Powered By Blogger

2 Kasım 2011 Çarşamba

"BİR FİLOZOFUN ÖZEL YAŞAMI-ZİYA GÖKALP"(*)'DEN ÖĞRENDİKLERİM


87.VEFAT YILDÖNÜMÜ HÂTIRASINA…
BİR “KEMALİST”İN GÖZÜ ile YAZILMIŞ
“BİR FİLOZOFUN ÖZEL YAŞAMI-ZİYA GÖKALP”(*)’DEN ÖĞRENDİKLERİM

Son yıllarda daha da “Tuhafistan”a dönüştürülen Türkiye’mizde, kitaplar daha da “kaldırımları” kaplamaya başladı. Hem de çok cüz’i fiyatlarla okunabilmek için, neredeyse “kaldırımlar”dan geçip gidenlere “kollarını gererek”; “Alın beni okuyun!” dercesine…
Ben de geçenlerde, sadece 1(bir) ve 1,5(birbuçuk) liraya üç kitap aldım..Ne yalan söyleyeyim, henüz okuyup bitirdiğim iki kitapdan çok “yeni bilgiler” öğrendim..”Ufkum” biraz daha genişledi, diyebilirim..
Neredeyse Milliyetçi-Ülkücü Mütefekkir ve mücadele adamı rahmetli Mehmet Ziya GÖKALP’in “87. Vefât Yılı”na denk gelen(25.Ekim.1924,de, 48 yaşında vefât etmişti) günlerde alıp okuduğum böyle bir kitap olan “Bir Filozofun Özel Yaşamı-Ziya GÖKALP” isimli eseri, internetten yaptığım kısa bir araştırma ile de “Kemalist” bir Diyarbekirli hikâye, roman yazarı da olan Aydın Esma OCAK yazmış..
OCAK’ın Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’muzdaki yaşanılan realitelerden olan “Berdel” isimli romanı, 1990’da, Atıf YILMAZ yönetmen, Türkan ŞORAY ile Tarık AKAN başrolleri ile sinemaya uyarlanmış..Rahmetli GÖKALP’in “Özel Yaşamı”, “Özel Hayatı” hakkında bilgileri de kapsayan eserini, 78 yaşında iken yazmış olan OCAK, 25. Mayıs. 2011’de, yine Diyarbekir’de, 83 yaşında iken vefât etmiş. Aydın Esma OCAK, Diyarbekir’in “köklü aileleri”nden olduğu kadar, rahmetli GÖKALP’in de “Âl”i, “akrabası” diyebileceğimiz bir “yakınlığı” da varmış!
Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin 88. Kuruluş yıldönümünü kutladığımız (29.Ekim.1923-29.Ekim.2011) günler akabinde olduğu üzre, 31(otuzbir) yılı bulan son yıllarda,”Yeni Türk Devleti”nin “kurucu fikir/kurucu düşünce” kaynağının da “fikir/düşünce öncülüğü”nü de yapmış olan Milliyetçi-Ülkücü Mütefekkir, rahmetli OCAK’ın tanımlaması ile de “Türkiye’nin İlk Filozofu” da olan rahmetli Mehmet Ziya GÖKALP; 48 yıllık ömrünün son yıllarında yaşadığı “ihmalleri”, “unutulmuşluğu”, “dışlanmışlığı” hatırlatırcasına, “Devletlûlar” tarafından hiç mi hiç “ağızlara” alınmazken, hâlâ doğduğu memleket olan “Diyarbekir” de bile anılamamaktadır. M.H.P. İstanbul İl Başkanlığı”ndaki “Ülküdaşları”nın Türk Ocağı Bahçesi’ndeki kabrinde yaptıkları “anma” da olmasa, vefât ettiği yerde de hatırlanmayacak!!!
Rahmetli OCAK’ın, “Özel Yaşamı”nı anlattığı eserinin sonlarında yapılan açıklamalarda, İstanbul Üniversitesi’nden “uzaklaştırılan” rahmetli GÖKALP; neredeyse her şeyini verdiği dönemin “Türk Ocağı” tarafından bile adetâ “unutulmuşluğa”, “yok farzedilmeye”, “ötekileştirilmeye”, “dışlanmışlığa” terkedilmiş. Eserin bu kısımlarını okuduğumda, “hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı”nı,  hayatta “çok acı gerçekler”in mevcut olduğunu bir defa daha hatırlayıp “hayıflandım…”
RAHMETLİ GÖKALP’İN EŞİ ve ÇOCUKLARI
Milliyetçi-Ülkücü camianın da “fikir-düşünce öncüsü” olan ve “Son Dönem Osmanlı Aydınları” gibi “ateşpere”, “yürekpare” fedakârlıkların “edebiyatı”nı yapmadan, cisminde müşahhaslaştırmış olan   kendi “kültür kodları”mızı “kayıtlara geçirici” ve mevcut şartlarda “kalıcı”lığını sağlayıcı “ilk çalışmalara” da imza atmış olan “mefkûre adamları”ndan rahmetli Mehmet Ziya GÖKALP’in muhterem eşinin o kadar da “güzel” olmadığını, “aksak” olduğunu, fakat “ruh güzellikleri”,” hanımefendilikler” ve kocasına karşı fedakârlıklarla dolu “Türk Kadını” olması, imredilecek ve hayrete sevkedecek bilgiler..Nereye gitse çocukları ile beraber kocasını yalnız bırakmayan fakat bu uğurda çok eziyetlere, sıkıntılara, çilelere katlanan bir “hanımefendi” olması, belki de rahmetli GÖKALP’in “aile saadeti” namına da en büyük kazancı olmuş! “Rahmetli GÖKALP’in hâlen hayatta olan çocukları var mı? Var ise ne diye onlarla da en azından vefât yıldönümlerinde geniş geniş “ropörtajlar” yapılmaz ki?”, dedirten kısımlar…
İnternet’te “Kemalist” olduğu dillendirilen rahmetli Esma OCAK, her ne kadar rahmetli GÖKALP’in “Özel Yaşamı” ile eserini sınırlasa da, eseri okuyup bitirdiğinizde, “özel yaşamı”na o kadar da geniş yer veremediğini de anlarsınız..Fakat rahmetli GÖKALP’in “intihar etme vakıası”na dair, iki tekrar ile “açıklık” getirilmeye çalışılmış..Kendisine, her dönemin olduğu gibi, o dönemin de “dar düşünceli”, “dar görüşlü” “yobaz takımları” tarafından; “Ateist Ziya”, “Haçlı Ziya”, “Dinsiz Ziya”, “Farmason Ziya”gibi “ithamlara” da maruz kalmış olan rahmetli GÖKALP’in “intihar etme teşebbüsüne”, neredeyse, yaşadığı o yıllarda, Diyarbekir’e “sürgün” gelmiş olan “meşhur”, “Abdullah Cevdet” ile sıkı denilebilecek fikir alışverişlerinin, “Cevdet”ten etkilenmelerinin sebep olduğu intibaları uyanıyor. Nitekim yine rahmetli OCAK’ın eserinin ilgili safhalarında, “meşhur Abdullah Cevdet”in “intihar teşebbüsü” sonrası “doktor” yardımları da dile getirilmiş…
GÖKALP’İN ZİNDAN HAYATI
Her mücadele adamı gibi rahmetli GÖKALP de, Diyarbekir İttihat ve Terakki Cemiyeti Başkanlığı yapması ile “takibe” alınmalar da başlamış. Daha İstanbul’da “Baytar Mektebi”ne devam ederken “Taşkışla Mehteran Zindanı”na atılması, İngilizler’ce Malta’ya sürgün edilen “Osmanlı Aydınları” arasında yer alıp, “Malta Polverista Zindanı”na atılması, 48 yıllık ömründe yaşadığı ciddî “zindan hayatları” olduğunu da hatırlatıyor. Rahmetli İkinci Abdülhamid Han “istibdadı”na, tıpkı rahmetli Bediüzzaman Said Nursî(k.s.) gibi “başkaldırmış” olan rahmetli GÖKALP; “mektep yılları”ndaki “Padişahım Çok Yaşa!” talimatına “teşkilatlı” bir tepki ile direnmiş ve “Milletim Çok Yaşa!” düşüncesi ile “haykırmış!”. “Hürriyet-Meşrutiyet-Demokrasi” taraftarlığı sergilemiş. Yine tıpkı “Son Dönem Osmanlı  Aydınları”ndan da olan Bediüzzaman Said Nursî(k.s.) gibi…
