" dersek bu "hiçbirşey", disiplinsizliğe, anarşiye dönüşür. Çaresi yoktur: İki taktik, yani düzen-nizam hokkabazlığı ve tarihî maddeciliğin maskelenerek ifadelere yerleştirilmesi çözüldüğü anda iddianın ancak Marksistlerce kabul edilebileceği apaçık ortaya çıkmaktadır",
demekte...
Yine "İdeolojiler Vadisi"nde "namzet yaralı veya ölü"ler, "Yani biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?, diye suâl eylediğinde, TUĞCUGİL, "sabırla" şu izahı yapıyor:"Sizin "düzen" derken kastetdiğiniz şey "vurgunculuk", "hırsızlık", istismar", yani Türkiye'nin çektiği sıkıntıların iktisadî olanlarıdır. Ama bunların adı "düzen" değildir. Bunların adı "vurgunculuktur", "hırsızlıktır", "istismar"dır ve başka iktisadî meselelerdir. Biz yalnız bu iktisadî bozukluklara değil, iktisadî olmayanlarına, meselâ ahlâksızlığa, felsefesizliğe, kültürsüzlüğe, inançsızlığa, ülküsüzlüğe ve daha birçok şeye karşıyız. Ve iddiamız, fikir sistemimizin iktidarında bunları yok edeceğimizdir. Ama bunların hiçbirinin adı "düzen" değildir. Vurgunculuk, hırsızlık, istismar, ahlâksızlık, felsefesizlik, kültürsüzlük, ülküsüzlük "nizâm" olamaz. "Düzen" olamaz.Olsa olsa "nizâm yokluğu", "gayr-ı nizâmlık", "düzensizlik" olabilir. Menfî ile nizâm zıt şeylerdir. Menfîlerin nizâmı olmaz. Ancak müsbetlerle nizâm kurulur. "
"Bu şartlara taraftar mıyız? Bu şartlar bizim şartlarımız mı?" suâlini ise TUĞCUGİL, yine "Hayır!" şeklinde cevaplandırdıktan sonra; "Biz, Türk Milleti'ni bu kötü şartlardan kurtarmak için iktidara talibiz...Nizamsızlığa son verip nizamı tesis etmektir. Düzensizliğe dur deyip düzeni kurmaktır. Nizam-ı âlem'i tesistir." şeklinde açıklamakta...(5)
Demek ki,bir zamanlar, "Kavgamız Vurguncu düzenedir düzene!" derken de, "Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen" diye duvarları boyarken de, hattâ "Düzen-Dışı" ismi ile "Gazete Köşelerini" isimlendirirken de, "Sol terminolojinin propaganda gücü ve üstünlüğünün, taktiğinin ""etkisi"nde kalınılmış!!!
"Düzen bozuk..." "Bozuk düzen..." lakırdıları da...
Demek ki, "düzeni değiştireceğiz" derken; "sol terminolojinin tuzağı"na düşüp, "bir sınıf aşamasından başka bir sınıf aşamasına geçişi"çağrıştırmışık!!! "İhtilali", "Devrim"i "çağrıştırmışık..."
Demek ki, "Yıkalım bu köhne düzeni!", "Fransız Sosyalistleri"nin, "Fransız Proleter"lerin, "Fransız İşçi Sınıfı"nın "lakırdıları" imiş! "Enternasyonal" mısralar imiş...
Demek ki, hadi yine diyelim "Türk Sağı" tabanının "düzen" mefhumu algılaması "bütün kötülüklerin kaynağı" anlamında imiş ancak "bütün kötülüklerin de kaynağı sadece(tekli izah) ekonomi/iktisad" değilmiş...
Demek ki, "düzen düşmanlığı jargonluğu", bir "Marksist Sol jargonmuş!..."
Demek ki, "nizâm-ı âlem" mefhumumuzu, hemencecik "Düzen-i âlem" veya "kamu düzeni" diye de algılayamazmışık!!!
Evet, "soğuk harp yılları" geride kaldı(!).Ancak, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi yeniden kavrayabilmek elzemmiş!
1369 yıl önceki,"Kerbelâ Vakıası" ki, "kafa karışıklığı"nın en kesif olduğu zaman diliminde olduğu üzre, günümüzde de, "kafa karışıklığı" yaşamamak için "mefhumlar kargaşası"nı çözebilmeliymişiz!
Evet, "Bir Nizam Özlüyorum!"
Dip Notlar:
(1):Reşat Nuri Erol, "Tıkanan Sistem ve Kolaylıklar" Millî Gazete, 13 Aralık 2008 ve "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", Millî Gazete, 24 Aralık 2008
(2): Cumhuriyet Gazetesi, 7 Ağustos. 2008, Perşembe, sayfa 7
(3): Mehmed Şevket EYGİ, STAR TV, Canlı, Uğur DÜNDAR'ın programı,00:34, 07.Ekim.2008
(4): Anadolu'da VAKİT Gazetesi,20.11.2008, Perşembe
(5): Ayhan TUĞCUGİL, "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar", Millî Eğitim ve Kültür Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Mart 1979, sayfa 246, 247, 248, 249 ve 250

"DÜZEN-NİZÂM" HOKKABAZLIĞI

Mefhumlar Kargaşasına Bir Misal:"Düzen-Nizâm" Hokkabazlığı

"BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR!" DİYENLER,
"BU NİZAM DEĞİŞMELİDİR!" DİYEBİLİRLER Mİ?
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr/metgultekin@hotmail.com

12 Eylül 1980 Askerî Darbe'nin ardından, "fikir bütünlüğü" bozulan her renkteki "ideoloji" mensupları, "resmî propagandalar"la, muazzam "bombardırmanlara" maruz kaldılar.Hatta öyle ki, Glasnot ve Perestteriko" ardından "İdeolojiler devri bitti, "Ülkücülük bittti" diyen "aydınlar" türedi..
Halbuki onlarda gayet iyi biliyorlardı ki, "fikirler" bitmezdi. Bitmeyeceğini, yüzde ellilere doğru giden "internet kullanımı" ile daha iyi bir şekilde de anlamaya başladık.Biten "aydınlar"ın kendileri idi. Bitenler "Ülkücü Muhtediler kategorisi"ne eklenen "aydıncıklar" idi.
"Kerbelâ Vakıası" gibi "kafa karışıklıkları"nın günümüzde de yaşandığı zaman dilimlerinde, "rağmenlere rağmen" "fikir sistemi/sistem bütünlüğü" i,çerisinde düşünmeyi devam ettiren "ziyalılar"ın da, "hayretlerde, gümanlarda" kaldığı günümüzde...O kadar çok "mefhumlar kargaşası" yaşanıyor ki! "Şuurlu, yetişmiş kitle önderleri" ve "yazar-çizerler" bile, bu "mefhumlar anarşisine" misal teşkil edebilecek "lakırdılar" etmekten geri durmuyorlar.
Bazı yazılarımızda, yazı içerisinde, cümle cümle dile getirdğimiz "düzen" ve "nizam "mefhumlarının "yanlış" kullanımı, bu yazımızda, müstakilen ele almaya çalışacağım.
"Yıkalım bu köhne düzeni..."
"Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen!..."
Ve "Medeniyet Buhranı"nı yaşadığımız zaman diliminde, "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", "Adil Düzen" "tekerlemeleri...."(1)
"Necmettin Erebakan'ın Adil Düzen'le vaad ettiklerini ABD yapıyor..." "lakırdıları..."
Ve yine "Ülkücü Alperen Liderler"ce seslendirilen;"Bu düzeni ancak biz değiştiririz "naraları...
Benim bile yıllarca "Rus Kızl Marşı "olarak bildiğim "120 yıllık devrim sevdası:Enternasyonal Marşı"ndaki mısralar:
"Uyan artık uykudan uyan
Uyan esirler dünyası
Zulme karşı hıncımız volkan
Bu ölüm dirim kavgası
Yıkalım bu köhne düzeni..."
Meğerse benim bile "Moskof Kızıl Marşı "olarak bildiğim ve "Beynemilel" gibi bazı "12 Eylül Filmleri"nde de dinlediğim "Enternasyonal Marşı, "Fransız Proler", "Franszı Sosyalist" Eugene Potier'inmiş. "Fransız İşçisi Eugene Pottier"in 1870'de yazdığı ve 1888'de de yine bir başka Fransız İşçisi Pierre Degeyter'in bestelediği "Marş"mış! 18883'lü yılların Fransa'sası...(
2)
Yine "hastalıklı zihniyetleri" deşifre "ederken kullanılan cümleler:"Türkiye'de düzen bozuktur. Bozuk düzen'de bozuk işler yapılabilir de. Yanlıştır tabii."(3)
Hele de "Millî Görüş/Erbakan Hareketi"nde, günümüzde de "tekerleme" gibi kullanılan "Adil Düzen" mefhumu...Önceki yazılarımızda da sormuştuk:O zaman niye "MillÎ Düzen Partisi "diye isimlendirmediniz, "ilk siyasî partinizi" demiştik.Niye "Adil Nizam" diyemiyorsunuz da, 2009'lar Türkiye'sinde bile hâlâ "Adil Düzen" diyorsunuz???
"Şairler Sultanı" rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, bir şiirinde;
"Ey genç adam,
Bu düstur sana emanet olsun!
Ötelerden habersiz nizama lânet olsun"diyordu...
"Ötelerden habersiz düzene lÂnet olsun" demiyordu...

Hâlâ "Yeni Dünya Düzeni Şart" "lakırdıları..."Yeni Dünya Nizamı" mı şart; "Yeni Dünya Düzeni" mi Allah aşkına?(4)
"Ülkücü/Mefkûreci Sinemacımız" Mesut UÇAKAN'ın bir filminde, yine "Ülkücü/Mefkûreci Nesil" nâmına bir Türk Genci şöyle haykırıyordu:"Bir nizam istiyoruz!!!"
Ne güzel, ne şuurlu haykırış:"Bir nizam istiyoruz!..."
"Bir düzen istiyoruz!" diye haykırmıyordu?
"Nizam köpürüyor, med vakti bu an..."
Acaba, "müesses nizam"ı hemencecik "kurulu düzen"; "nizam-ı âlem"i de hemencecik "kamu düzeni" olarak, parantez içlerinde sahiden yazabilir miydik? Yazılabilir mi?

O hâlde sorulamsı elzem suâl şu? "Bu düzen değişmelidir!" diyenler, "Bu nizam değişmelidir!"; "Biz düzene karşıyız!" diyenler, "Biz nizama karşıyız!" diyemeyeceklerine göre; böyle bir "mefhumlar kargaşası"nı nasıl izah etmeliyiz?
"DÜZEN DÜŞMANLIĞI"MI? "NİZAM DÜŞMANLIĞI"MI?
Meseleyi izah etmemize, hızır gibi yetişen; hâlen haftada bir STAR Gazetesi'nin "Açık Görüş"ünde yazıları neşredilen; bir zamanlar Türkiyemizde, "Milliyetçi-Ülkücü Neslin" "yabancı ideolojilerle fikir mücadelesi"nde, "kafa karışıklığı"nı gidermeye gayret eden, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi pekiştiren, Prof.Dr. İskender ÖKSÜZ, namı diğer "Ayhan TUĞCUGİL" yetişiyor.
Günümüzde "kartaloz Marksist Ömer'in Birikim'i" kalitesinde çıkan, "Milliyetçi-Ülkücü Camia"nın "Millî Eğitim ve Kültür Dergisi"nin Mart 1979 tarihli ikinci sayısında, ÖKSÜZ'ün, namı diğer TUĞCUGİL'in-ki bildiğim kadarı ile de Emine IŞINSU Hanımefendi'nin de Bey'idir- yazdığı "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar" yazısı.
"Fikir sistemleri/İdeolojiler kavgası"nda, "kafa karışıklığı" yaşayıp da, fikren "yaralana" ve yine fikren "ölen" "nesilleri" uyaran TUĞCUGİL, bilhassa dört başlıkta topladığı, "Materyalizm-İdealizm", "Emperyalizm", "Ekonomizm" ve "Düzen Düşmanlığı" hususlarını "sistemli düşünme/fikir sistemi" bütünlüğünde izah ediyor...
Bahse konu "Düzen Düşmanlığı" başlığında ise asıl mevzuumuz olan "Düzen" ve "Nizam" "mefhum kargaşalığını" sabırla" açıklıyor.
Tabii asıl sebep, günümüzde de olduğu üzre "Sol propaganda gücü ve üstünlüğü..." "Komünist/Bilimsel Sosyalistler"in "propaganda gücü", "propaganda üstünlüğü..."
Meğerse, hadi diyelim "Türk Sağı" mensuplarınca, günümüzde, 2009'lar Türkiyesi'nde bile kullanılan"Düzen/Nizam mefhumlar kargaşası"na misallerin olması, böyle "Türk Solu'nun propaganda gücü ve propaganda üstünlüğünün yansıması" imiş...
Hadi diyelim "Sol ideolojik taarruz, ""Düzen yıkılmalıdır" tavizini koparmak için, "iki kurnazca taktik" kullanmış.Biri, "kelimeyi değiştirip", ""Nizam"ı unutturup, yerine "Düzen"i yerleştirmek. İkincisi ise "Düzen" kelimesini "Marksist Sol terminoloji"ye de uygun olarak "alt yapı" manasını yüklemek...TUĞCUGİL'in de vurguladığı üzre, "Alt yapğı değişmelidir" dese3ydi, "güçsüz" kalırdı. Taktik gereği düzen= alt yapı"formülünü şuuraltına yerleştirdikten sonra, "Türk Sağı"nın algıladığı" Düzen= Bütün kötülüklerin kaynağı", "alt yapı"ya dönüşmüş oluyordu...
Ve yine "sol terminolojiye" uygun olarak, "düzen "deyince, "insanlık tarihindeki beş düzen aşamaları", "İlkel komünal, Köleci, Feodal, Kapitalist ve Sosyalist Düzen" anlaşılıyordu.Aslında, "Düzen'in değişmesi", bir safhadan başka bir safhaya geçişi ifade ediyordu.Bu sebeple "düzenin değişmesi", "ihtilal", "devrim" demekti...
"Bütün kötülüklerin kaynağı=Düzen" algılamasında olan "Türk Sağı" mensupları, "ilk yarayı" alınca, bu sefer de "Biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?" suâlini sorar diyen TUĞCUGİL; "komünist saldırının iki taktiğini de geriye doğru işlletmek lazım" dedikten sonra, "Önce "düzen" kelimesini bırakalım ve yerine "nizâm"ı koyalım. "Biz düzene karşıyıoz!" Bir tepki uyandırmıyor değil mi?Bir de şöyle deneyelim: "Biz nizâma karşıyız!" Bırakın iç nizâmı, asırlarca "Nizâm-ı âlem Ülküsü"ne yönelmiş bir milletin çocuklarında bu son ifade mutlaka bir irkilme yaratır. "Düzen" e karşı olan kurtarıcı gibi görünse de, "nizâma karşı" olan en iyi ihtimalle anarşisttir" demekte.
TUĞCUGİL, "komünist saldırının ikinci taktiği"ni ise "Bu "düzen değişince kötülükler ortadan kalkacaktır. Ve bu "düzen" büyük çapta "ekonomik" bir şeydir. Kötülükleri ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir?Evet, dersek, "hoşgeldin tarihî maddecilik" diyen TUĞCUGİL, "Milliyetçinin-tabiki fikir sistemi/sitemli düşünmeyi kavramış olanı-; "Kötülük ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir? suâline "Hayır!" der.."Düzen değişikliği tek adımlık bir sıçrama mıdır?" suÂline de yine "hayır!" der...
Ve TUĞCUGİL, "taşı gediğine koyar":"Düzen" sadece ekonomik değilse ve değişverince kötülükleri yok edecek bir sıçramayı da ifade etmiyorsa, "Düzene karşıyım" sözünde ne mânâ kaldı? Hiçbirşey...Hele "Nizama karşıyım!" der4sek bu "hiçbirşey", disiplinsizliğe, anarşiye dönüşür. Çaresi yoktur: İki taktik, yani düzen-nizam hokkabazlığı ve tarihî maddeciliğin maskelenertek ifadelere yerleştirilmesi çözüldüğü anda iddianın ancak Marksistlerce kabul edilebileceği apaçık ortaya çıkmaktadır",
demekte...
Yine "İdeolojiler Vadisi"nde "namzet yaralı veya ölü", "Yani biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?, diye suâl eylediğinde, TUĞCUGİL, "sabırla" şu izahı yapıyor:"Sizin "düzen" derken kasteddiğiniz şey "vurgunculuk", "hırsızlık", istismar", yani Türkiye'nin çektiği sıkıntıların iktisadî olanlarıdır. Ama bunların adı "düzen" değildir. Bunların adı "vurgunculuktur", "hırsızlıktır", "istismar"dır ve başka iktisadî meselelerdir. Biz yalnız bu iktisadî bozukluklara değil, iktisadî olmayanlarına, meselâ ahlâksızlığa, felsefesizliğe, kültürsülü
ğe, inançsızlığa, ülküsüzlüğe ve daha birçok şeye karşıyız. Ve iddiamız, fikir sistemimizin iktidarında bunları yok edeceğimizdir. Ama bunların hiçbirinin adı "düzen" değildir. Vurgunculuk, hırsızlık, istismar, ahlâksızlık, felsefesizlik, kültürsüzlük, ülküsüzlük "nizâm" olamaz. "Düzen" olamaz.Olsa olsa "nizâm yokluğu", "gayr-ı niz âmlık", "düzensizlik" olabilir. Menfî ile nizâm zıt şeylerdir. Menfîlerin nizâmı olmaz. Ancak müsbetlerle nizâm kurulur. "
"Bu şartlara taraftar mıyız? Bu şartlar bizim şartlarımız mı?" suâlini ise TUĞCUGİL, yine "Hayır!" şeklinde cevaplandırdıktan sonra; "Biz, Türk Milleti'ni bu kötü lşartlardan kurtarmak için iktidara talibiz...Nizamsızlığa son verip nizamı tesis temekteir. Düzensizliğe dur deyip düzeni kurmaktır. Nizam-ı âlem'i tesistir." şeklinde açıklamakta...(5)
Demek ki,bir zamanlar, "Kavgamız Vurguncu düzenedir düzene!" derken de, "Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen" diye duvarları boyarken de, hattâ "Düzen-Dışı" ismi ile "Gazete Köşelerini" isimlendirirken de, "Sol terminolojinin propaganda gücü ve üstünlüğünün, taktiğinin ""etkisi"nde kalınılmış!!!
"Düzen bozuk..." "Bozuk düzen..." lakırdıları da...
Demek ki, "düzeni değiştireceğiz" derken; "sol terminolojinin yuzağı"na düşüp, "bir sınıf aşamasından başka bir sınıf aşamasına geçişi" çağrıştırmışık!!! "İhtilali", "Devrim"i "çağrıştırmışık..."
Demek ki, "Yıkalım bu köhne düzeni!", "Fransız Sosyalistleri"nin, "Fransız Proleter"lerin, "Fransız İşçi Sınıfı"nın "lakırdıları" imiş! "Enternasyonal" mısralar imiş...
Demek ki, hadi yine diyelim "Türk Sağı" tabanının "düzen" mefhumu algılaması "bütün kötülüklerin kaynağı" anlamında imiş ancak "bütün kötülüklerin de kaynağı sadece(tekli izah) ekonomi/iktisad" değilmiş...
Demek ki, "düzen düşmanlığı jargonluğu", bir "Marksist Sol jargonmuş!..."
Demek ki, "nizâm-ı âlem" mefhumumuzu, hemencecik "Düzen-i âlem" veya "kamu düzeni" diye de algılayamazmışık!!!
Evet, "soğuk harp yılları" geride kaldı(!).Ancak, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi yeniden kavrayabilmek elzemmiş!
1369 yıl önceki,"Kerbelâ Vakıası" ki, "kafa karışıklığı"nın en kesif olduğu zaman diliminde olduğu üzre, günümüzde de, "kafa karışıklığı" yaşamamak için "mefhumlar kargaşası"nı çözebilmeliymişiz!
Evet, "Bir Nizam Özlüyorum!"
Dip Notlar:
(1):Reşat Nuri Erol, "Tıkanan Sistem ve Kolaylıklar" Millî Gazete, 13 Aralık 2008 ve "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", Millî Gazete, 24 Aralık 2008
(2): Cumhuriyet Gazetesi, 7 Ağustos. 2008, Perşembe, sayfa 7
(3): Mehmed Şevket EYGİ, STAR TV, Canlı, Uğur DÜNDAR'ın programı,00:34, 07.Ekim.2008
(4): Anadolu'da VAKİT Gazetesi,20.11.2008, Perşembe
(5): Ayhan TUĞCUGİL, "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar", Millî Eğitim ve Kültür Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Mart 1979, sayfa 246, 247, 248, 249 ve 250

"DÜZEN-NİZÂM" HOKKABAZLIĞI

Mefhumlar Kargaşasına Bir Misal:"Düzen-Nizâm" Hokkabazlığı

"BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR!" DİYENLER,
"BU NİZAM DEĞİŞMELİDİR!" DİYEBİLİRLER Mİ?
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr/metgultekin@hotmail.com

12 Eylül 1980 Askerî Darbe'nin ardından, "fikir bütünlüğü" bozulan her renkteki "ideoloji" mensupları, "resmî propagandalar"la, muazzam "bombardırmanlara" maruz kaldılar.Hatta öyle ki, Glasnot ve Perestteriko" ardından "İdeolojiler devri bitti, "Ülkücülük bittti" diyen "aydınlar" türedi..
Halbuki onlarda gayet iyi biliyorlardı ki, "fikirler" bitmezdi. Bitmeyeceğini, yüzde ellilere doğru giden "internet kullanımı" ile daha iyi bir şekilde de anlamaya başladık.Biten "aydınlar"ın kendileri idi. Bitenler "Ülkücü Muhtediler kategorisi"ne eklenen "aydıncıklar" idi.
"Kerbelâ Vakıası" gibi "kafa karışıklıkları"nın günümüzde de yaşandığı zaman dilimlerinde, "rağmenlere rağmen" "fikir sistemi/sistem bütünlüğü" i,çerisinde düşünmeyi devam ettiren "ziyalılar"ın da, "hayretlerde, gümanlarda" kaldığı günümüzde...O kadar çok "mefhumlar kargaşası" yaşanıyor ki! "Şuurlu, yetişmiş kitle önderleri" ve "yazar-çizerler" bile, bu "mefhumlar anarşisine" misal teşkil edebilecek "lakırdılar" etmekten geri durmuyorlar.
Bazı yazılarımızda, yazı içerisinde, cümle cümle dile getirdğimiz "düzen" ve "nizam "mefhumlarının "yanlış" kullanımı, bu yazımızda, müstakilen ele almaya çalışacağım.
"Yıkalım bu köhne düzeni..."
"Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen!..."
Ve "Medeniyet Buhranı"nı yaşadığımız zaman diliminde, "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", "Adil Düzen" "tekerlemeleri...."(1)
"Necmettin Erebakan'ın Adil Düzen'le vaad ettiklerini ABD yapıyor..." "lakırdıları..."
Ve yine "Ülkücü Alperen Liderler"ce seslendirilen;"Bu düzeni ancak biz değiştiririz "naraları...
Benim bile yıllarca "Rus Kızl Marşı "olarak bildiğim "120 yıllık devrim sevdası:Enternasyonal Marşı"ndaki mısralar:
"Uyan artık uykudan uyan
Uyan esirler dünyası
Zulme karşı hıncımız volkan
Bu ölüm dirim kavgası
Yıkalım bu köhne düzeni..."
Meğerse benim bile "Moskof Kızıl Marşı "olarak bildiğim ve "Beynemilel" gibi bazı "12 Eylül Filmleri"nde de dinlediğim "Enternasyonal Marşı, "Fransız Proler", "Franszı Sosyalist" Eugene Potier'inmiş. "Fransız İşçisi Eugene Pottier"in 1870'de yazdığı ve 1888'de de yine bir başka Fransız İşçisi Pierre Degeyter'in bestelediği "Marş"mış! 18883'lü yılların Fransa'sası...(
2)
Yine "hastalıklı zihniyetleri" deşifre "ederken kullanılan cümleler:"Türkiye'de düzen bozuktur. Bozuk düzen'de bozuk işler yapılabilir de. Yanlıştır tabii."(3)
Hele de "Millî Görüş/Erbakan Hareketi"nde, günümüzde de "tekerleme" gibi kullanılan "Adil Düzen" mefhumu...Önceki yazılarımızda da sormuştuk:O zaman niye "MillÎ Düzen Partisi "diye isimlendirmediniz, "ilk siyasî partinizi" demiştik.Niye "Adil Nizam" diyemiyorsunuz da, 2009'lar Türkiye'sinde bile hâlâ "Adil Düzen" diyorsunuz???
"Şairler Sultanı" rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, bir şiirinde;
"Ey genç adam,
Bu düstur sana emanet olsun!
Ötelerden habersiz nizama lânet olsun"diyordu...
"Ötelerden habersiz düzene lÂnet olsun" demiyordu...

Hâlâ "Yeni Dünya Düzeni Şart" "lakırdıları..."Yeni Dünya Nizamı" mı şart; "Yeni Dünya Düzeni" mi Allah aşkına?(4)
"Ülkücü/Mefkûreci Sinemacımız" Mesut UÇAKAN'ın bir filminde, yine "Ülkücü/Mefkûreci Nesil" nâmına bir Türk Genci şöyle haykırıyordu:"Bir nizam istiyoruz!!!"
Ne güzel, ne şuurlu haykırış:"Bir nizam istiyoruz!..."
"Bir düzen istiyoruz!" diye haykırmıyordu?
"Nizam köpürüyor, med vakti bu an..."
Acaba, "müesses nizam"ı hemencecik "kurulu düzen"; "nizam-ı âlem"i de hemencecik "kamu düzeni" olarak, parantez içlerinde sahiden yazabilir miydik? Yazılabilir mi?

O hâlde sorulamsı elzem suâl şu? "Bu düzen değişmelidir!" diyenler, "Bu nizam değişmelidir!"; "Biz düzene karşıyız!" diyenler, "Biz nizama karşıyız!" diyemeyeceklerine göre; böyle bir "mefhumlar kargaşası"nı nasıl izah etmeliyiz?
"DÜZEN DÜŞMANLIĞI"MI? "NİZAM DÜŞMANLIĞI"MI?
Meseleyi izah etmemize, hızır gibi yetişen; hâlen haftada bir STAR Gazetesi'nin "Açık Görüş"ünde yazıları neşredilen; bir zamanlar Türkiyemizde, "Milliyetçi-Ülkücü Neslin" "yabancı ideolojilerle fikir mücadelesi"nde, "kafa karışıklığı"nı gidermeye gayret eden, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi pekiştiren, Prof.Dr. İskender ÖKSÜZ, namı diğer "Ayhan TUĞCUGİL" yetişiyor.
Günümüzde "kartaloz Marksist Ömer'in Birikim'i" kalitesinde çıkan, "Milliyetçi-Ülkücü Camia"nın "Millî Eğitim ve Kültür Dergisi"nin Mart 1979 tarihli ikinci sayısında, ÖKSÜZ'ün, namı diğer TUĞCUGİL'in-ki bildiğim kadarı ile de Emine IŞINSU Hanımefendi'nin de Bey'idir- yazdığı "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar" yazısı.
"Fikir sistemleri/İdeolojiler kavgası"nda, "kafa karışıklığı" yaşayıp da, fikren "yaralana" ve yine fikren "ölen" "nesilleri" uyaran TUĞCUGİL, bilhassa dört başlıkta topladığı, "Materyalizm-İdealizm", "Emperyalizm", "Ekonomizm" ve "Düzen Düşmanlığı" hususlarını "sistemli düşünme/fikir sistemi" bütünlüğünde izah ediyor...
Bahse konu "Düzen Düşmanlığı" başlığında ise asıl mevzuumuz olan "Düzen" ve "Nizam" "mefhum kargaşalığını" sabırla" açıklıyor.
Tabii asıl sebep, günümüzde de olduğu üzre "Sol propaganda gücü ve üstünlüğü..." "Komünist/Bilimsel Sosyalistler"in "propaganda gücü", "propaganda üstünlüğü..."
Meğerse, hadi diyelim "Türk Sağı" mensuplarınca, günümüzde, 2009'lar Türkiyesi'nde bile kullanılan"Düzen/Nizam mefhumlar kargaşası"na misallerin olması, böyle "Türk Solu'nun propaganda gücü ve propaganda üstünlüğünün yansıması" imiş...
Hadi diyelim "Sol ideolojik taarruz, ""Düzen yıkılmalıdır" tavizini koparmak için, "iki kurnazca taktik" kullanmış.Biri, "kelimeyi değiştirip", ""Nizam"ı unutturup, yerine "Düzen"i yerleştirmek. İkincisi ise "Düzen" kelimesini "Marksist Sol terminoloji"ye de uygun olarak "alt yapı" manasını yüklemek...TUĞCUGİL'in de vurguladığı üzre, "Alt yapğı değişmelidir" dese3ydi, "güçsüz" kalırdı. Taktik gereği düzen= alt yapı"formülünü şuuraltına yerleştirdikten sonra, "Türk Sağı"nın algıladığı" Düzen= Bütün kötülüklerin kaynağı", "alt yapı"ya dönüşmüş oluyordu...
Ve yine "sol terminolojiye" uygun olarak, "düzen "deyince, "insanlık tarihindeki beş düzen aşamaları", "İlkel komünal, Köleci, Feodal, Kapitalist ve Sosyalist Düzen" anlaşılıyordu.Aslında, "Düzen'in değişmesi", bir safhadan başka bir safhaya geçişi ifade ediyordu.Bu sebeple "düzenin değişmesi", "ihtilal", "devrim" demekti...
"Bütün kötülüklerin kaynağı=Düzen" algılamasında olan "Türk Sağı" mensupları, "ilk yarayı" alınca, bu sefer de "Biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?" suâlini sorar diyen TUĞCUGİL; "komünist saldırının iki taktiğini de geriye doğru işlletmek lazım" dedikten sonra, "Önce "düzen" kelimesini bırakalım ve yerine "nizâm"ı koyalım. "Biz düzene karşıyıoz!" Bir tepki uyandırmıyor değil mi?Bir de şöyle deneyelim: "Biz nizâma karşıyız!" Bırakın iç nizâmı, asırlarca "Nizâm-ı âlem Ülküsü"ne yönelmiş bir milletin çocuklarında bu son ifade mutlaka bir irkilme yaratır. "Düzen" e karşı olan kurtarıcı gibi görünse de, "nizâma karşı" olan en iyi ihtimalle anarşisttir" demekte.
TUĞCUGİL, "komünist saldırının ikinci taktiği"ni ise "Bu "düzen değişince kötülükler ortadan kalkacaktır. Ve bu "düzen" büyük çapta "ekonomik" bir şeydir. Kötülükleri ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir?Evet, dersek, "hoşgeldin tarihî maddecilik" diyen TUĞCUGİL, "Milliyetçinin-tabiki fikir sistemi/sitemli düşünmeyi kavramış olanı-; "Kötülük ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir? suâline "Hayır!" der.."Düzen değişikliği tek adımlık bir sıçrama mıdır?" suÂline de yine "hayır!" der...
Ve TUĞCUGİL, "taşı gediğine koyar":"Düzen" sadece ekonomik değilse ve değişverince kötülükleri yok edecek bir sıçramayı da ifade etmiyorsa, "Düzene karşıyım" sözünde ne mânâ kaldı? Hiçbirşey...Hele "Nizama karşıyım!" der4sek bu "hiçbirşey", disiplinsizliğe, anarşiye dönüşür. Çaresi yoktur: İki taktik, yani düzen-nizam hokkabazlığı ve tarihî maddeciliğin maskelenertek ifadelere yerleştirilmesi çözüldüğü anda iddianın ancak Marksistlerce kabul edilebileceği apaçık ortaya çıkmaktadır",
demekte...
Yine "İdeolojiler Vadisi"nde "namzet yaralı veya ölü", "Yani biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?, diye suâl eylediğinde, TUĞCUGİL, "sabırla" şu izahı yapıyor:"Sizin "düzen" derken kasteddiğiniz şey "vurgunculuk", "hırsızlık", istismar", yani Türkiye'nin çektiği sıkıntıların iktisadî olanlarıdır. Ama bunların adı "düzen" değildir. Bunların adı "vurgunculuktur", "hırsızlıktır", "istismar"dır ve başka iktisadî meselelerdir. Biz yalnız bu iktisadî bozukluklara değil, iktisadî olmayanlarına, meselâ ahlâksızlığa, felsefesizliğe, kültürsülü
ğe, inançsızlığa, ülküsüzlüğe ve daha birçok şeye karşıyız. Ve iddiamız, fikir sistemimizin iktidarında bunları yok edeceğimizdir. Ama bunların hiçbirinin adı "düzen" değildir. Vurgunculuk, hırsızlık, istismar, ahlâksızlık, felsefesizlik, kültürsüzlük, ülküsüzlük "nizâm" olamaz. "Düzen" olamaz.Olsa olsa "nizâm yokluğu", "gayr-ı niz âmlık", "düzensizlik" olabilir. Menfî ile nizâm zıt şeylerdir. Menfîlerin nizâmı olmaz. Ancak müsbetlerle nizâm kurulur. "
"Bu şartlara taraftar mıyız? Bu şartlar bizim şartlarımız mı?" suâlini ise TUĞCUGİL, yine "Hayır!" şeklinde cevaplandırdıktan sonra; "Biz, Türk Milleti'ni bu kötü lşartlardan kurtarmak için iktidara talibiz...Nizamsızlığa son verip nizamı tesis temekteir. Düzensizliğe dur deyip düzeni kurmaktır. Nizam-ı âlem'i tesistir." şeklinde açıklamakta...(5)
Demek ki,bir zamanlar, "Kavgamız Vurguncu düzenedir düzene!" derken de, "Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen" diye duvarları boyarken de, hattâ "Düzen-Dışı" ismi ile "Gazete Köşelerini" isimlendirirken de, "Sol terminolojinin propaganda gücü ve üstünlüğünün, taktiğinin ""etkisi"nde kalınılmış!!!
"Düzen bozuk..." "Bozuk düzen..." lakırdıları da...
Demek ki, "düzeni değiştireceğiz" derken; "sol terminolojinin yuzağı"na düşüp, "bir sınıf aşamasından başka bir sınıf aşamasına geçişi" çağrıştırmışık!!! "İhtilali", "Devrim"i "çağrıştırmışık..."
Demek ki, "Yıkalım bu köhne düzeni!", "Fransız Sosyalistleri"nin, "Fransız Proleter"lerin, "Fransız İşçi Sınıfı"nın "lakırdıları" imiş! "Enternasyonal" mısralar imiş...
Demek ki, hadi yine diyelim "Türk Sağı" tabanının "düzen" mefhumu algılaması "bütün kötülüklerin kaynağı" anlamında imiş ancak "bütün kötülüklerin de kaynağı sadece(tekli izah) ekonomi/iktisad" değilmiş...
Demek ki, "düzen düşmanlığı jargonluğu", bir "Marksist Sol jargonmuş!..."
Demek ki, "nizâm-ı âlem" mefhumumuzu, hemencecik "Düzen-i âlem" veya "kamu düzeni" diye de algılayamazmışık!!!
Evet, "soğuk harp yılları" geride kaldı(!).Ancak, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi yeniden kavrayabilmek elzemmiş!
1369 yıl önceki,"Kerbelâ Vakıası" ki, "kafa karışıklığı"nın en kesif olduğu zaman diliminde olduğu üzre, günümüzde de, "kafa karışıklığı" yaşamamak için "mefhumlar kargaşası"nı çözebilmeliymişiz!
Evet, "Bir Nizam Özlüyorum!"
Dip Notlar:
(1):Reşat Nuri Erol, "Tıkanan Sistem ve Kolaylıklar" Millî Gazete, 13 Aralık 2008 ve "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", Millî Gazete, 24 Aralık 2008
(2): Cumhuriyet Gazetesi, 7 Ağustos. 2008, Perşembe, sayfa 7
(3): Mehmed Şevket EYGİ, STAR TV, Canlı, Uğur DÜNDAR'ın programı,00:34, 07.Ekim.2008
(4): Anadolu'da VAKİT Gazetesi,20.11.2008, Perşembe
(5): Ayhan TUĞCUGİL, "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar", Millî Eğitim ve Kültür Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Mart 1979, sayfa 246, 247, 248, 249 ve 250

"DÜZEN-NİZÂM" HOKKABAZLIĞI

Mefhumlar Kargaşasına Bir Misal:"Düzen-Nizâm" Hokkabazlığı

"BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR!" DİYENLER,
"BU NİZAM DEĞİŞMELİDİR!" DİYEBİLİRLER Mİ?
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr/metgultekin@hotmail.com

12 Eylül 1980 Askerî Darbe'nin ardından, "fikir bütünlüğü" bozulan her renkteki "ideoloji" mensupları, "resmî propagandalar"la, muazzam "bombardırmanlara" maruz kaldılar.Hatta öyle ki,"Kızıl Rusya"daki "Glasnot ve Peresteriko" ardından "İdeolojiler devri bitti, "Ülkücülük bittti" diyen "aydınlar" türedi..
Halbuki onlar da gayet iyi biliyorlardı ki, "fikirler" bitmezdi. Bitmeyeceğini, Türkiyemizde,yüzde ellilere doğru giden "internet kullanımı" ile daha iyi bir şekilde de anlamaya başladık.Biten "aydınlar"ın kendileri idi. Bitenler "Ülkücü Muhtediler kategorisi"ne eklenen "aydıncıklar" idi.
"Kerbelâ Vakıası" gibi "kafa karışıklıkları"nın günümüzde de yaşandığı zaman dilimlerinde, "rağmenlere rağmen" "fikir sistemi/sistem bütünlüğü" içerisinde düşünmeyi devam ettiren "ziyalılar"ın da, "hayretlerde, gümanlarda" kaldığı günümüzde...O kadar çok "mefhumlar kargaşası" yaşanıyor ki! "Şuurlu, yetişmiş kitle önderleri" ve "yazar-çizerler" bile, bu "mefhumlar anarşisine" misal teşkil edebilecek "lakırdılar" etmekten geri durmuyorlar.
Bazı yazılarımızda, yazı içerisinde, cümle cümle dile getirdğimiz "düzen" ve "nizam "mefhumlarının "yanlış" kullanımını, bu yazımızda, müstakilen ele almaya çalışacağım.
"Yıkalım bu köhne düzeni..."
"Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen!..."
Ve "Medeniyet Buhranı"nı yaşadığımız zaman diliminde, "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", "Adil Düzen" "tekerlemeleri...."(1)
"Necmettin Erebakan'ın Adil Düzen'le vaad ettiklerini ABD yapıyor..." "lakırdıları..."
Ve yine "Ülkücü Alperen Liderler"ce seslendirilen;"Bu düzeni ancak biz değiştiririz "naraları...
Benim bile yıllarca "Rus Kızl Marşı "olarak bildiğim "120 yıllık devrim sevdası:Enternasyonal Marşı"ndaki mısralar:
"Uyan artık uykudan uyan
Uyan esirler dünyası
Zulme karşı hıncımız volkan
Bu ölüm dirim kavgası
Yıkalım bu köhne düzeni..."
Meğerse benim bile "Moskof Kızıl Marşı "olarak bildiğim ve "Beynemilel" gibi bazı "12 Eylül Filmleri"nde de dinlediğim "Enternasyonal Marşı, "Fransız Proleter", "Fransız Sosyalist" Eugene Potier'inmiş. "Fransız İşçisi Eugene Pottier"in 1870'de yazdığı ve 1888'de de yine bir başka Fransız İşçisi Pierre Degeyter'in bestelediği "Marş"mış! 1883'lü yılların Fransa'sası...(2)
Yine "hastalıklı zihniyetleri" deşifre "ederken kullanılan cümleler:"Türkiye'de düzen bozuktur. Bozuk düzen'de bozuk işler yapılabilir de. Yanlıştır tabii."(3)
Hele de "Millî Görüş/Erbakan Hareketi"nde, günümüzde de "tekerleme" gibi kullanılan "Adil Düzen" mefhumu...Önceki yazılarımızda da sormuştuk:O zaman niye Mefhumlar Kargaşasına Bir Misal:"Düzen-Nizâm" Hokkabazlığı

"BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR!" DİYENLER,
"BU NİZAM DEĞİŞMELİDİR!" DİYEBİLİRLER Mİ?
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr/metgultekin@hotmail.com

12 Eylül 1980 Askerî Darbe'nin ardından, "fikir bütünlüğü" bozulan her renkteki "ideoloji" mensupları, "resmî propagandalar"la, muazzam "bombardırmanlara" maruz kaldılar.Hatta öyle ki, Glasnot ve Perestteriko" ardından "İdeolojiler devri bitti, "Ülkücülük bittti" diyen "aydınlar" türedi..
Halbuki onlarda gayet iyi biliyorlardı ki, "fikirler" bitmezdi. Bitmeyeceğini, yüzde ellilere doğru giden "internet kullanımı" ile daha iyi bir şekilde de anlamaya başladık.Biten "aydınlar"ın kendileri idi. Bitenler "Ülkücü Muhtediler kategorisi"ne eklenen "aydıncıklar" idi.
"Kerbelâ Vakıası" gibi "kafa karışıklıkları"nın günümüzde de yaşandığı zaman dilimlerinde, "rağmenlere rağmen" "fikir sistemi/sistem bütünlüğü" i,çerisinde düşünmeyi devam ettiren "ziyalılar"ın da, "hayretlerde, gümanlarda" kaldığı günümüzde...O kadar çok "mefhumlar kargaşası" yaşanıyor ki! "Şuurlu, yetişmiş kitle önderleri" ve "yazar-çizerler" bile, bu "mefhumlar anarşisine" misal teşkil edebilecek "lakırdılar" etmekten geri durmuyorlar.
Bazı yazılarımızda, yazı içerisinde, cümle cümle dile getirdğimiz "düzen" ve "nizam "mefhumlarının "yanlış" kullanımı, bu yazımızda, müstakilen ele almaya çalışacağım.
"Yıkalım bu köhne düzeni..."
"Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen!..."
Ve "Medeniyet Buhranı"nı yaşadığımız zaman diliminde, "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", "Adil Düzen" "tekerlemeleri...."(1)
"Necmettin Erebakan'ın Adil Düzen'le vaad ettiklerini ABD yapıyor..." "lakırdıları..."
Ve yine "Ülkücü Alperen Liderler"ce seslendirilen;"Bu düzeni ancak biz değiştiririz "naraları...
Benim bile yıllarca "Rus Kızl Marşı "olarak bildiğim "120 yıllık devrim sevdası:Enternasyonal Marşı"ndaki mısralar:
"Uyan artık uykudan uyan
Uyan esirler dünyası
Zulme karşı hıncımız volkan
Bu ölüm dirim kavgası
Yıkalım bu köhne düzeni..."
Meğerse benim bile "Moskof Kızıl Marşı "olarak bildiğim ve "Beynemilel" gibi bazı "12 Eylül Filmleri"nde de dinlediğim "Enternasyonal Marşı, "Fransız Proler", "Franszı Sosyalist" Eugene Potier'inmiş. "Fransız İşçisi Eugene Pottier"in 1870'de yazdığı ve 1888'de de yine bir başka Fransız İşçisi Pierre Degeyter'in bestelediği "Marş"mış! 18883'lü yılların Fransa'sası...(2)
Yine "hastalıklı zihniyetleri" deşifre "ederken kullanılan cümleler:"Türkiye'de düzen bozuktur. Bozuk düzen'de bozuk işler yapılabilir de. Yanlıştır tabii."(3)
Hele de "Millî Görüş/Erbakan Hareketi"nde, günümüzde de "tekerleme" gibi kullanılan "Adil Düzen" mefhumu...Önceki yazılarımızda da sormuştuk:O zaman niye"ilk siyasî partinizi" "Millî Düzen Partisi "diye isimlendirmediniz, demiştik.Niye "Adil Nizam" diyemiyorsunuz da, 2009'lar Türkiye'sinde bile hâlâ "Adil Düzen" diyorsunuz???
"Şairler Sultanı" rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, bir şiirinde;
"Ey genç adam,
Bu düstur sana emanet olsun!
Ötelerden habersiz nizama lânet olsun"diyordu...
"Ötelerden habersiz düzene lÂnet olsun" demiyordu...

Hâlâ "Yeni Dünya Düzeni Şart" "lakırdıları..."Yeni Dünya Nizamı" mı şart; "Yeni Dünya Düzeni" mi Allah aşkına?(4)
"Ülkücü/Mefkûreci Sinemacımız" Mesut UÇAKAN'ın bir filminde, yine "Ülkücü/Mefkûreci Nesil" nâmına bir Türk Genci şöyle haykırıyordu:"Bir nizam özlüyoruz!!!"
Ne güzel, ne şuurlu haykırış:"Bir nizam özlüyoruz!..."
"Bir düzen özlüyoruz!" diye haykırmıyordu?
"Nizam köpürüyor, med vakti bu an..."
Acaba, "müesses nizam"ı hemencecik "kurulu düzen"; "nizam-ı âlem"i de hemencecik "kamu düzeni" olarak, parantez içlerinde sahiden yazabilir miydik? Yazılabilir mi?

O hâlde sorulması elzem suâl şu? :"Bu düzen değişmelidir!" diyenler, "Bu nizam değişmelidir!"; "Biz düzene karşıyız!" diyenler, "Biz nizama karşıyız!" diyemeyeceklerine göre; böyle bir "mefhumlar kargaşası"nı nasıl izah etmeliyiz?
"DÜZEN DÜŞMANLIĞI"MI? "NİZAM DÜŞMANLIĞI"MI?
Meseleyi izah etmemize, hızır gibi yetişen; hâlen haftada bir STAR Gazetesi'nin "Açık Görüş"ünde yazıları neşredilen; bir zamanlar Türkiyemizde, "Milliyetçi-Ülkücü Neslin" "yabancı ideolojilerle fikir mücadelesi"nde, "kafa karışıklığı"nı gidermeye gayret eden, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi pekiştiren, Prof.Dr. İskender ÖKSÜZ, namı diğer "Ayhan TUĞCUGİL" yetişiyor.
Günümüzde "kartaloz Marksist Ömer'in Birikim'i" kalitesinde çıkan, "Milliyetçi-Ülkücü Camia"nın "Millî Eğitim ve Kültür Dergisi"nin Mart 1979 tarihli ikinci sayısında, ÖKSÜZ'ün, namı diğer TUĞCUGİL'in-ki bildiğim kadarı ile de Emine IŞINSU Hanımefendi'nin de Bey'idir- yazdığı "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar" yazısı.
"Fikir sistemleri/İdeolojiler kavgası"nda, "kafa karışıklığı" yaşayıp da, fikren "yaralanan" ve yine fikren "ölen" "nesilleri" uyaran TUĞCUGİL, bilhassa dört başlıkta topladığı, "Materyalizm-İdealizm", "Emperyalizm", "Ekonomizm" ve "Düzen Düşmanlığı" hususlarını "sistemli düşünme/fikir sistemi" bütünlüğünde izah ediyor...
Bahse konu "Düzen Düşmanlığı" başlığında ise asıl mevzuumuz olan "Düzen" ve "Nizam" "mefhum kargaşalığını" sabırla" açıklıyor.
Tabii asıl sebep, günümüzde de olduğu üzre "Sol propaganda gücü ve üstünlüğü..." "Komünist/Bilimsel Sosyalistler"in "propaganda gücü", "propaganda üstünlüğü..."
Meğerse, hadi diyelim "Türk Sağı" mensuplarınca, günümüzde, 2009'lar Türkiyesi'nde bile kullanılan"Düzen/Nizam mefhumlar kargaşası"na misallerin olması, böyle "Türk Solu'nun propaganda gücü ve propaganda üstünlüğünün yansıması" imiş...
Hadi diyelim "Sol ideolojik taarruz, ""Düzen yıkılmalıdır" tavizini koparmak için, "iki kurnazca taktik" kullanmış.Biri, "kelimeyi değiştirip", ""Nizam"ı unutturup, yerine "Düzen"i yerleştirmek. İkincisi ise "Düzen" kelimesini "Marksist Sol terminoloji"ye de uygun olarak "alt yapı" manasını yüklemek...TUĞCUGİL'in de vurguladığı üzre, "Alt yapı değişmelidir" deseydi, "güçsüz" kalırdı. Taktik gereği düzen= alt yapı"formülünü şuuraltına yerleştirdikten sonra, "Türk Sağı"nın algıladığı" Düzen= Bütün kötülüklerin kaynağı", "alt yapı"ya dönüşmüş oluyordu...
Ve yine "sol terminolojiye" uygun olarak, "düzen "deyince, "insanlık tarihindeki beş düzen aşaması", "İlkel komünal, Köleci, Feodal, Kapitalist ve Sosyalist Düzen" anlaşılıyordu.Aslında, "Düzen'in değişmesi", bir safhadan başka bir safhaya geçişi ifade ediyordu.Bu sebeple "düzenin değişmesi", "ihtilal", "devrim" demekti...
"Bütün kötülüklerin kaynağı=Düzen" algılamasında olan "Türk Sağı" mensupları, "ilk yarayı" alınca, bu sefer de "Biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?" suâlini sorar diyen TUĞCUGİL; "komünist saldırının iki taktiğini de geriye doğru işlletmek lazım" dedikten sonra, "Önce "düzen" kelimesini bırakalım ve yerine "nizâm"ı koyalım. "Biz düzene karşıyız!" Bir tepki uyandırmıyor değil mi?Bir de şöyle deneyelim: "Biz nizâma karşıyız!" Bırakın iç nizâmı, asırlarca "Nizâm-ı âlem Ülküsü"ne yönelmiş bir milletin çocuklarında bu son ifade mutlaka bir irkilme yaratır. "Düzen" e karşı olan kurtarıcı gibi görünse de, "nizâma karşı" olan en iyi ihtimalle anarşisttir" demekte.
TUĞCUGİL, "komünist saldırının ikinci taktiği"ni ise "Bu "düzen değişince kötülükler ortadan kalkacaktır. Ve bu "düzen" büyük çapta "ekonomik" bir şeydir. Kötülükleri ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir?Evet, dersek, "hoşgeldin tarihî maddecilik" diyen TUĞCUGİL, "Milliyetçinin-tabiki fikir sistemi/sistemli düşünmeyi kavramış olanı-; "Kötülük ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir? suâline "Hayır!" der.."Düzen değişikliği tek adımlık bir sıçrama mıdır?" suâline de yine "hayır!" der...
Ve TUĞCUGİL, "taşı gediğine koyar":"Düzen" sadece ekonomik değilse ve değişverince kötülükleri yok edecek bir sıçramayı da ifade etmiyorsa, "Düzene karşıyım" sözünde ne mânâ kaldı? Hiçbirşey...Hele "Nizama karşıyım!" dersek bu "hiçbirşey", disiplinsizliğe, anarşiye dönüşür. Çaresi yoktur: İki taktik, yani düzen-nizam hokkabazlığı ve tarihî maddeciliğin maskelenerek ifadelere yerleştirilmesi çözüldüğü anda iddianın ancak Marksistlerce kabul edilebileceği apaçık ortaya çıkmaktadır",
demekte...
Yine "İdeolojiler Vadisi"nde "namzet yaralı veya ölü"ler, "Yani biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?, diye suâl eylediğinde, TUĞCUGİL, "sabırla" şu izahı yapıyor:"Sizin "düzen" derken kastetdiğiniz şey "vurgunculuk", "hırsızlık", istismar", yani Türkiye'nin çektiği sıkıntıların iktisadî olanlarıdır. Ama bunların adı "düzen" değildir. Bunların adı "vurgunculuktur", "hırsızlıktır", "istismar"dır ve başka iktisadî meselelerdir. Biz yalnız bu iktisadî bozukluklara değil, iktisadî olmayanlarına, meselâ ahlâksızlığa, felsefesizliğe, kültürsüzlüğe, inançsızlığa, ülküsüzlüğe ve daha birçok şeye karşıyız. Ve iddiamız, fikir sistemimizin iktidarında bunları yok edeceğimizdir. Ama bunların hiçbirinin adı "düzen" değildir. Vurgunculuk, hırsızlık, istismar, ahlâksızlık, felsefesizlik, kültürsüzlük, ülküsüzlük "nizâm" olamaz. "Düzen" olamaz.Olsa olsa "nizâm yokluğu", "gayr-ı nizâmlık", "düzensizlik" olabilir. Menfî ile nizâm zıt şeylerdir. Menfîlerin nizâmı olmaz. Ancak müsbetlerle nizâm kurulur. "
"Bu şartlara taraftar mıyız? Bu şartlar bizim şartlarımız mı?" suâlini ise TUĞCUGİL, yine "Hayır!" şeklinde cevaplandırdıktan sonra; "Biz, Türk Milleti'ni bu kötü şartlardan kurtarmak için iktidara talibiz...Nizamsızlığa son verip nizamı tesis etmektir. Düzensizliğe dur deyip düzeni kurmaktır. Nizam-ı âlem'i tesistir." şeklinde açıklamakta...(5)
Demek ki,bir zamanlar, "Kavgamız Vurguncu düzenedir düzene!" derken de, "Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen" diye duvarları boyarken de, hattâ "Düzen-Dışı" ismi ile "Gazete Köşelerini" isimlendirirken de, "Sol terminolojinin propaganda gücü ve üstünlüğünün, taktiğinin ""etkisi"nde kalınılmış!!!
"Düzen bozuk..." "Bozuk düzen..." lakırdıları da...
Demek ki, "düzeni değiştireceğiz" derken; "sol terminolojinin tuzağı"na düşüp, "bir sınıf aşamasından başka bir sınıf aşamasına geçişi" çağrıştırmışık!!! "İhtilali", "Devrim"i "çağrıştırmışık..."
Demek ki, "Yıkalım bu köhne düzeni!", "Fransız Sosyalistleri"nin, "Fransız Proleter"lerin, "Fransız İşçi Sınıfı"nın "lakırdıları" imiş! "Enternasyonal" mısralar imiş...
Demek ki, hadi yine diyelim "Türk Sağı" tabanının "düzen" mefhumu algılaması "bütün kötülüklerin kaynağı" anlamında imiş ancak "bütün kötülüklerin de kaynağı sadece(tekli izah) ekonomi/iktisad" değilmiş...
Demek ki, "düzen düşmanlığı jargonluğu", bir "Marksist Sol jargonmuş!..."
Demek ki, "nizâm-ı âlem" mefhumumuzu, hemencecik "Düzen-i âlem" veya "kamu düzeni" diye de algılayamazmışık!!!
Evet, "soğuk harp yılları" geride kaldı(!).Ancak, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi yeniden kavrayabilmek elzemmiş!
1369 yıl önceki,"Kerbelâ Vakıası" ki, "kafa karışıklığı"nın en kesif olduğu zaman diliminde olduğu üzre, günümüzde de, "kafa karışıklığı" yaşamamak için "mefhumlar kargaşası"nı çözebilmeliymişiz!
Evet, "Bir Nizam Özlüyorum!"
Dip Notlar:
(1):Reşat Nuri Erol, "Tıkanan Sistem ve Kolaylıklar" Millî Gazete, 13 Aralık 2008 ve "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", Millî Gazete, 24 Aralık 2008
(2): Cumhuriyet Gazetesi, 7 Ağustos. 2008, Perşembe, sayfa 7
(3): Mehmed Şevket EYGİ, STAR TV, Canlı, Uğur DÜNDAR'ın programı,00:34, 07.Ekim.2008
(4): Anadolu'da VAKİT Gazetesi,20.11.2008, Perşembe
(5): Ayhan TUĞCUGİL, "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar", Millî Eğitim ve Kültür Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Mart 1979, sayfa 246, 247, 248, 249 ve 250 "Millî Düzen Partisi "diye isimlendirmediniz, "ilk siyasî partinizi" demiştik.Niye "Adil Nizam" diyemiyorsunuz da, 2009'lar Türkiye'sinde bile hâlâ "Adil Düzen" diyorsunuz???
"Şairler Sultanı" rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK, bir şiirinde;
"Ey genç adam,
Bu düstur sana emanet olsun!
Ötelerden habersiz nizama lânet olsun"diyordu...
"Ötelerden habersiz düzene lÂnet olsun" demiyordu...

