Powered By Blogger

24 Haziran 2008 Salı

"YAKIN TARİH KONULARI"NIN MUAZZAM CEZBEDİCİLİĞİ

“YAKIN TARİH KONULARI”NIN MUAZZAM CEZBEDİCİLİĞİ


Bilmem sizlere de “öyle” geliyor mu? Kim yazmış olursa olsun, her türlü “yakın tarih konuları”, beraberinde bir “yakın tarih tartışmaları” ve akabinde de bahsedilen “yakın tarih konusunun hakikati”nin ortaya çıkması ile sonuçlanıyor..
Bu sebeple de olsa gerek, “yakın tarih konuları”nın muazzam cezbediciliğine kapılmamak elde değil.
Bu aralar “bölüm bölüm” de olsa, “titrisiz münerver”ler kategorisinden Taha AKYOL’un “Ama Hangi Atatürk?” kitabını okuyorum. Henüz tamamını bitiremedim amma tiz zamanda bitireceğimi ümit ediyorum.AKYOL’un neredeyse bahse konu eserile ilgili “kağıda basılı mevkûteler”deki ropörtajlarının da tamamını okudum. Ancak “orijinalinden okumaya” bence hiçbir şeye değişilmez. Bizzat “Ama Hangi Atatürk?”ü alıp okuyunca, “daha da muazzam cezbedicilikler”le karşılaştım. Hattâ öyle ki, diyebilirim ki, şu ana kadar okuduğum “bölümler”den onlarca, belki de yüze yakın “yakın tarih konuları” ortaya çıkar. Hem de öyle “yaygın tabiri”ile “resmî tarih”in bizlere “mektepler”de kavratmaya çalıştığı “konuları” altüst edecek ve “beyinlerin zonklaması”na ve belki de “beyinler de trawma”lar yaşatacak türden.
İsterseniz sizlere AKYOL’un kitabından birkaç “yakın tarih konuları” zikredeyim: 1- Millî Mücadele/İstiklâl Harbi Stratejisi…2- Millî Mücadele/İstiklâl Harbi yıllarındaki “mandaterlik” tartışmaları…3- Tipik “İttihatçı Zihniyeti”ni ortaya koyan “Biz istersek….”ler le dolu somut örnekler…4- Bugünkü “Radikal Genç”teki(24.06.08), Binhamton Üni.Ekonomi Bölümü’ndeki “İlkim İpek Kuran”ın “insanî Atatürk”le karşılaşmasını anlatan yazısında kullandığı “Atatürk’ün ikiyüzlü oluşu mu?” dedirtecek türden “Her kaynaktan istifade edişi ve herkesi kullanışı” şeklinde somutlaşan, Atatürk’ün “gerçekçiliği” ve “pragmatistliği…”..5-Bolşevik paraları, altınları karşılığında, Atatürk ‘ün Azerbaycan’ın Bolşevilikleşmesini kabul edişi, Azerbaycan’ı “satışı…”6- Sivas Kongresi’ndeki ağırlıklı bir şekilde ortaya çıkan “U.S.A Mandaterliği taraftarlığı…” ve Atatürk’ün asla “resmî” olarak “U.S.A. mandaterliği”ne karşı çık-ma-yı-şı…Yani “İstiklâl Harbi’ni, neredeyse U.S.A. dengesi ve yardımı ile kazandığımızı düşündüren “konu”lar…Ve tabiî “detaylaştırılması”, “ayrıntılaştırılması” ve “tartışılması” gerekli daha nice “yakın tarih konuları…”
Ancak tabikî her “konu”da olduğu üzere “yakın tarih konuları”ndaki “tartışmalar”da da sadece ve sadece “hakikat endişesi” olmalı elbette.
Geçenlerde T.B.M.M.’de de tartışılan “İsmet İNÖNÜ Millet Düşmanıydı!” “yakın tarih konusu”nda, Mustafa ARMAĞAN Bey’in her zaman ki gayreti ile “Korkmaz’ın yanlışlığı” tashih edildi ve “bahse konu “durumla ilgili “İsmet İNÖNÜ’nün Millet düşmanı olmadığı hakikati” serdetildi. İnternet sitelerinde yapılan “yorum”larda ise böyle bir “tashih hakikati” bile kavranılmadı tabiî..
Bu yazıma vesile olan ise dünkü “Taraf “ gazetesinde (23.06.08), “Yanlış Cumhuriyet” kitabı üzerine Neşe DÜZEL’in eserin sahibi Sevan NİŞANYAN ile yaptığı ropörtaj!
Henüz tabiî “Yanlış Cumhuriyet” isimli eserin orijinalini okumadım. Ancak bahsettiğim ropörtajda bir çok “yakın tarih konuları”nın muazzam cezbediciliği ile “yeni malumatlar” da , “yeni bilgiler” de öğrenince…
İşte benim de “yeni öğrendiğim” ‘yakın tarih konuları”: 1-Ankara’nın 1920, 1921 ve 1922 yıllarında tesettürü(yani başörtüsünü!) savunması. 2- Türkiyemizin demokrasiye Demokrat Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin “Amerikan yönlendirmesiyle” “bir mutabakat”la geçmesi. Ki “Tek Parti döneminin uygulamaları sorgulanmayacak , devr-i sabık yaratılmayacak; belirli şeyler yüceltilecek ve kutsallaştırılacak gibi “mutabakat”lar.. Yani “Kemalizmi yüceltme mutabakatı…” ile…3- Atatürk’ün öyle “demokrasi-memokrasi sevdalısı” olmadığı; bilakis 1923’te “cumhuriyet’le birlikte demokrasinin kesintiye uğratıldığı…”Anlayamadınız mı? Şöyle: 1876’da Birinci Meşrutiyet’le Meclis açıldı. Serbest tartışmalar ve mebus/milletvekili seçimleri yapıldı. 1908’den itibaren de siyasî partiler kuruldu. 1908, 1912 ve 1913’te seçimler yapıldı. 1923’teki Cumhuriyet ile birlikte demokrasi kesintiye uğratıldı. Kaldı ki, Atatürk eserlerinin oluştuğu “külliyatı”nda demokrasi kelimesini altı defa kullanmış.Yani… 4- Atatürkçülük tanımı olarak “1920’ler faşizmi” tanımının yapılışı…5- Ve Kurtuluş Savaşı, Türkiye-Yunanistan Savaşı’dır, ifadeleri…
Şair, “resmî tarih”/ “ittihatvari tarih” için olsa gerek; “Bahset tarih / Balığın çıktığı kavaktan…” diyordu..
Öyle anlaşılıyor ki, “darbe tartışmaları”nın da “bitmek bilmediği” güzelim ülkemizde, “neredeyse “ “Cumhuriyet tarihi”nde, “her yıla bir darbe düşecekmiş”, diyesi geliyor insanın…
“Yakın tarih konuları tartışmaları” ile neticede “her şey de bize “yanlış” öğretilmiş diyeceğiz” herhalde!!!
24.06.08
İsmet GÜLTEKİN
İsmet_gultekin@mynet.com/metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: