Powered By Blogger

25 Nisan 2009 Cumartesi

"MUHSİN'LER ÖLMEZ"

"MUHSİN'LER ÖLMEZ"

Türk siyasetinin "altın oranları"ndan, "altın" hatta "elmas siyasetçileri"nden rahmetli şehid Muhsin YAZICIOĞLU'nun "sonsuzluğun sahibine" kavuşmasının ardından çok şeyler yazıldı, çizildi. Bana en fazla "dokunanı" ise bir kerecik de olsa onca girilen seçimlerde "bir oy dahi vermeyenler"in yazıp çizmeleri, hatta ahkâm kesmeleri, merhumu "yaşarken anlamamaları..."
Ben de acizane "şehid merhum" daha "hayatta" iken, "yaşarken", 1999'da, Şanlıurfa'da iken yazdığım ve camianın günlük gazetesi "Gündüz Gazetesi"nde de yayınlanan "Muhsin YAZICIOĞLU Vefât Etti(!)" başlıklı yazımı sıcağı sıcağına, gazetemizde okurlarımızla yeniden paylaşmak istedim. "Merhum şehid" Muhsin YAZICIOĞLU "vefât etmiş" ve ardından neler denilecek, söylenilecek şeklinde yapılan "empati" sonucu yazdığım bu yazımı, "arşiv"imde bulamadım. İnşallah "ileri" de , 1999'da yazdığım bu yazımı bulabilirsem, siz değerli okurlarımızla da paylaşacağım.
"Türkiye Gerçeği"nde, "en çirkef", "en çamur dolu saha" diyebileceğimiz "siyaset sahası"nda, "ikindi güneşi"ne benzeyen ellibeş yıllık kısacık fakat çile ve mücadele dolu ömründe, hiçbir "leke, kir, şaibe "bulaşmamış ve "Ülkücü Hareket'in Tertemiz Ülkücüleri'nin de Liderliği vasfına sahip" rahmetli şehid YAZICIOĞLU'nun "Üşüyorum" şiirini, ona, kurduğu siyasî teşkilatına her seçimde "rey/oy" vermiş bir "seçmen" olarak da, "internet"te defalarca dinleyenlerdenim.
Vefâtının ardından 55 yıllık kısacık fakat "çile ve mücadele dolu hayatı"nı en iyi bir şekilde diyebileceğimiz şekilde" hülâsa" eden, "destanlaştıran", destansı şiir", "destansı marş" hâline getiren "Muhsin'ler Ölmez" şiiri ve bestesi ile Osman ÖZTUNÇ'a nasip oldu.
Rahmet-İ rahmana kavuşmasının ardından yazılan ve bestelenen; "google "arama motoru"na "Muhsin'ler Ölmez Şiiri" yazıp rahatlıkla dinleyebileceğiniz, izleyebileceğiniz çokca "site isimleri" veya doğrudan "www.bbpankara.org.tr" gibi sitelerin radyolarında ve "video siteleri"nde dinlenen ve izlenen "Muhsin'ler Ölmez" "destansı şiir ve marşı"nı, merhumun ruhunu şad etme bâbından, siz muhterem okurlarımızla da paylaşmak istiyorum.
Rabb'ül-âlemin ailesine, aile etrafına, dostlarına, gönüldaşlarına ve Ülküdaşlarına sabır versin. Rahmetlinin "kaldırdığı" ve "gökyüzünde dalgalandırdığı" "Üç Tuğlu Bayrakları", "Hilâl İçinde Gül Bayrakları", daima "burçlarda dalgalandırmayı" nasip etsin.(ÂMİN)

MUHSİN'LER ÖLMEZ



Vatan millet aşkına,
Din ve devlet aşkına,
Yol başımız, öncümüz,
Şehit oldu bozkurdum,
Var olsun diye yurdum,
Dinmez yürek sancımız!

Ağlar, yüzümüz gülmez
Bu devran böyle sürmez
Muhsin’ler ölmez, ölmez!
Ardından vatan ağlar
Kefensiz yatan ağlar
Muhsin’ler ölmez, ölmez!

Güneş doğar ağarır,
Yağmur yağar, göğerir,
Bileylenir hıncımız!
Evliyalar, erenler,
Zemahşer Alperenler,
Çocuğumuz, gencimiz…

Ağlar, yüzümüz gülmez
Bu devran böyle sürmez
Muhsin’ler ölmez, ölmez!
Ardından vatan ağlar
Kefensiz yatan ağlar
Muhsin’ler ölmez, ölmez!

Söz-Müzik : Osman ÖZTUNÇ

"MUHSİN'LER ÖLMEZ"

"MUHSİN'LER ÖLMEZ"

Türk siyasetinin "altın oranları"ndan, "altın" hatta "elmas siyasetçileri"nden rahmetli şehid Muhsin YAZICIOĞLU'nun "sonsuzluğun sahibine" kavuşmasının ardından çok şeyler yazıldı, çizildi. Bana en fazla "dokunanı" ise bir kerecik de olsa onca girilen seçimlerde "bir oy dahi vermeyenler"in yazıp çizmeleri, hatta ahkâm kesmeleri, merhumu "yaşarken anlamamaları..."
Ben de acizane "şehid merhum" daha "hayatta" iken, "yaşarken", 1999'da, Şanlıurfa'da iken yazdığım ve camianın günlük gaztesi "Gündüz Gazetesi"nde de yayınlanan "Muhsin YAZICIOĞLU Vefât Etti(!)" başlıklı yazımı sıcağı sıcağına, gaztemizde okurlarımızla yeniden paylaşmak istedim. "Merhum şehid" Muhsin YAZICIOĞLU "vefât etmiş" ve ardından neler denilecek, söylenilecek şeklinde yapılan "empati" sonucu yazdığım bu yazımı, "arşiv"imde bulamadım. İnşallah "ileri" de , 1999'da yazdığım bu yazımı bulabilirsem, siz değerli okurlarımızla da paylaşacağım.
"Türkiye Gerçeği"nde, "en çirkef", "en çamur dolu saha" diyebileceğimiz "siyaset sahası"nda, "ikindi güneşi"ne benzeyen ellibeş yıllık kısacık fakat çile ve mücadele dolu ömründe, hiçbir "leke, kir, şaibe "bulaşmamış ve "Ülkücü Hareket'in Tertemiz Ülkücüleri'inin de Liderliği vasfına sahip" rahmetli şehid YAZICIOĞLU'nun "Üşüyorum" şiirini, ona, kurduğu siyasî teşkilatına her seçimde "rey/oy" vermiş bir "seçmen" olarak da, "internet"te defalarca dinleyenlerdenim.
Vefâtının ardından 55 yıllık kısacık fakat "çile ve mücadele dolu hayatı"nı en iyi bir şekilde diyebileceğimiz şekilde" hülâsa" eden, "destanlaştıran", destansı şiir", "destansı marş" hÂline getiren "Muhsin'ler Ölmez" şiiri ve bestesi ile Osman ÖZTUNÇ'a nasip oldu.
Rahmet- rahmana kavuşmasının ardından , "google "arama motoru"na "Muhsin'ler Ölmez Şiiri" yazıp rahatlıkla dinleyebileceğiniz, izleyebileceğiniz çokca "site isimleri" veya doğrudan "www.bbpankara.org.tr" gibi sitelerin radyolarında ve "video siteleri"nde dinlenen ve izlenen "Muhsin'ler Ölmez" "destansı şiir ve marşı"nı, merhumun ruhunu şad etme bâbından, siz muhterem okurlarımızla da paylaşmak istiyorum.
Rabb'ül-âlemin ailesine, aile etrafına, dostlarına, gönüldaşlarına ve Ülküdaşlarına sabır versin. Rahmetlinin "kaldırdığı" ve "gökyüzünde dalgalandırdığı" "Üç Tuğlu Bayrakları", "Hilâl İçinde Gül Bayrakları", daima "burçlarda dalgalandırmayı" nasip etsin.(ÂMİN)

MUHSİN'LER ÖLMEZ



Vatan millet aşkına,
Din ve devlet aşkına,
Yol başımız, öncümüz,
Şehit oldu bozkurdum,
Var olsun diye yurdum,
Dinmez yürek sancımız!

Ağlar, yüzümüz gülmez
Bu devran böyle sürmez
Muhsin’ler ölmez, ölmez!
Ardından vatan ağlar
Kefensiz yatan ağlar
Muhsin’ler ölmez, ölmez!

Güneş doğar ağarır,
Yağmur yağar, göğerir,
Bileylenir hıncımız!
Evliyalar, erenler,
Zemahşer Alperenler,
Çocuğumuz, gencimiz…

Ağlar, yüzümüz gülmez
Bu devran böyle sürmez
Muhsin’ler ölmez, ölmez!
Ardından vatan ağlar
Kefensiz yatan ağlar
Muhsin’ler ölmez, ölmez!

Söz-Müzik : Osman ÖZTUNÇ

24 Nisan 2009 Cuma

"ANNESİNİN MUSTAFA'SI"

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:

"ANNESİNİN MUSTAFA'SI"(1)
(Atatürk'ü Anlama Cehdi)


İkibin sekiz yılında "Atatürk" konulu çok önemli iki çalışma yapıldı ve yayınlandı. Bunlardan ilki, 2008'in ilk aylarında neşredilen "titrisiz münevver" Taha AKYOL'un "Ama Hangi Atatürk?" isimli hacimli "inceleme-araştırması" ile Can DÜNDAR'ın 70. vefat yıldönümüne denk gelen ve içeride ve dışarıda çokca tartışılan "Mustafa Belgeseli.."
Tabii bu ara hatırlayanlar, hatırlayacaklardır, "İş Bankası"nın "meşhur Atatürk reklamı..."
Biz, şahsen bu çalışmalardan "Ama Hangi Atatürk?"ü, gazetemiz okurlarına -orijinalini okumadan da olsa- değerlendirmiştik.(1) Akabinde ise "orijinali" de okumuş fakat bir türlü "yazıya" aktaramıştık. "Ama Hangi Atatürk?" isimli hacimli eser için, "Nokta-ı nazarımı/bakış açımı değiştiren kitaplar kategorisinden" notumu eklemişim. Gerçekten de eseri okuyup bitirdiğinizde, bahse konulu yayınlanan yazımda da zikretmeye çalıştığım üzre, Atatürk'ün "politikacı, siyaset ustası, pragmatist, taktikçi" özellikleri ile karşılaşıyorsunuz."Müslümanla müslüman olması, Bolşevikle Bolşevik, Komünist olması", hatta "Amerika ile Amerikalı olması" , İstiklâl Harbi Yılları'nda uygulanan "stratejiyi" anlama cehdi açısından da önem kazanıyor.İnsana "çok cazip gelen, cezbedici" konular, keşke daha da "ayrıntılaştırılabilse" arzusu: Eserin ilk sayfalarında çokca vurgulanan "Amerika" vurgularının, kitabın sonlarına doğru "unutuluşu(!).Mustafa kemal Paşa ve Manda tartışmaları..."Sivas Kongresi'ne katılan 38 Delegenin 25'inin U.S.A./Amerikan mandaterliği taraftarı oluşu.(sayfa.85)23 Nisan 1920'de açılan T.B.M.M.'nin tamamıyle bir "ihtilâl/devrim meclisi" oluşu ve "Kuvvetler ayrılığı değil, kuvvetler birliğinin uygulanışı..."(s.136)"İstiaklÂl Harbi Yılları"nda(1919-1922) Ayasofya/fethiye Camii'nde okutulan Mevlid-i Şerif'ler.(s.341)."Büyük Taaruz sonrası İngiltere ile Harp Meselesi(s.342)..Bazılarının "iddia" ettiği üzre, İsmet İNÖNÜ "Ermeni dölünün/vatan haininin(!), nasıl olmuşta "Büyük Taarruz" öncesi 'ağır toplar' döktürmesi...(s.343)"Mustafa kemal Paşa ile Enver Paşa arasındaki 'Liderlik' mücadelesi vfe Bolşevik Faktörü.(s.327)."Mustafa kemal Paşa'nın "At"tan düştüğü Sakarya Meydan Muharebesi..(s.322)"İstiklâl Harbi'ndeki Milis Kuvvetler(Çete, Müfreze vesaire)..(s.299)"İstiklâl Harbi'nde Rus Yardımı Gerçeği"..(s.289)
Ve tabii "Büyük Taarruz'a Kadar Doğu/Şark Mefkûresi yolundayken; Büyük Taarruz Sonrası Batı/Garp Mefkûresi'ne dönüşü..."(2)
"Titrisiz münevver" fakat "velûd kalem" sahibi olan Taha AKYOL'un hacimli eseri, "Atatürk'ü anlama" namına meraklılarına çokca veriler verirken, yukarıdada zikrettiğimiz üzre bazı konuları da, daha da "meraklandırıyor..."
"İş Bankası'nın malûm Atatürk reklâm filmi" ile başlayan, "insanÎ/beşerî bakış süreci", hepimizin hatırlayacağı üzre, 2008'in son aylarında, "10 Kasım"ın 70. yılına da denk gelen, Can DÜNDAR'ın "Mustafa Belgeseli..."
Yazımızın bu ilk bölümünde, "Mustafa Belegeseli"nin "yazan ve yönetmeni" DÜNDAR'ın, "Belgesel" hakkındaki "iddialara" "Türkiye Medyası"nda verdiği cevaplara yer vereceğiz.
"Mustafa Belgeseli"nin -ki bence de "film değil bir belgesel"- 29 Ekim 2008'den itibaren "sinemalar"da gösterime girmesi ve bir milyona yaklaşan "izlenme rekoru" ile başlayan "tartışmalar"da dile getirilen "iddialara", bakınız DÜNDAR nasıl cevaplandırmıştı.
1. iddia: "Hoşgörülü Atatürk": "Basbayağı linç ediliyorum, tabu neymiş anladım" diyen Can DÜNDAR;"Armstrong'un "Bozkurt"u, Atatürk'ün sağlığında yazılmış tek biyografi. Aynı zamanda Atatürk aleyhine yazılmış en ağır kitaplardan biri. İngiltere'de kıyametleri koparıyor. Atatürk merak ediyor ve getirtiyor kitabı, sofrada açtırıyor ve 'okuyun bakalım' diyor...Ve Atatürk; "Eğlenceli bir kitap. Yaşadıklarımızı eksik bile yazmış. Ben tamamlayayaım da kitaba eklensin. Memleket de okusun. Hükûmet kitabın yurda sokulmasını yasaklamakla hataya düşmüş" diyor. Böyle hoşgörülü bir Atatürk'ten siz sansüğrcü, ceberrut bir potre yaratmışsınız ve bize onu yutturmaya çalışıyorsunuz..
2. iddia: "Bunca yıldır çalışıyorum ve Türkiye'deki en iyi arşivlerden birine sahibim..."
3. iddia: "Atatürk giderek elimizden kayıyor...Atatürk, canlı, yaşayan ve çok radikal bir devrimci..."
4. iddia: "Atatürk, bütün insanlık tarihinde dinin tamamen siyasal ve toplumsal hayattan silinmesinden söz ediyor. Bu kadar radikal lider!..."
5. iddia: "Sansürlenen Atatürk": "Okullarda okutulsun diye Afet İNAN'a dikte ettirdiği hatta oturup bizzat yazdığı bir kitap: "Medenî Bilgiler" Bir lider düşünün ki, 'Ben bir kitap yazdırıyorum, alın bunu okullarda okutun'diyor. Onu('Medenî Bilgiler' kitabını) okullarda okutmayı bırak, şu anda piyasaya çıkaramıyorsunuz..."
6. iddia: "Türkler ve İslamiyet": "Atatürk, "Türkler İslâm'ı kabul etmeden evvel de büyük milletti.İslamiyet'i kabul ile "millî kimliğimizi yitirdik" görüşü. Bize Atatürk'ün bu "ilk cümleleri" yani "Türkler İslâm'ı kabul etmeden de önce büyük milletti" ifadesi "çok doğru" geliyor. Kanaatimizce biz Türkler için, 'İslâm'ın kabulü" diye birşey mevzubahis olamaz. Çünkü biz Türkler'in zaten "Cahiliye dönemi" yoktur ve zaten "İslâm'dık..."
7. iddia: "Beşer/insanî Atatürk'ü" vurguladım...(3)
8. iddia: "Freudyen bir yaklaşımla": Can DÜNDAR, "Evet, Namık Volkan'ın bir kitabı var: "Ölümsüz Atatürk" Bir dönem Türkiye'ye girişi yasaklanmıştı. Bence çok başarılı bir kitap. Orada Atatürk'e dair Freudyen denemeler var, onlardan ip ucu aldım. Ben, her insanda olduğu gibi Atatürk'ün de çocukluğunda birçok şeyi ileride yaptıklarına etken olduğunu düşünüyorum. "
9. iddia: "Elimde belgesi olmayan çok az laf ettim": DÜNDAR," Elimde belgesi olmayan çok az laf ettim. Ettiysem de şimdi 'Keşke etmeseydim!' noktasına geldim. Evet, 'Kaymak Hafız'dan yediği tokadın intikamını almıştı.', dedim ve éVay efendim koskoca Atatürk medreseleri bu yüzden mi kaldırmış" oldu. Hayır, elbette o yüzden değil. Ama o devrimin bir sonucu da bu."
10. iddia: "Sponsor Sabancı meselesi": DÜNDAR,"Bu filmin sponsoru Sabancı ama filmi, bittikten sonra izlediler. İzlettirdim. "Var mısınız, yok musunuz?" dedim. "Şurasını beğenmedik" deselerdi filmi alıp çıkacaktım. Bu böyledir, "Arkadaşlar bir yol buluruz, istemediğimiz yerleri çıkarırız" gibi bir anlayış yoktur. Maalesef sponsora muhtaç durumdayız."
11. iddia:"Arşivi niye ona açıyorlar da akademisyenlere açmıyorlar" Meselesi: DÜNDAR, "Bu kitaplar yayınlandı. Şimdi sen gitsen Genel Kurmay'ın Yayınevi'ne parayı versen o kitaplardan alabiliyorsun. 2001'den beri yayınlanıyor, yeni değil yani..."
12. iddia: "Atatürk diktatör müydü?"Meselesi: DÜNDAR, "Fethi OKYAR2a 'SErbest Cumhuriyet Fırkası'nı işte böyle kurdurtuyor...'Tam bir dikatatörlük...' 'Muhalefet partisi yok." 'Atatürk'ün söylediği kanun...' 'Gazetelerde aleyhine tek yazı çıkmıyor...'"(4)
13. İddia:"Atatürk Aslında Makedonyalı": Can DÜNDAR, "Atatürk çok dillendirilmese de aslında Makedonyalı. Bizim gibi acı çeken, uykusuzluk sorunu yaşayan, yetim aklmış, İstanbul'un gece hayatını görünce desrleri sermiş. Rakı içen, yürek yakan bir adamın çok daha sıcak, bize dokunan, içselleştirebileceğimiz bir lider olduğunu düşünüyorum...Arkadaşı yok, yalnız bir adam. Annesi ile ilişkileri, babasız yetişmesi, 3 kardeşini kaybetmesi, en yakınları ile olan durumları..."

14. iddia: "Atatürk'ün Yalnızlığı"Meselesi: DÜNDAR, "Bu bir hayat hikâyesi. Bunu 'Tek Adam' böyle yazmış, 'Çankaya' böyle yazmış, Lord Kırson böyle yazmış. Bütün o kitapların son 50 sayfası, 100 sayfası bunu anlatır. Bu filmin(tabii bizce belgeselin) son 15 dakikası bunu anlatıyor..Karga kovalama kızkardeşinin anılarında.Langa'da diye bir yer. Atatürk'ün yalnızlığının başlangıç noktası olması.Evini terk ediyor ve yurt özlemi, yurt arayışı. Selanik'ten ayrıldıktan sonra belki Çankaya'ya kadar bir evi yok Atatürk'ün. Herşeyden önce bir muhacir.(Makedonyalı).Koca Çınar'ın dallarından bir kulübe yapması, ileride kuracağı yurdun simgesi gibi geldi."(5)

"İş Bankası'nın meşhur Atatürk reklam filmi"nin ardından Can DÜNDAR'ın "sinemalar"da gösterilen ve "beşerî/insanî Atatürk"ün anlatıldığı "Mustafa Belgeseli", "Türkiye Medyası"nda da, değişik yayın organlarınca "tartışıldı." "ResmÎ ideoloji" yani "Kemalist"lerce yapılan "değerlendirmeler"den tutun da, "komplocu zihniyet" sahiplerince yapılan "değerlendirmeler, Ekim-Kasım 2008 "Türkiye Medyası"nda bir hayli "tartışıldı. Ve tabii "resmÎ tarih dışı" değerlendirmelerle, "Hazreti Atatürk Kavgası"(6) veya "aslında "Atatürk Türkiye'de Fransa'nın 3. Cumhuriyeti'ni kurdu"(7) gibi "ufuk açıcı" neşriyatlar "Atatürk'ü anlama cehdi" açısından çokca "veriler" elde edildi.
"İngiliz basını" gibi "basın" ise "Mustafa belgeseli"ni, "Atatürk'ü kaidesinden indiren film"(8)diye tanımladı.
"Devletçi/resmÎ ideoloji/Kemalist reflekslere" sahip "siyasî"ler ve "aydın(cık)"lar ise her zamanki gibi "putlaştırılan Atatürk"ten yana "duruş, tavır, söylem" geliştirdiler.
Günümüzde, "internet"in sağladığı "bedava full film izle"me "site"leri ile "ihtilal/devrim meclisi"nin açılışının 89. yıldönümünde biz de "iki defa" izleyince, bakınız neler düşündük?(Devamı var)



Memeleket/İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com;ismet_gultekin@mynet.com

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"ANNESİNİN MUSTAFA'SI"(2)
(Atatürk'ü Anlama Cehdi)

"İnternet"in sağladığı" bedava ful film izle siteleri"nden birgünde iki defa izlediğim "Mustafa Belgeseli", "beşerî/insanÎ" olarak "Atatürk'ü anlama cehdi" namına bir hayli faydalı oldu.
"Mustafa Kemal Paşa Nesli" ki, ""doğduğu şehirlerin düşman eline geçişi"ni; "vatan sathının adım adım işgale maruz kalması"nı iliklerine kadar hissetmiş ve "ömürleri 'sıcak cepheler'de geçmiş, "komutan"lıklarını "saha/cephe"lerde geçirerek yetişmiş, "mefkûre sahibi", "ideal/ülkü sahibi nesiller..."Mustafa Belgeseli" ile dopdolu nakşedilen "beşerîlik/insanÎlik" yani, "aile ilişkileri, babasızlığı, üç kardeşinin ölümü ve birini
çakalların yeyişi, annesinin ikinci evliliği, yalnızlığı, içkiye, rakıya düşkünlüğü ve kadınlarla ilişkileri....
Tuttuğu "günlüklerle/bloglarla(!)" belki de "gerçek yakın tarih" hatta "resmî nutuk anlayışı"ndan da öte "tarihî hakikatler..." "Belgesel"in başlangıçında ve "İstiklal Harbi Yılları"ndaki sahnelerde "haritalı anlatımlar", neredeyse "işgalci muazzam devletlerin askerlerinin vatan toprağını çiğnemelerinin hissedilişi", "yüreklerimizi burkması..."
"Sofya"da iken "Bulgar Balosu"na, "Bulgarların Osmanlı boyundurluğu altında olduğunu hatırlatmak istercesine, Atatürk'ün "İstanbul"dan "Yeniçeri kıyafeti" istemesi be "balo"ya "Yeniçeri kıyafeti "ile katılışı...
Rahmetli Osman Yüksel SERDENGEÇTİ'nin "Ankara"yı "Mabedsiz Şehir" olarak tarif etmesinin ne kara da "yanlış" olduğunu; bir "Osmanlı kasabası olan Ankara'nın Mustafa Kemal Paşa'yı, loncaları, seymenleri ve tarikatları ile hararetle bekleyişi" ve "Ankara'nın direniş üssü" olarak seçilişi..."Osmanlı hinterlandı"nda "vazifeli" olarak çalışması ve ilk defa "Anadolu'nun Şark'ına", "Rus işgali altındaki Doğu ve Güneydoğu Anadolu'muza, Diyar-ıbekir'e giderken gördüklerini, yaşadıklarını, sefaleti, acıyı, ölümleri günlüklerine yazdığı bölümler...."
"1929 İktisadî buhranı" sonrası 1930'lar Türkiye'sinin ortaya konuluşu, her "lider"in maruz kalabileceği "dalkavuk aldatmaları" ve halkımızın dertlerini dinlemesi, "çıplak gözle halkımızın gerçeği"ni görmesi, memleketin hakikî durumunu müşahede etmesi ve yaşadığı ıstıraplar...
"Mustafa Belgeseli"nde "seslendirrilen" "marşlar ve şarkılar..." "İzmir'in Dağlarında çiçekler açar" ve 19 Mayıs 1919 sonrası, Havza'ya giderken, askeriyeye ait otomobilin Havza'ya varmadan arızalanışı ve yakın bir köyüne kadar yürüyerek giderken söylediği" Dağ başını duman almış" marşı..."Manastır"daki günlerinde zaman zaman başında olduğu "havuz"u hatırlatan, "Manastırın ortasına bir havuız" türküsü...Yine "Rumeliliğini, Makedonyalılığını" hatırlatan "musikÎ/eğlence gecesi"nde, sahneye çıkışı...
"Şark Mefkûresi'nden Garp Mefkûresi'ne geçişin" gösterildiği "devrim yılları..." "Jakobenliği, ihtilalciliği, darbeciliği, devrimciliği çağrıştıran" "söylemler."Devrimin/ihtilalin evlatlarını yemesi..."

"Çağdaşlığın ölçüsü 9. senfoni" dedirten "belgesel kareleri...."
Ve çokca hatırlanacak "yalnızlığı...."
Ve hasta yatağında iken "Hatay Meselesi"nde yeniden "celallenmesi" ve "Hatay'ı Türk topraklarına katışı" gayretleri...
Tam bir "belgesel atmosferi"nde geçen "kareleri" izlerken,Atatürk'ün yaşadığı ıstıraplar, münzevîliği...
"Belgesel"in başından beri vurgulu anlatılan "annesi ile ilişkileri..."
Yılları aşan ayrılıkları...
Belki de, "Mustafa Belgeseli" sonrası "beşerî/insanî Atatürk"e yapılacak ve "belgesel" de zikredilen en güzel tanımlardan biri olabilecek bir tanım:"Annesinin Mustafa'sı Atatürk...."
Türkiye'mizde kırk yaşını aşanların bile "ilk defa" izlediği bir "belgesel" diyebileceğimiz "Mustafa Belgeseli..."
Okurlarımıza "internet"in sunduğu imkânlarla hemencecik seyretmelerini hararetle tavsiye ederim...

Dip Notlar:

(1): İsmet GÜLTEKİN, "Ama Hangi Atatürk?", Bilgi Gazetesi, 12. Mart. 2008
(2): Taha AKYOL, "Ama Hangi Atatürk?", İnceleme-Araştırma, Doğan Kitap, 1. Baskı, Ocak 2008, İstanbul
(3): "Mustafa Belgeseli Yüzünden Topa Tutulan Can DÜNDAR", Hürriyet Pazar Eki, Ropörtaj, 09. Kasım.2008
(4): Ayşe ARMAN ile, Hürriyet Gazetesi, 10. Kasım 2008
(5): Sabah Gazetesi, Günaydın eki, Ropörtaj, 24.10.2008
(6): Taraf Gazetesi, 04.11.2008
(7):Zafer TOPRAK ile Neşe DÜZEL'in Ropörtajı, "Atatürk Fransa'nın 3. Cumhuriyeti'ni kurdu", Taraf Gazetesi, 10.11.2008
(8): Radikal Gazetesi, 12. 11. 2008