Hâlâ "Yeni Dünya Düzeni Şart" "lakırdıları..."Yeni Dünya Nizamı" mı şart; "Yeni Dünya Düzeni" mi Allah aşkına?(4)
"Ülkücü/Mefkûreci Sinemacımız" Mesut UÇAKAN'ın bir filminde, yine "Ülkücü/Mefkûreci Nesil" nâmına bir Türk Genci şöyle haykırıyordu:"Bir nizam istiyoruz!!!"
Ne güzel, ne şuurlu haykırış:"Bir nizam istiyoruz!..."
"Bir düzen istiyoruz!" diye haykırmıyordu?
"Nizam köpürüyor, med vakti bu an..."
Acaba, "müesses nizam"ı hemencecik "kurulu düzen"; "nizam-ı âlem"i de hemencecik "kamu düzeni" olarak, parantez içlerinde sahiden yazabilir miydik? Yazılabilir mi?

O hâlde sorulamsı elzem suâl şu? "Bu düzen değişmelidir!" diyenler, "Bu nizam değişmelidir!"; "Biz düzene karşıyız!" diyenler, "Biz nizama karşıyız!" diyemeyeceklerine göre; böyle bir "mefhumlar kargaşası"nı nasıl izah etmeliyiz?
"DÜZEN DÜŞMANLIĞI"MI? "NİZAM DÜŞMANLIĞI"MI?
Meseleyi izah etmemize, hızır gibi yetişen; hâlen haftada bir STAR Gazetesi'nin "Açık Görüş"ünde yazıları neşredilen; bir zamanlar Türkiyemizde, "Milliyetçi-Ülkücü Neslin" "yabancı ideolojilerle fikir mücadelesi"nde, "kafa karışıklığı"nı gidermeye gayret eden, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi pekiştiren, Prof.Dr. İskender ÖKSÜZ, namı diğer "Ayhan TUĞCUGİL" yetişiyor.
Günümüzde "kartaloz Marksist Ömer'in Birikim'i" kalitesinde çıkan, "Milliyetçi-Ülkücü Camia"nın "Millî Eğitim ve Kültür Dergisi"nin Mart 1979 tarihli ikinci sayısında, ÖKSÜZ'ün, namı diğer TUĞCUGİL'in-ki bildiğim kadarı ile de Emine IŞINSU Hanımefendi'nin de Bey'idir- yazdığı "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar" yazısı.
"Fikir sistemleri/İdeolojiler kavgası"nda, "kafa karışıklığı" yaşayıp da, fikren "yaralana" ve yine fikren "ölen" "nesilleri" uyaran TUĞCUGİL, bilhassa dört başlıkta topladığı, "Materyalizm-İdealizm", "Emperyalizm", "Ekonomizm" ve "Düzen Düşmanlığı" hususlarını "sistemli düşünme/fikir sistemi" bütünlüğünde izah ediyor...
Bahse konu "Düzen Düşmanlığı" başlığında ise asıl mevzuumuz olan "Düzen" ve "Nizam" "mefhum kargaşalığını" sabırla" açıklıyor.
Tabii asıl sebep, günümüzde de olduğu üzre "Sol propaganda gücü ve üstünlüğü..." "Komünist/Bilimsel Sosyalistler"in "propaganda gücü", "propaganda üstünlüğü..."
Meğerse, hadi diyelim "Türk Sağı" mensuplarınca, günümüzde, 2009'lar Türkiyesi'nde bile kullanılan"Düzen/Nizam mefhumlar kargaşası"na misallerin olması, böyle "Türk Solu'nun propaganda gücü ve propaganda üstünlüğünün yansıması" imiş...
Hadi diyelim "Sol ideolojik taarruz, ""Düzen yıkılmalıdır" tavizini koparmak için, "iki kurnazca taktik" kullanmış.Biri, "kelimeyi değiştirip", ""Nizam"ı unutturup, yerine "Düzen"i yerleştirmek. İkincisi ise "Düzen" kelimesini "Marksist Sol terminoloji"ye de uygun olarak "alt yapı" manasını yüklemek...TUĞCUGİL'in de vurguladığı üzre, "Alt yapğı değişmelidir" dese3ydi, "güçsüz" kalırdı. Taktik gereği düzen= alt yapı"formülünü şuuraltına yerleştirdikten sonra, "Türk Sağı"nın algıladığı" Düzen= Bütün kötülüklerin kaynağı", "alt yapı"ya dönüşmüş oluyordu...
Ve yine "sol terminolojiye" uygun olarak, "düzen "deyince, "insanlık tarihindeki beş düzen aşamaları", "İlkel komünal, Köleci, Feodal, Kapitalist ve Sosyalist Düzen" anlaşılıyordu.Aslında, "Düzen'in değişmesi", bir safhadan başka bir safhaya geçişi ifade ediyordu.Bu sebeple "düzenin değişmesi", "ihtilal", "devrim" demekti...
"Bütün kötülüklerin kaynağı=Düzen" algılamasında olan "Türk Sağı" mensupları, "ilk yarayı" alınca, bu sefer de "Biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?" suâlini sorar diyen TUĞCUGİL; "komünist saldırının iki taktiğini de geriye doğru işlletmek lazım" dedikten sonra, "Önce "düzen" kelimesini bırakalım ve yerine "nizâm"ı koyalım. "Biz düzene karşıyıoz!" Bir tepki uyandırmıyor değil mi?Bir de şöyle deneyelim: "Biz nizâma karşıyız!" Bırakın iç nizâmı, asırlarca "Nizâm-ı âlem Ülküsü"ne yönelmiş bir milletin çocuklarında bu son ifade mutlaka bir irkilme yaratır. "Düzen" e karşı olan kurtarıcı gibi görünse de, "nizâma karşı" olan en iyi ihtimalle anarşisttir" demekte.
TUĞCUGİL, "komünist saldırının ikinci taktiği"ni ise "Bu "düzen değişince kötülükler ortadan kalkacaktır. Ve bu "düzen" büyük çapta "ekonomik" bir şeydir. Kötülükleri ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir?Evet, dersek, "hoşgeldin tarihî maddecilik" diyen TUĞCUGİL, "Milliyetçinin-tabiki fikir sistemi/sitemli düşünmeyi kavramış olanı-; "Kötülük ve iyilikleri sadece iktisat mı tayin etmektedir? suâline "Hayır!" der.."Düzen değişikliği tek adımlık bir sıçrama mıdır?" suÂline de yine "hayır!" der...
Ve TUĞCUGİL, "taşı gediğine koyar":"Düzen" sadece ekonomik değilse ve değişverince kötülükleri yok edecek bir sıçramayı da ifade etmiyorsa, "Düzene karşıyım" sözünde ne mânâ kaldı? Hiçbirşey...Hele "Nizama karşıyım!" der4sek bu "hiçbirşey", disiplinsizliğe, anarşiye dönüşür. Çaresi yoktur: İki taktik, yani düzen-nizam hokkabazlığı ve tarihî maddeciliğin maskelenertek ifadelere yerleştirilmesi çözüldüğü anda iddianın ancak Marksistlerce kabul edilebileceği apaçık ortaya çıkmaktadır",
demekte...
Yine "İdeolojiler Vadisi"nde "namzet yaralı veya ölü", "Yani biz bu düzene taraftar mıyız? Bu düzen bizim düzenimiz mi?, diye suâl eylediğinde, TUĞCUGİL, "sabırla" şu izahı yapıyor:"Sizin "düzen" derken kasteddiğiniz şey "vurgunculuk", "hırsızlık", istismar", yani Türkiye'nin çektiği sıkıntıların iktisadî olanlarıdır. Ama bunların adı "düzen" değildir. Bunların adı "vurgunculuktur", "hırsızlıktır", "istismar"dır ve başka iktisadî meselelerdir. Biz yalnız bu iktisadî bozukluklara değil, iktisadî olmayanlarına, meselâ ahlâksızlığa, felsefesizliğe, kültürsülü
ğe, inançsızlığa, ülküsüzlüğe ve daha birçok şeye karşıyız. Ve iddiamız, fikir sistemimizin iktidarında bunları yok edeceğimizdir. Ama bunların hiçbirinin adı "düzen" değildir. Vurgunculuk, hırsızlık, istismar, ahlâksızlık, felsefesizlik, kültürsüzlük, ülküsüzlük "nizâm" olamaz. "Düzen" olamaz.Olsa olsa "nizâm yokluğu", "gayr-ı niz âmlık", "düzensizlik" olabilir. Menfî ile nizâm zıt şeylerdir. Menfîlerin nizâmı olmaz. Ancak müsbetlerle nizâm kurulur. "
"Bu şartlara taraftar mıyız? Bu şartlar bizim şartlarımız mı?" suâlini ise TUĞCUGİL, yine "Hayır!" şeklinde cevaplandırdıktan sonra; "Biz, Türk Milleti'ni bu kötü lşartlardan kurtarmak için iktidara talibiz...Nizamsızlığa son verip nizamı tesis temekteir. Düzensizliğe dur deyip düzeni kurmaktır. Nizam-ı âlem'i tesistir." şeklinde açıklamakta...(5)
Demek ki,bir zamanlar, "Kavgamız Vurguncu düzenedir düzene!" derken de, "Yıkılsın Liberal-Kapitalist Düzen" diye duvarları boyarken de, hattâ "Düzen-Dışı" ismi ile "Gazete Köşelerini" isimlendirirken de, "Sol terminolojinin propaganda gücü ve üstünlüğünün, taktiğinin ""etkisi"nde kalınılmış!!!
"Düzen bozuk..." "Bozuk düzen..." lakırdıları da...
Demek ki, "düzeni değiştireceğiz" derken; "sol terminolojinin yuzağı"na düşüp, "bir sınıf aşamasından başka bir sınıf aşamasına geçişi" çağrıştırmışık!!! "İhtilali", "Devrim"i "çağrıştırmışık..."
Demek ki, "Yıkalım bu köhne düzeni!", "Fransız Sosyalistleri"nin, "Fransız Proleter"lerin, "Fransız İşçi Sınıfı"nın "lakırdıları" imiş! "Enternasyonal" mısralar imiş...
Demek ki, hadi yine diyelim "Türk Sağı" tabanının "düzen" mefhumu algılaması "bütün kötülüklerin kaynağı" anlamında imiş ancak "bütün kötülüklerin de kaynağı sadece(tekli izah) ekonomi/iktisad" değilmiş...
Demek ki, "düzen düşmanlığı jargonluğu", bir "Marksist Sol jargonmuş!..."
Demek ki, "nizâm-ı âlem" mefhumumuzu, hemencecik "Düzen-i âlem" veya "kamu düzeni" diye de algılayamazmışık!!!
Evet, "soğuk harp yılları" geride kaldı(!).Ancak, "İdeolojiler Vadisi'nde Sistemli Düşünme"yi yeniden kavrayabilmek elzemmiş!
1369 yıl önceki,"Kerbelâ Vakıası" ki, "kafa karışıklığı"nın en kesif olduğu zaman diliminde olduğu üzre, günümüzde de, "kafa karışıklığı" yaşamamak için "mefhumlar kargaşası"nı çözebilmeliymişiz!
Evet, "Bir Nizam Özlüyorum!"
Dip Notlar:
(1):Reşat Nuri Erol, "Tıkanan Sistem ve Kolaylıklar" Millî Gazete, 13 Aralık 2008 ve "Faizsiz Adil Düzen Sistemine Doğru", Millî Gazete, 24 Aralık 2008
(2): Cumhuriyet Gazetesi, 7 Ağustos. 2008, Perşembe, sayfa 7
(3): Mehmed Şevket EYGİ, STAR TV, Canlı, Uğur DÜNDAR'ın programı,00:34, 07.Ekim.2008
(4): Anadolu'da VAKİT Gazetesi,20.11.2008, Perşembe
(5): Ayhan TUĞCUGİL, "Fikir Sistemleri Savaşında Ölüler ve Yaralılar", Millî Eğitim ve Kültür Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Mart 1979, sayfa 246, 247, 248, 249 ve 250

3 Şubat 2009 Salı

"DEMOKRASİ TUZAĞI"NDA "DÜDÜKLÜ DEMOKRASİ"

"DEMOKRASİ TUZAĞI"NDA,
"DÜDÜKLÜ DEMOKRASİ"
(ETÖ Operasyonlarının Değerlendirilişi)
"Ektiklerini biçiyorlar..."
Biçerken de,
Ne gürültüler yapıyorlar..., demiştik., demek istemiştik.
Sami Orhan'ın "Ayna"sını seyrederken,"Madagaskar Demokrasisi" ve "Madagaskar kültürü" hakkında biraz da olsa bilgilendik.
Sami Orhan, ismini ezberleyemediğim, "Şuppiluluma" gibi birşeydi herhalde, Madagaskar'ın başkentindeki Madagaskarlıların çamaşır yıkama ve kurutmalarını ekrana taşıyordu.
Madagaskar Başkentliler, "Çamaşırlarımız kurusunda, ister taş üzerinde kurusun, isterse toprak üzerinde" diye düşündüklerini nakletti.
Bu ifadeleri dinleyince, hemen, ister istemez, "Kemalist mutabakat"la geçilen "Demokrasi Tuzağı"ndaki "Düdüklü Demokrasi"yi hatırladım.
Şöyle ki;
"Ergenekon Terör Örgütü(ETÖ) ne yönelik "operasyonlar"da, "Sayın Tayyo'nun şu meşhur cümleleri ile nihayete erdi. (Çoğu serbest kaldı biliyorsunuz.05.07.08)
"Kurumları yıpratmayalım..."
Demek ki dedim, ister istemez "Madagaskar Başkentliler"in dediği gibi, "Demokrasi Tuzağı"ndaki "Düdüklü Demokrasi" mensupları da; "Operasyon olsun da, nasıl operasyon olursa olsun.Yeter ki operasyon olsun.İş iştir" niyet ve uygulamalarındalar...
"Kemalist Mutabakat"lşa geçilen "demokrasi tuzağı"ndaki "düdüklü demokrasi"nin 2. defadır "siyasî iradesi"ne bir "düdük" daha öttürüldü herhalde..
Yani,ben unutmadım, unutmam, unutmayacağım da inşaallah...Böyle bir "siyasî düdüklü irade"de;
AK-SOL'CULAR,
AK-MASON'LAR,
AK-LİBERALLER,
AK-İSLAMCILAR,
AK-SAĞCILAR,
AK-KAPİTALİSTLER,
"Var" olduğunu...
Yine böyle bir "siyasî düdüklü irade"nin aslında sapına kadar "Atatürk'ün alameti farikası"nın sahibi olduğunu...
Yani "sistem partisi" olduğunu...
Gerçi böyle bir "Türk Demokrasi" gerçeğinde, "Angoralılar, çamaşırlarını, "Madagaskar Demokrasis"nin Başkenttidekiler gibi, ırmak kenarlarında yıkamıyorlar. taş ve toprak üzerinde kurutmuyorlar!
Amma "Ergenekon Terör Örgütü"ne (ETÖ) yönelik Operasyon hakkında, benim gibi düşündüklerini ümit ediyorum.
"Atatürk'ün alameti farikası" "sistemini yakamayanlar", "dünyanın en orijinal milleti"ne rağmen; "uranyum gibi milletin canını yakmaktan" vazgeçmeyecekler demek ki...
"Kurumlar yıpratılmasın....""Kurumların canı yanmasın" demek tabii...
Ancak, gün geçtikçe "dünyanın en orijinal milleti"nin "gönlünden düşmesi" de artan "Sayın Tayyo", yine "gönülleri kömür dağıtmakla, para dağıtmakla mı kazanacak?"
Benim kanaatimce, "Sol'un Başbuğu" CHP Genel Başkanı Dr. Deniz BAYKAL gibi, "Sayın Tayyo" da, bu "dünyanın en orijinal milleti"ni tanımıyorlar!!!
Ya sizler?
İsmet GÜLTEKİN
05.07.08

Yeni Şiirlerim

"ÇEMBERİMDE GÜL OYA"

"Çemberimde gül oya",
Her tarafı,
"Muhammedî Gül" dola?
Alperenlerde hile yoktur
Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbazlar,
Mahvola!

Alperenlerde hile yoktur!
Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbazlar,
Kahrola!

"Çemberimde Gül Oya",
"Gülmedim doya doya"
Alperenlerde takiyye yoktur,
Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbazlar
Takiyyebazlar,
Mahvola!

Alperenlerde takiyye yoktur!
Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbazlar,
Takiyyebazlar,
Kahrola!

"Çemberimde Gül Oya"
SDÜ'nün, DTP'nin
"Gül Amplemi" ne ola?
"Haçlı-Masonik Gül"ü,"Deşifre" edince,
Ütü masam kaplandı boydan boya,
"Haçlı-Masonik Gül" ile!

Alperenler "Muhammedî Gül"e sevdalı iken;
Kimler "Haçlı-Masonik Gül"e tutkun?
Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbazlar,
Haçlıbazlar,
Masonbazlar,
Mahvola!

Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbazlar,
Haçlıbazlar,
Masonbazlar,
Kahrola!(Âmin)


"Çemberimde Gül Oya"
"Gülmedim doya doya",
Alperenlerde yalan yoktur,
Hilebazlar,Düzenbazlar,Devrimbazlar,Yalanbazlar,
Mahvola!
Alperenlerde yalan yoktur,
Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbazlar,
Yalanbazlar ,
Kahrola!

"Çemberimde Gül Oya,
Gülmedim Doya Doya"
Alperenler Osmanlı iken,
Hilebazlar,
Düzenbazlar,
Devrimbaazlar,
Siyonistbazlar mahvola!

Alperenler Osmanlı iken;
Hilebazlar
Düzenbazlar,
Devrimbazlar,
Siyonistbazlar,
Kahrola!
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 30.06.08

"ÇİVİSİZ CAMİLER" GİBİ

Her birimizin üzerinde,
"Çivisiz camiler" gibi,
Dikişsiz,
Nakışsız,
Elbiseler olsa...
Ve,
Muhammedî davalar,
Muhammedî mefkûreler uğrunda,
Yalınayak,
Yürüsek de yürüsek...
Koşsak da koşsak...
Ve
Bütün insanlığı da
Muhammedî Mefkûreye doğru,
İstikametlendirebilsek...
Evet,
Her bir "iman neferi"nin üzerinde,
"Çivisiz camiler" gibi,
Dikişsiz,
Nakışsız,
Libaslar olsa...
Ve bir "rahmet deryası"nda,
"Üç Aylar"da,
Bütün insanlığı,
Muhammedî Mefkûrelere
İstikametlendirebilsek...
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 04.07.08

MUHAMMEDÎ KURTLAR, MUHAMMEDÎ BOZKURTLAR

Demek ki neymiş,
Ahmed ŞAFAK;
"Yalnız Kurtlar" değilmiş...
"Muhammedî Kurtlar,
Muhammedî Bozkurtlar" imiş...
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 04.07.08

"AKIL" KONUSU

Biz,
"Akıl" konusuna,
"Aydınlamacılar" gibi,
Bakamayız,
Bakmamalıyız da...
Biz,
"Akıl" konusuna,
Bütün "izm"lerin mahreci,
Darwin gibi de ,
Bakamayız,
Bakmamalıyız da...
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 04.07.08

OZAN ARİF'İM

Yeni bir destan türküsü dillendir,
Mevzuatlar,
Kanunlar,
El vermese de...
Ozan Ariğf'im,
Hemşehrim,
Muhammedî Kurtlar,
Muhammedî Bozkurtlar türküsü...
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 04.07.08

BİTER

"An gelir",
"Orgenekon da biter..."

"Biz istersek başlatırız,
Biz istersek bitiririz"diyen,
"İttihat ve Terakki Zihniyeti"
Bitirdi...
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 10.07.08

ERDEM BAYEZIT TA GİTTİ

İlk defa,
Bayezıt'taki,
Bir "ışık evi"nde
Dinlemiştim
Erdem Beyazıt'ın şiirlerini.
O "tok" sesi ile
Ne güzel de okuyordu şiirlerini.

Şayed,
Bayezıt'taki o "ışık ev..."
Erdem Beyazıt'ın şiirleri...
Şarkılar bitti...
Türküler bitti...
Ömürler bitti...
Erdem Beyazıt da gitti...

Erdem Beyazıt da gitti...
Gitmekten gitmeye fark var...
Kimi haksız yığınların önünde gider,
Kimi haklı kavimlerin...
Kimi hilebazcasına gider,
Kimi delikanlıcasına...
Erdem Beyazıt da gitti...
Hey Kazım Karabekir Paşa!
Öyle değil mi?
Kimi "yılkı atları" gibi gider...
Kimi "eşkin atları" gibi...
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 06.07.08

MUHAMMEDÎ MUHABBET

Sağnak sağnak rahmet yağıyor,
Susayan memleket toprakları,
Suya doyuyor.
Aşk'a susamış,
Âşıklar gibi...

Sağanak sağanak yağan rahmet,
Memleket toprağımızın,
Hararetini gideriyor...
Sevgililerin birbirine kavuşması ile
Nasıl sevinç gözyaşları akıyorsa,
Muhabbete nail olan âşıklar da öyle,
Aşk'a doyuyor...

Su damlalarının şırıltısın işiten
memleket toprağı
Nasıl galeyana,
Aşk'a,
Vecd'e,
Geliyorsa,
Sevgilisini hisseden âşıklar da,
Galeyana,
Aşk'a,
Vecd'e geliyor...

Sevgililerin kavuşması ile
Nasıl sevinç gözyaşları
Akıyorsa,
Âşıklar da öyle...

Ey Allahım!
Gönüllerimize de,
Muhabbet yağdır.
Sağnak sağnak...
Muhammedî muhabbet...
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 30.06.08

SERDENGEÇTİ'YE NAZİRE

"Artık iş kalmadı yârenler bizde,
Tökezler olduk, yazıda, düzde,
Şairdik, hatiptik, yazardık sözde
Ekmeği yemeğe ağızda diş yok
Dedik ya efendim, biz de iş yok..."

Ne traWmalar yaşadık yârenler bizde,
Yıkılmadık, ayaktayız, ovada, düzde,
Yine hâlâ şairik, hatibik, yazarık...
Ekmeği yemeğe ağızda diş olmasa da
Ekmek bulsak, yine de yerik!
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 01.07.08

BAŞBUĞUM BABO

Geçti altı ay Babo!
Sen ölmeye gör ,
Ne günler geçiyor Babo!
"Ah Babo sağ olsaydı,
Divanda otursaydı"
Tanrı Dağı,
Allahuekber Dağı,Cebel-i Nur Dağı gibiydi
Arkamızda dursaydı..

"Kurtlar Sofrası"nda,
Himmetine muhtacız Babo!
Hâşâ "Uyan Babo Uyan kalk!"
Naraları atamayız
Çünkü sen ölmedin ki Babo!
O diyarlarda,
Yapayalnız kalma Babo!
Zaten,
Dünya Gezegeni'nde,
"Yalnız Kurtlar" değil,
"Yalnız Başbuğ"lardın Babo!
Biz cıbırlar da binelim,
Burak'lara...
Gelelim yanına...
Yapayalnız kalma Babo!

İsmet GÜLTEKİN
Terme, 11.07.08

OSMANLI ÇINARI

Uzanmışım
Osmanlı Çınarı'nın altına
"Cenin yatışı" şeklinde,
Düşünüyorum:
"Yenilgi kabul etmeyen
"Son Osmanlıları",
"Osmanlı'nın torunları"nı...
"Osmanlı'nın yetimleri"ni
"Seküler küresel hileci düzen"in
"Seküler local hileci düzen"in
Alivreciliğine rağmen;
"Yenilginiz kutlu olsun" demiyorum,
Demiyeceğim
Ey "yenilgi kabul etmeyen
Son Osmanlılar
Osmanlı'nın torunları..."

Nedir bu "basiretsizlik",
"Tevhidsizlik",
"Şuursuzluk",
Hatta ve hatta,
"İslamsızlık,
Müslümansızlık"
"Osmanlı'nın torunları",
Birbirlerini anlamıyorlar,
Neden?
Yoksa "seküler küresel/local hileci düzen"in;
Yalancı mı yalancı;
Hileci mi,
Hileci!
Kancık mı,
Kancık!
Çukur mu,
Çukur!
Şerefsiz mi,
Şerefsiz!
Düzen'in vartalarına,
Tuzaklarına,
düşüyoruz ki?
Hafazanallah!
Osmanlı'nın torunları,
Birbirlerini mi vursun yani!

Uzanmışım
350 yıllık
Osmanlı Çınarı'nın altına
"Cenin yatışı" ile
Düşünüyorum:
"Yenilgi kabul etmeyen,
Son Osmanlıları,
Osmanlı'nın torunlarını
Osmanlı'nın yetimlerini...

Yakışır mı hiç?
Osmanlı'nın torunlarına,
Küçük hesaplar peşinde olmak?
Yakışır mı hiç?
Osmanlı'nın torunlarına
"Seküler küresel/local hileci düzen"in,
Vartalarına,
Tuzaklarına düşmek!
Ey "yenilgi kabul etmeyen Son Osmanlılar"
Osmanlı'nın torunları,
Osmanlı'nın yetimleri
Ey muazzam "traWmatik nesiller"
"Titreyin ve kendinize dönün..."
İsmet GÜLTEKİN
Terme, 27.06.08

2 Şubat 2009 Pazartesi

29 MART 2009'DA, AK PARTİ "OSMANLI TOKADI" YİYECEK Mİ?

29 MART 2009'DA, AK PARTİ "OSMANLI TOKADI" YİYECEK Mİ?

İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr/metgultekin@hotmail.com


29 Mart 2009'da, Türkiye'de "Mahallî İdareler Seçimi" yapılacak. Muhalefet çok ümitli. Mevcut siyasî iradeye "Osmanlı Tokadı Atacağız" diyorlar.
Bilhassa, 22 Temmuz 2007 "Genel Seçimleri"sonrası, zaman zaman "fiilî" olarak "ana muhalefet rolü"nü üstlenen ve önümüzdeki 9 Şubat 2009'da, "40.Yılı"nı kutlayacak olan "Milliyetçi Hareket Partisi" mensuplarınca yüksek sesli dile getirilen "AK Parti'ye, Yerel Seçimlerde Osmanlı Tokadı Atacağız" söylemi, seçmenlerde de etkisini gösterecek gibi. Kaliteli ve seviyeli adayları ile "Yerel Seçimlere" büyük iştiyakla asılan MHP'liler, "kemikleşmiş statükonun tuzaklarından da" kendilerini korumaya çalışarak, siyasî mücadelelerini sürdürüyorlar...
Zaman zaman "asrın davası" olarak da nitelenen"Ergenekon Terör Örgütü "ve en son da, Türk Milleti'ne yakışır "vakûr duruş" olan "Davos Krizi"nin, "Türkiyemizin yaşadığı "yerel seçim sürecine yönelik "yansımaları olduğunu iddia eden Türkiyemizdeki "muhalefet cenahı"nın, 29 Mart 2009 "Yerel Seçimleri"nde "rahat "olduğu da anlaşılıyor. Çünkü, 28 Mart 2004 Yerel Seçimlerindeki gibi "Ak Rüzgârlar esmiyor" ve muhalefetin elinde çok önemli kozlar da var.
Mevcut siyasî iradenin, zaman zaman Türk Milleti'nin ayaklarını yerden kesici "politikaları" ile "gerçek gündemi" unutturduğu iddiasında olan Türkiyemizdeki "muhalif çevreler", süresi gittikçe daralan ve yaklaşan yerel seçimleri, bir milat'a dönüştürmeyi de hedefliyorlar.
AK PARTİ'nin , zaman zaman "muhalefetsiz demokrasi" çağrışımları ve hatta "İslamcı Faşist " tavır ve baskıları da, kimi muhalifleri de ""Davos'taki patlamaya" benzer "patlamalara" da sürükleyecek kerteye doğru gidiyor.
Kaldı ki, "Borç sarmalı ile dönen küresel ekonomik buhrana" rağmen, Türkiye'mizdeki çoğu sosyal dilim mensuplarını memnun etmekten de uzak olan mevcut siyasî iradenin, 30 Mart 2009 sabahı, çoğu "illerde" yaptığı "statükoyu tercih etmenin" bedelini ödeyip ödeyemeyeceği de merak ediliyor...
Hakkında "Devletleşen Parti, sistemleşen Parti" iddiaları da ileri sürülen AK Parti'nin, 30 Mart 2009 sabahına nasıl uyanacağı, bir hayli merak konusu...

29 MARCH 2009, AK PARTY "OTTOMAN TOKAT the" Food?

İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com.tr / metgultekin@hotmail.com


29 March 2009 in Turkey, "Local Government Selection" will be made. The opposition too hopeful. To the existing political will "of the Horse will Ottoman Tokat" say.
Particular, 22 July 2007 "General Elections" later, from time to time, "actual" as "the main opposition role" nude basis and the next 9 February 2009, "40.Yılı" will celebrate then, the "Nationalist Movement Party" members is expressed by the loud "AK Party, the local elections will Horse Ottoman Tokat" discourse, to show the electorate as in effect. Quality and level of candidates "for local elections" with great iştiyak MHP instill, "ossified status quo in the trap of" trying to protect themselves, the continuing political struggle is ...
From time to time "a century of the cases" described as the "Ergenekon terrorist organization" and most recently, the Turkish nation is worthy of the "graceful stance", the "Davos of the crisis to", "Turkey is having our" local selection process for "reflections that claims our Turkey" cenah opposition "nın, 29 March 2009" Local Elections "in" comfortable "that it is. Because, in the 28 March 2004 local elections as" Ak Winds es t "and in the hands of the opposition also has a very important trump card.
The current political will, from time to time by the Turkish National feet from the cutter "policies" and the "real agenda" is forgotten in Turkey, which claims our "opponents around", while more time and the upcoming local elections, a milat'a conversion are also targeting.
The AK party, from time to time, "democracy without dissent" association, and even "Islamic Fascist" attitude and the pressure, some opponents of "explosive in Davos" similar "to explode" is going towards the rhumb will drag.
Kaldı that "should encompass debt by returning to the global economic crisis", despite many social Türkiye'mizdeki zone members to be satisfied with the remote current political will, the morning of 30 March 2009, the most "provinces" the "status quo choice to" pay the price and can not pay the interest is ...
About "The Government Party, becoming the party system" in claims advanced version of the AK Party, will wake up to the morning of 30 March 2009, a great deal of curiosity ...
Turkish > English swapTranslate