SÜLEYMAN NAZİF- ALİ EMİRİ EFENDİ
Rahmetli OCAK’ın bu eserinde, rahmetli GÖKALP’in ağızdan ağız söylenilen, anlatılan masalları, hikâyeleri, fıkraları, bilmeceleri nasıl “yazıya” aktarıp bir “kalıcılık” sağladığını, Türk kültürünün mühim kısımlarından olan “folklor”umuza da “kalıcı” hizmetler yaptığını da düşünmekten kendiniz alamıyorsunuz..Eserde, çok sayıda masallara, bilmecelere ve Nasreddin Hoca fıkralarına da yer verilmiş.
Bir dönem, 1923’ler de “Diyarbekir Milletvekilliği” yapmış olan rahmetli GÖKALP’in doğduğu şehir ile adetâ özdeşleşmiş olan dönemin Diyarbekir’inden, 400(dötyüz)’ün üstünde ilim ve fikir/düşünce adamı yetişmiş. Yine eserde, kendisi de Diyarbekirli olan Süleyman NAZİF’in İstanbul’un işgali üzerine yazdığı “Kara Bir Gün” başlıklı makalesi ile yaşanılanlar; Türk “kamus”tarihinde-ki “kamus demek, namus demektir.- çok ehemmiyetli bir yeri olan Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı “Divan-ı lugat-it Türk” isimli “lugat”in, rahmetli Ali Emiri Efendi tarafından nasıl ve ne şekilde “kazandırıldığı” da genişçe izah edilmiş…
Ayrıca, “Kırk yıllık Kani, olur mu Yani(Hıristiyan)” sözünün de  nereden geldiğinin açıklandığı eserde, “tarihî bir bilgi” olarak; yine Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’muzun mes’elelerine ilgili zaman diliminde “çare” olabilir ümidiyle oluşturulmuş “Hamidiye Alayları”nın akıbeti de dile getirilmiş…
Bir dönem “Kemalist” Cumhuriyet gazetesinde de, “Çınaraltı Sohbetleri” başlığı ile yazılar yazdığını öğrendiğimiz rahmetli GÖKALP’in “Özel Yaşamı” ile sınırlandırılmaya çalışılmış eserin, yarı sahifelerde kadar “Diyarbekir” şeklinde yazılmasına rağmen; ileriki sahifelerde aynı itina gösterilmemiş, “Diyarbakır” olarak yazılmış. Ayrıca, günümüzde “Amed” denilmeye başlanılan “Diyarbekir” de, rahmetli GÖKALP’in “Amid” isimli gazetede de yazılar yazdığını öğreniyoruz…
Eserini, “Rahmetli GÖKALP hakkında yazılacak ‘İşte bunlar kaldı!’”, diye noktalayan rahmetli OCAK; böyle bir eseri ile en “mahrem” konuları, “özel yaşamı”, “özel hayatı” hatırlatmış olması da kayde değer!
Bir realitesi olarak “Türkçe ezan talebi”nde bulunduğunu yazması, “Turancılık Ülküsü”nü ise “Kemalist”ce yorumlaması da kayde değer!
“Vatan, ne Türkiye’dir Türklere Türkistan/ Vatan, büyük ve müebbed bir ülkedir, Turan!”
Yaşasın “Türk-İslâm Birliği Mefkûremiz!”
02.11.2011
İsmet GÜLTEKİN
(*): Esma OCAK, “Bir Filozofun Özel Yaşamı-ZİYA GÖKALP”, BİR HARF Yayınları, İstanbul Ocak 2006

Hiç yorum yok: