Powered By Blogger

3 Kasım 2009 Salı

İKİ ESERİNDE HASAN BÜLENT KAHRAMAN'IN GÖRÜŞLERİ-1



İKİ ESERİNDE
HASAN BÜLENT KAHRAMAN'IN GÖRÜŞLERİ-1
"TÜRK SİYASETİNİN YAPISAL ANALİZİ-1
Kavramlar-Kuramlar-Kurumlar"(*)
(Türk Modernleşmesini Anlama Cehdi)
Genelde "modernleşme"yi, özelde ise "Osmanlı-Cumhuriyet veya Türk Modernleşmesi"ni "anlama"mıza yardımcı olacak bir eser:"Türk Siyasetinin Yapısal Analizi-1 Kavramlar-Kuramlar-Kurumlar" Hâlen "Radikal" gazetesinde "köşe yazarlığı" da yapan "solcu siyaset bilimci "Hasan Bülent KAHRAMAN'ın "3 cilt"lik eserinin ilki."1950-1980" yılları arasını kapsayan "2.cilt"i ile "1980-2010" yılları arasını kapsayan "3.cilt" ise yayınlanacak...
Hemen belirtelim ki, gerek bu eserinde, gerekse "iki eserinde" dediğimiz "AKP ve TÜRK SAĞI"(**) isimli eserinde, yaptığı tahliller/analizler, zaman zaman, 2000'leri de aşıp, 2007'ler Türkiyesi'ni de bulup, 2010'lar Türkiyesi'ne uzanmakta...
"Türk Modernleşmesi'nin siyasal boyutu" veya "siyasal/siyasî modernleşme", başlıkta zikrettiğimiz eserinin "esas konusu." Hasan Bülent KAHRAMAN, "Modernleşme"yi,şöyle tanımlamakta:"Siyasal(/Siyasî İ.G.) planda modernleşme, devletin ontolojik varlığının din öncelikli ve aşkınsalcı bir anlayışla bütünleştiği, insanın toplumsal bir çekirdek, belirleyici bir özne olma aşamasına henüz erişemediği bir dönemden, devletin bir sözleşme çercevesi içinde aşkınsalcı anlamının sınırlandığı, yurttaş kavramının anayasal haklar temelinde belirleyici nitelik kazandığı ve dinin seküler bir anlayışla iç içe geçip mutlak belirleyici gücünü kaybettiği bir döneme geçilmesidir."(s.x)
Ve böyle bir "modernleşme"nin "başka unsurları"nın ise; "çok partili siyasal(/siyasî) sistem, seçimlere dayalı parlamenter yapı, muhalefetin ve düşünce açıklama özgürlüğünün vazgeçilmez bir ilke olarak beninsenmesi,...çoğulcu, çoklu kültürel yapılara dayalı bir sistem."(s.x)
'Batı siyasî modernleşmesi' ile 'Osmanlı siyasî modernleşmesi'ni karşılaştıran Hasan Bülent KAHRAMAN;"Batı siyasî modernleşmesi, 4 önemli olgunun tarihî plandaki foksiyonuna bağlıdır.
a)Burjuvazinin gelişimi.
b)Toplumsal sözleşme kavramının ortaya çıkışı.
c)Laikliğin oluşması.
d)Çoğulcu demokratik parlamenter sistemin işlev(/fonksiyon) kazanmasıdır".(s.x)demekte ve 'Osmanlı siyasî modernleşmesi'nin ise 1839'lardan itibaren "Batılı sisteme geçilmesi çabası" olarak değerlendirmekte.(s.xi)Ve "Sened-i İttifak" ile ayan-burjuvazi, merkezi otorite-devlet etkileşimi; "Tanzimat Fermanı" ile toplumsal sözleşme; "1.Meşrutiyet"le parlamenter monarşi; "2.Meşrutiyet"le materyalizm-kısmî sekülerleşme, yurttaş kavramı"nın ortaya çıktığını vurgulamakta.(s.xi)
Hasan Bülent KAHRAMAN, eserinin "Önsöz"ünde, "Batılı sisteme geçişin düğüm noktası, 2. Meşrutiyet'tir." demekte ve 'materyalist-seküler oluşumu' yahut 'pozitivist-laik anlayışı', "dünyayı dünyanın bilgileriyle açıklama" olarak tanımlamakta.(s.xi)
KAHRAMAN, 1908-1918 yılları arasında çok sayıda "siyasî düşünce akımları"nın serpilip geliştiğini, 'Cumhuriyet' yahut 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ise 'Garpçılık, İslamcılık ve Milliyetçilik akımları'nın bir 'sentezi' ve 'karışması' olarak ortaya çıkmıştır demek istemekte. Yani 'Üç Tarz-ı Siyaset:Garpçılık, İslamcılık ve Milliyetçilik."(s.xi)
Hasan Bülent KAHRAMAN, bu eserinin temel mevzusunun;'1923-1950, 27 yıllık dönemde, 'demokrasi'nin 'kurum' olarak da bulunmadığı bir zaman diliminde, yeni bir sistem inşa edilirken; Cumhuriyet'in getirdiği, 'bir siyasî modernleşme projesi'nden ziyade,'hukukî-kültürel dönüşüm'ün ; 'Tarihsel Blok(/Tarihî Blok İ.G.) aracılığı ile gerçekleştiğidir, yani 'Ordu+Aydınlar+Bürokratlar' aracılığı ile.(s.xii)
Hasan Bülent KAHRAMAN'a göre, bu eserinin de ikinci temel tezi olan; 'Tarihî Blok'un gerçekleştirdiği bu hukukî-kültürel dönüşüm' veya 'yeni sistem, 1950'de kırılmıştır." 1950 sonrası 'aktif modernleşme'nin ortaya çıkışı; siyasî muhalefet , genel oy(gizli oy, açık sayım), egemenlik ve gelenek=din/İslam'(s.xiii) Yani '1923-1950' "Pasif Modernleşme"nin yerini 1950'den sonra "Aktif Modernleşme"nin alması. İşte bu noktada sorulması gerekli suâl şu: 'Pasif Modernleşme'den 'Aktif Modernleşme'ye geçilirken; zamanın 'Süper Devleti'nin de yönlendirmesi ile bazı 'mutabakatlar' yapıldığı-"Yanlış Cumhuriyet" kitabı- ve 'dış şartlar, konjonktür icabı, istemeye istemeye, gönülsüzce geçilen bir 'demokrasi' sözkonusu değil midir?
Ve Hasan Bülent KAHRAMAN, bu eserinin temel üçüncü tezi olarak ise 'artık Türk siyasî yapısının 'merkez-çevre' anlayışı ile açıklanamayacağı, çünkü çok komplike değişim ve dönüşümlerin yaşandığı, bu kavramlar yerine 'merkez'deki çevre', 'çevre'deki merkez', 'coğrafî merkez/çevre; siyasî merkez/çevre' gibi kavramların kullanılmasının elzem olduğunu belirtiyor.(s.xiv)
KAHRAMAN; yine eserinin 'Önsöz'ünde, 'Osmanlı Türk Siyasî Modernleşmesi'nin 'devlet olgusu'na; 'Batı Siyasî Modernleşmesi'ne nazaran, daha fazla ehemmiyet verildiğini; esasında 'modernleşmenin de, siyasî modernleşmenin de 'kurucu unsuru'nun 'DEVLET' olduğunu; 'Osmanlı ve Cumhuriyet Modernleşmeleri'nde, asıl 'Devlet Nasıl Kurtarılır?' suâline cevaplar arandığını vurgulamaktadır.(s.xiv)
BATI MODERNLEŞMESİ-TÜRK MODERNLEŞMESİ
Hasan Bülent KAHRAMAN, eserinin 'Türk Siyasal Modernleşmesi, Kavramı ve Kurucu Dinamikleri" bölümünde ise Osmanlı'da modernleşmenin, 'Batı'yı izlemeye başladığı' yüzyıl olan 16. yüzyıla kadar götürülebileceğini hatırlatmakta.(s.4) 'Batı'yı izlemeye başlaması ile gerilemesini durduracak çareler araması ile Osmanlı'da 'Modernleşme' de başlamıştır, hatırlatması yapan KAHRAMAN; "Türk Modernleşmesi'nin 'farklılığı'nı, 'özgün'lüğünü ise şöyle belirtmekte:"Türk Modernleşmesi, elit merkezli, yukarıdan aşağıya inen, hiyerarşik bir yapıya sahip, devlet odaklı, kurtarıcılık misyonu içeren, toplumsal iç refahın sağlanması ve toplumsal iyinin yaratılmasından çok, ülkenin dış ilişkilerindeki konumunu güçlendirmeyi öngören, bürokratik ağırlıklı bir anlayışa dayalıdır."(s.4,5) Yani 'kontrollü bir modernleşme...'(s.5)"...Zamanın akışına bırakılan bir olgu...doğal değişim..."(s.5)
'Türk Modernleşmesi'nin kaynağı ise 1789 Fransız Devrimi'ni anlama çabası ile 3. Selim ile başlamıştır, diyen ve 1839 Gülhane Fermanı ile Osmanlı âdeta 'dışarıyla(/Batı ile) bütünleşmektedir.' KAHRAMAN'ın da vurguladığı üzre,"Türk Modernleşmesi'nin hiçbir zaman kendi kendisini üreten bir süreç olduğu düşünülmemelidir....Batı'nın müdahalesi ve Batı'yla sürdürülen iletişimin sonucu...Batı'yla kurulan gündelik iletişimin,bir düşünce sisteminin diğer bir kültüre ve sosyal yapıya aktarılması üstündeki etkisidir..."(s.9)
Hasan Bülent KAHRAMAN'a göre 1876'da bir parlamento'nun kurulması, bir Anayasa'nın ilan edilmesi, 'çok önemli gelişmelerdi.'(s.10)'Türk siyasî modernleşmesinin bir özelliği de; Türk Modernleşmesi'nin bir elit çekirdeğin yönlendirilmesine bağlanmasıdır. " Ve bu 'elit çekirdeğin fonksiyonu ise şunlardır:
"1) ...Modernleşmenin temel tanımları elitler tarafından yapılır.
2)...Modernleşmenin gerçekleştirilmesi bir grup öncünün iradesi dahilindedir...
3) ...İttifak ortakları aramaları...Siyasî kadrolar...Ordu..."(s.11)
Hasan Bülent KAHRAMAN, 18. yüzyılın sonunda ve bütün 19. yüzyıl boyunca Osmanlı'nın Batı'daki düşünce ve siyasî hareketlerden etkilenmesini ise maddeler hâlinde açıklanabilmekte: "1) ...İmparatorluk fizik olarak çözülmektedir...Batı sürekli güçlenmektedir.
2) 1789 Fransız Devrimi'nin Batı toplumlarında meydana getirdiği değişim.
3) ...Batı kapitalizm'in yeni bir sıçrama yaptığı dönem.
4) Çare: Kurumsal yenilenmeler...
5) 2. Abdülhamid Dönemi ile 'erken burjuvazi'nin oluşması."(s.18, 19)
Yani "Osmanlı Modernleşmesini hazırlayan dış dinamiklerdir."(s.19)'Modernleşmeden ziyade modernleştirici iradenin ortaya çıkması...'(s.19)
Hasan Bülent KAHRAMAN, eserinde yine 'Modernleşme'yi , "Bir anlamda bürokrasinin de 'farkına' vardığı, yaşanmasını zorunlu gördüğü bir değişim/dönüşüm"(s.28) olarak tanımlarken;'Türk Modernleşmesi'ni ise ,"Haklar(hukuk) temelinde düşünülmüş, hukukî bir dönüşümü öngörmüş, sınıfsal bir temelden yoksun amma metinsel bir bilgiye dayalı ideolojik olmaktan çok, ütopik bir çıkış'(s.28) olarak tanımlamakta.
'Osmanlı Modernleşmesi'nin 'motoru' olan Namık Kemal, Ziya Paşa gibi 'Osmanlı Aydınları'; 'Fransız Romantizmi' d e denilen 'etkilenmeler'le, 'vatan, millet' gibi kavramları dillendirirken; bir kısım 'Osmanlı Aydınları' da,-Ahmet Rıza kuşağı gibi- "bilim dini" de denilen 'evrim temeli üstüne oturan ve adına da Pozitivizm denilen 'zihniyet'le, 'Osmanlı toplumsal dönüşümüne' "öncülük" yapmaktaydılar.(s.30, 31)
Yani millîlik, maneviyatçılık, pozitivizm,materyalizm...
Ve neticede KAHRAMAN'ın da vurguladığı üzre,'Osmanlı Modernleşmesi'ne 'öncülük' eden 'siyasî görüşler'i, üç başlıkta toplayabiliriz:"1) Sosyal Darwinizm. Toplumun gelişimini, dönüşümünü bir süreklilik ve çizgisellik içinde tasvir eder.
2) Muhafazakâr anlayış: Dinin toplumsal rolünü ihmal etmeyen, tersine, onu ilerleme düşüncesinin kaynağında bir yere yerleştirmeyi öngörür.
3) Radikal kopuş anlayışı: Elitist modelin beninsenmesi, radikal ihtilal düşüncesi."(s.36)
KAHRAMAN, 'Modernleşme'mizin, ilk başlarda, 'Sosyal Darwinist' bir 'zihniyet'le başladığını, zamanla 'Materyalizm'e kaydığını, hattâ 'Radikal Kopuş'u temsil eden üçüncü aşamada ise 'halk'ımızın, 'millet'imizin bir 'sürü' olarak görüldüğü ve böylece "hem din'i devre dışı bırakan", hem de 'bilim dini' ile yola devam eden bir anlayışla 'Cumhuriyet Modernleşmesi'ne geçildiğini hatırlatıyor.(s.38,39,40)
TÜRKİYE'DE TARİHÎ BLOK OLGUSU
Hasan Bülent KAHRAMAN, eserinin 'Türkiye'de 'Tarihsel Blok Olgusu' başlıklı kısmında ise 'ideoloji' olarak 'modernleşme'ye bakışı, 'modern', 'modernite' kavramını ve yine 'Batı Modernleşmesi' ile 'Türk Modernleşmesi' arasındaki 'farklara' eklenecek tesbitler ile 'kurtarıcılık', 'Kameralizm' kavramları ile 'Batı Burjuvazisi' ile 'Osmanlı Burjuvazisi'nden dem vurmakta. Ve bu kısmın sonunda 'ideolojik tercihi'ni yansıtan, Marks, Hegel, Darwinizm, Lenin ve Pozitivizm'den bir hayli bahsetmektedir...
'Modern' kavramının ilk defa 'Romalılar' tarafından kullanılan bir kelime olduğunu belirten KAHRAMAN; 'Hıristiyanlığı benimseyen Romalılar'anlamında kendilerine 'Modern'; kabul etmeyen Romalılara ise 'Pagan' denildiğini hatırlatmakta. "Batı modernitesi modernleşmeyi kendi içinden çıkan, başka toplumlarda örneği görülmeyen, salt Batı'ya özgü bir gerçeklik ve gelişme olarak benimsenmiştir. Öteki toplumlar ancak Batı tarafından modernleştirilebilirler..."(s.47) tesbitini yapan KAHRAMAN, 'Türk Modernleşmesi'nin Batı Modeli'ne dayandığını, Türkiye'deki modernleştiricilerin 'öz-oryantalistler' olduğunu ve Türk modernleşmesinin 'atılımcı' ve 'devrimci' olduğu "(s.48) vugusunu da yapmakta. 'Türk Modernleşmesi'nde, 'devlet-toplum' ve 'yönetim-siyaset çatışmaları'nın yaşandığını belirten KAHRAMAN; 'Türk siyasî modernleşmesi, Selçuklu-Osmanlı çizgisi itibari ile 'devlet öncelikli', 'devlet merkezli' iken; 'Batı Modernleşmesi'nde ise 'Toplum öncelikli, toplum merkezli' tesbitini de yapmakta.(s.52)
Bu babdan olmak üzere 'kurtarılması gereken sadece devlettir. Söz konusu ola kurtarıcılık bilinci, devlet odaklıdır...Devlet'in dönüştürülmesi.....'ifadeleri ile 'kurtarıcılık' kavramını açıklayan KAHRAMAN; 'Kameralizm' kavramını ise 'Devlet'in hazinesini, gelirini arttırma düşüncesi' olarak tanımlamakta.(s.53) Ve 'devlet'in bekâsı ile devlet'in kurtarılmasının aynı anlamda kullanılması.
"Bürokrasi seçkinleriyle, asker seçkinlerin, devletin ayakta kalması amacında birleşmesi, ...aslında seçkinlerin ideolojik tercihleriyle askerin eylemsel önceliği birleşmiştir."(s.54) tesbitini yapan KAHRAMAN, 'Bu, Türk siyasî modernleşmesinin kırılma noktasını meydana getirdiği gibi, onu kendisine ait özgül tarihin geçmişine bağlıdır."(s.54) demekte. Ve böyle bir düşüncenin de 'Pozitivizm' ile örtüştüğünü ifade etmekte.(s.54) Ve eserinin ileriki sayfalarında ve "AKP ve Türk Sağı" isimli eserinde de, zaman zaman zikrettiği üzre, 'Tarihî Blok,Ordu+Bürokrasi+Aydınlar'dan meydana gelen bir 'blok.'
BATI BURJUVAZİSİ-OSMANLI BURJUVAZİSİ
'Burjuvazi'nin bir 'sermaye hareketi' olduğunu ve 'ekonomik güç'ün ardından 'siyasî güç'te oluşturduğunu vurgulayan Hasan Bülent KAHRAMAN; 'Batı Burjuvazi Çağı'nın '1780-1870' yılları arası olduğunu; 'sermaye birikimi'nin oluşması ile 'sivil toplum', 'kamusal alan' gibi kavramların da ortaya çıktığını, Fransız ve İskoç Aydınlanmaları, Liberalizm ile 'dinîlik ötesi bir siyasî güç' hâline gelişleri...'Dünyayı dünyanın bilgisiyle açıklamak' diye tanımladığı 'laiklik' ve 'sekülarizm', 'yurttaşlık' kavramları . 'Devlet, yurttaşın haklarını korumak için mevcut bir organizma.'(s.61,62,63,64,65,66,67)
Ve 'yukarıdan aşağıya Osmanlı dönüşümü...1908 sonrası, siyasî partilerin kurulması, farklı ideolojilerin savunulması, değişik siyasî davranışlarının gösterilmesi ve devlet'ten bağımsız bir alanın oluşturulması.(s.70, 71) "Solcu siyaset bilimci" Hasan Bülent KAHRAMAN, 'Osmanlı burjuvazisi'nin ortaya çıkışını, 'Batı etkili bir burjuvazi dönüşümü, Liberal bir dönüşüm' olduğunu vurgulamakta.(s.72) Daha 1906'larda, Pozitivist zihniyetli siyasî güç sahiplerinin 'vesayet' oluşturmaları, asker-aydın ittifakı...(s.72,73)
TÜRK SİYASÎ YAPISININ ÜÇ MODEL ile İZAHI
Hasan Bülent KAHRAMAN, eserinin 99-118 sayfaları arasında, 'Türk siyasî yapısı'nı anlamamızı kolaylaştırıcı üç değişik model ile izahına ayırmış.
Belki de bu 'model'lerden hemen hemen bildiğimiz 'merkez-çevre modeli."Eserinde sık sık diyebileceğimiz ölçüde Prof. Şerif MARDİN'i zikreden KAHRAMAN; MARDİN'in 1972 tarihli makalesinde dile getirdiği bu 'kavramlar'ın, ancak 1990'larda yaygınlaştığını da vurguluyor. 'Öncelikle 'merkez-çevre'kavramını doğrudan geliştiren MARDİN değildir. MARDİN bu kavramı makalesinde belirttiği üzre Shillis'ten almıştır. Shills, 1970'ler Türkiyesi'nde sıklıkla baş vurulan görüşleri benimsenmiş ve önemsenmiş bir sosyologdur. İkincisi MARDİN'in tezi çok uzun yıllar dikkat çekmemiştir. Sözkonusu kavramın dolaşıma girmesi 1990'larda başlamıştır. '(s.100) diyen Hasan Bülent KAHRAMAN; 'taşra=çevre, merkez=Kemalizm'i âdeta çağrıştırmakta.(s.100, 101) Ve 'din/İslam' kavramının, çeyrek asır sonra, 1950'de, Demokrat Parti(DP) ile yeniden ortaya çıkışı. Yani bir bakıma "çevre'nin dirilişi!"
Hasan Bülent KAHRAMAN, 'Türk Siyasî Yapısı'nı anlamadaki ikinci 'model'in ise 'Devlet Egemen Model' yani 'devlet öncelikli model..."'Bizans-Doğu Roma Modeli; Asyatik-despotik devlet yapısı, Osmanlı'da 'devlet anlayışı'.' KAHRAMAN'ın ifadesi ile 'Devlet, Osmanlı İmparatorluğu'nda her şeyin üstündedir, hatta daha retorik bir ifadeyle kendisinin bile üstündedir. Devletin varlık sebebi, devleti ayakta tutmak içindir. Bireyin olmadığı, "kul" anlayışının hakim bulunduğu bu sistemde onlar da aynı amaçlar yüklüdür. Kaldı ki, kullara da sürekli olarak varlıklarını devlete borçlu oldukları hatırlatılır."(s.103)
Kaldı ki, neredeyse 'Türk Modernleşme Tarihi'miz boyunca, sorulan 'temel suâl', hep "Devlet Nasıl Kurtarılır?" olmuştur. 'Osmanlı Modernleşmesi'ndeki 'suâl' bu idi. 'Cumhuriyet' ise bir 'devlet kurmanın parametresi' olarak ortaya çıktı. Osmanlı'da 'hikmet-i hükümet', 'Türkiye Cumhuriyeti'nde 'devlet aklı' ve tabiki 'devlet-egemen model', 'demokratik sistem'le çekişmekte. 'Niçin 'Devlet egemen modele sahip olunulmuştur?' suâlinin 'sebepleri' ise; 1) 1950'lerde başlayan-1990'larda biten tabiki- Soğuk Savaş.2) Askerî Darbeler daima devleti korumak, devletin sürekliliğini sağlamak, devleti yıkılma tehlikesinden korumak dürtüsüyle ortaya çıkmıştır. 3) Devlet, Türkiye'de milliyetçilik aracılığı ile büsbütün "fetişleştirilmiştir..."
4) Kemalizm'in de 'devletçi' olması...
5) Sadece 'sağ'ın değil; 'sol'un da (CHP) 'devleti mutlaklaştırması...'(s.106,107)
Ne var ki, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi ile bilhassa 'sağ', 'Devlet egemen modeli'ne sahip olmanın bedelini 'çok ağır' ödemiştir, diyebiliriz....
KAHRAMAN'ın da zikrettiği üzre 'Batı Modernleşmesi' ise zamanla 'toplum-birey özlü modele' dönüşmüştür."(s.103,104)
"Türk Siyasî Yapısı"nı anlamamızı kolaylaştırıcı "3. Model" ise Namık Kemal-Ziya GÖKALP-Mümtaz TURHAN-Cemil MERİÇ; öbür yanda da Kemal TAHİR-Attila İLHAN'la belirginleşen düşüncelerden oluşur. KAHRAMAN'a göre "Türk Modernleşme sürecinin ana modelidir...Farklılık bir realite olarak kabul edilir ve Türkiye'nin Batılılaşması bir ilke olarak benimsenir...Sözkonusu kültür Batı'yı özne ve nesne olmak arasında tartan bir anlayışa dayanır....Batı'yı seçmeci bir anlayışla kavrar..."(s.109, 114)
Hasan Bülent KAHRAMAN, 'Türk Siyasî Yapısı'nı izah eden 'üç model'in 'benzerlikleri'ni ise şöyle sıralar: 1) Revizyon ihtiyacı.
2) 1950 sonrasını yeterince izah etmezler...
3) Tarih başlı başına bir rol oynar...
4) Ana mes'ele 'modernleşme'dir...
5) Türk siyasî hayatı, daha ziyade bir siyasî tarih yaklaşımı ile ele alınmıştır...(s.116, 117, 118)
TARİHÎ BLOK OLGUSU
"Solcu siyaset bilimci" Hasan Bülent KAHRAMAN, 'Türk Siyasî Hayatı'nın 1950-1980, otuz yıllık dönemini incelerken önerdiği 'model' ise 'Tarihî Blok Olgusu'dur. KAHRAMAN, "Tarihsel Blok(/Tarihî Blok İ.G.), Türkiye'de, Osmanlı modernleşmesinin son dönemi olan 1889'dan başlayarak Ordu+Aydınlar+Bürokrasi'den oluşmuştur....Prof. Şerif MARDİN tarafından 'merkez' diye nitelendirilen olgudur. Karşısında büyük halk yığınlarından ve özellikle taşra burjuvazisinden oluşan ve gene MARDİN'in 'çevre' diye tanımladığı olgu yer alır. Bugüne kadar Türk siyasal yapısı bu iki olgunun birbiriyle çatışması olarak tanımlanmıştır. Fakat çatışmanın ayrıntıları ve niteliği irdelenmemiştir. Öte yandan özellikle 1970'lerden başlayan ve nihayet 2000'lerde doruğuna ulaşan bu ikilem ve ikili yapı, artık sadece merkez-çevre çelişkisi olarak tanımlanamaz. Çünkü hem 1970 sonrasında merkez kendi içinde çatışmaya başlamıştır, hem de merkezin içinde bir çevre, çevre'nin içinde bir merkez oluşmuştur. Bu gelişmelerin sonucunda siyasal/ideolojik merkez-çevre ilişkisinden sosyolojik/coğrafî merkez-çevre ilişkisine kayılmıştır. Türk siyasetinin yaşadığı yakın dönem krizlerini bu dinamiğin içinde aramak çok daha anlamlı ve açıklayıcı olacaktır."(s.123)
"Türk siyaseti, pasif modernleşme, aktif modernleşme hatlarından oluşmuştur ve bu süreç hâlâ devam eden, henüz tamamlanmamış bir gelişme çizgisidir."(s.123)
'Tarihsel Blok' kavramının Antonio Gramsci'nin geliştirdiği bir kavramdır'(s.123) vurgusunu yapan Hasan Bülent KAHRAMAN; 'Ordu modernleşmeye öncülük ediyorsa, pasif Ordu modernleşmesi; toplumun değiştirilmesini, kendi misyonu olarak gören modernleşmeye de aktif Ordu modernleşmesi kavramlarını da geliştirmekte.(s.130)
'Tarihî Blok'un 'Ordu+Aydınlar+Bürokrasi'den oluştuğunu ve MARDİN'in 'merkez'kavramına karşılık geldiğini tekraren belirten KAHRAMAN; 22 Eylül 1909 tarihli İttihat ve Terakki Fırkası'nın Kongresi'nde, 'Trablus Delegesi' olarak konuşan Mustafa Kemal'in 'Ordu'yu siyaset'ten ayrı tutarak'; ya Ordu, ya siyaset görüşüne sahip olmasının asıl sebebinin 'Ordu'yu denetim altında tutmak' olduğunu da hatırlatıyor.(s.156)
TARİHÎ BLOK'TA KIRILMALAR
'Askerler-Aydınlar' ilişkileri babında 'Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesi' içinde de 'Tarihî Blok'un süreklilik gösterdiğini belirten ve eserinde de genişçe(121-160) izah eden KAHRAMAN; mes'eleyi 'yakın dönem Türk siyasî hayatı'na getirmekte; 'Yakın dönem tarihi, Tarihsel Blok'la çevrenin zıtlaşmasıdır.'(s.165) demekte.
1950'lerden itibaren 'taşra'larda 'muhalefet'in ve 'siyasî çevre'nin oluşması, eserinin 176.sayfasında da vurguladığı 'göç ve kentleşme olgusu' sonrası 'siyasî çevre hareketleri'nin ki Demokrat Parti Hareketi'ni de dahil edebiliriz, yaşları 40'ı bulmuş olan Millî Görüş/Erbakan Hareketi, Gülen Hareketi ve Ülkücü Hareket'in ortaya çıkışı ile 'Ordu+Aydınlar+Bürokrasi'den oluşan 'merkez'de, yani 'Tarihî Blok'ta, 'kırılmalar' da yaşanmaya başlanmıştır. 'Taşra burjuvazisi'nin önce 'ekonomik', sonra da 'siyasî güç' elde edişi ve 'merkez'deki çevre' hâline gelişi; hızla dışa açılan ve 'devlet'ten bağımsız bir sermayenin, 'Anadolu Sermayesi'nin oluşumu, 'çevredeki merkez ve 'merkez' tarafından gerçekleştirilen Pasif Modernleşme'nin yerini "çevre tarafından gerçekleştirilen' 'aktif modernleşme'nin alması....(s.174,175,176,177,178,179) Ve 'merkez'i temsil eden Tarihsel Blok'un sürdürdüğü pasif-hukukî-kültürel değişim, sürekli biçimde Ordu desteğini yanında tutar. Çevre, siyaset meydanında etkin olduğu bütün dönemlerde merkezi Ordu kanadından gelen bir darbe ile karşılaşmıştır."(s.180)
"Darbeleri, merkezin restarosyonu" diye de tanımlayan KAHRAMAN,'Tarihsel Blok'ta iç çekişmeler de yaşandığını vurgulayarak; 1908'den 2007'ye kadar bir 'Merkez-Çevre İlişkisini Sistemleştirme Modeli de geliştirmiş.(s.182) Ve bu 'Sistemleştirme Modeli'nde de 'Askerî Darbeler Dönemi', 'Restarosyon Dönemi' olarak tanımlanmış.
Neredeyse 100(yüz) yıllık 'Merkez-Çevre İlişkisini Sistemleştirme Modeli'nin 182, 183,184. sayfalarında açıklamaları da yapılmış.
Meselâ, 1950-1960:İlk kırılma.Çevre egemenliği.1960-1961; 1971-1973;1980-1983;1997-2002 yılları arasındaki 'dönem'ler ise öncelikle 'restarosyon dönemi'diye isimlendirilmiş. Ve 2007 için ise 'Demokratik tepki.Merkezdeki çevre-Çevredeki merkez koalisyonu.'
"TARİHÎ BLOK: İÇ ÇATIŞMALARI ve DÖNEMLER"
"Solcu siyaset bilimci" Hasan Bülent KAHRAMAN, eserinin bu son bölümünde, 'Tarihî Blok'da yaşanılan 'İç Çatışmaları', 'dönem dönem' ele alıp, incelemektedir. Ve KAHRAMAN şu önemli tesbitleri yapar:"Tarihsel Blok(/Tarihî Blok İ.G.), dönemler içinde Türk siyasetini daima etkilemiştir. Ordu+Aydınlar+Bürokrasi olarak ortaya çıkmış bu koalisyonun etkileyiciliği...Özellikle 1908-1960 dönemi'nde,( 52 yıl boyunca İ.G.), bu blok herhangi bir çatlak üretmeden devam edebilmiştir.(Homojen'dir yani İ.G.) 1960'dan başlayarak 'blok' kendi içinde şiddetli sarsıntılar yaşar ve kırılır. O andan itibaren Türk siyasal yapısı, bir yandan bloğ'un genel etkisine, bir yandan da bloğ'un kendi içindeki dönüşümüne tanıklık eder....En önemli öğenin demokratikleşme olduğunu söyleyebiliriz...Demokratikleşme, Tarihsel Blok'un(/Tarihî Blok'un) iç parçalanmasını ve onun siyasete yansımasını açıklayabilmektedir. Tarihsel Blok'un iç çatışması sürmektedir."(s.188)
Yani KAHRAMAN, demek istemektedir ki, 'Ordu+Aydınlar+Bürokrasi'den , bu üç unsurun 'yekpare dayanışması'ndan oluşan 'Tarihî Blok',52 yıl boyunca(1908-1960) 'homojen' bir şekilde varlığını sürdürmüştür. Ancak 'demokratikleşme' ile birlikte bu 'yekpare dayanışma' bozulmuş ve 'blok'ta da kırılmalar, çatlaklar meydana gelmiştir. Ve 'Tarihî Blok'daki bu 'süreç' bugün de devam etmektedir. Nitekim 'askerî vesayet'i sonlandırma çalışmaları ve 'askerî reform' düşünceleri, Tarihî Blok'taki çözülme sürecinin de yansımalarıdır. Artık 2009'lar Türkiyesi'nde 'yönetilenler', beş harften oluşan 'darbe' kelimesini duymak bile istememekte; 'darbe günlükleri', 'darbe girişimleri', 'İrtica ile Mücadele Eylem Planları' gibi "Genelkurmay'ın Suç Dosyalarını", aslında 'Tarihî Blok'un Suç Dosyalarını' oluşturan unsurları, demokratik hukuk yolu ile giderilmesini beklemekte ve bu yönde âdeta 'Tarihî Blok'un kendisine 'çeki-düzen' vermesini de arzulamaktadır.
'Dönem dönem' inceleme yapan KAHRAMAN; bu dönemleri başlıca 1908-1950 Dönemi;1950-1960Dönemi;1960-1965 Dönemi; 1965-1971 Dönemi; 1971-1980 Dönemi; 1980-1991 Dönemi; 1991-1997 Dönemi ve 2000'li Yıllar, olarak tasniflemekte.
"1908-1950 Dönemi" için 'neredeyse kesintisiz, saf biçimde, pasif modernleşmenin kurucu hamlelerinin gerçekleştirildiği dönemdir."(s.188) diyen Hasan Bülent KAHRAMAN; '...İttihat ve Terakki'nin ardından da Cumhuriyet Halk Partisi'nin kesintisiz, dokunulmaz, tartışılmaz iktidarı ile belirginleşir. Dönemin en önemli özelliği, siyaseti kapsamamasıdır."(s.188) demekte. Ayrıca 'Cumhuriyet'e geçilmesi'ne kadar ki süreçte, 'Pozitivizm, Materyalizm ve Türk-İslam Sentezi de dediği milliyetçi düşüncelerin âdeta iç-çe geçmelerini sonunda 'milliyetçi düşüncenin ağırlığı ile 'Millî Devlet'in kurulduğunu da vurgulamakta. Ve dönemin aslında 'apolitik bir dönem olduğunu'(s.194) da hatırlatmakta. Ve tabii zamanla yeni 'resmî ideoloji' olarak belirginleşen 'Kemalizm'in de ortaya çıkışından bahsetmektedir. Ve KAHRAMAN, 'Kemalizm'in iki kavramı vurgulayacaktır. Büyük kenti dönüştürmek için Batılılaşma; küçük köylülüğü ve taşrayı dönüştürmek için laiklik-din kontrolü'(s.195) vurgusunu da yapmakta.
"1950-1960 Dönemi" için ise Hasan Bülent KAHRAMAN; 'CHP ile devlet yöneticisi kademeler arasındaki ilişkisinin koparılması, seçim şartlarının değiştirilmesi yani 'açık oy, gizli tasnif' yerine, 'gizli oy, açık tasnıf'in getirilmesi', DP'nin başarısını getirmiştir. "Böylelikle 1908 sonrasında neredeyse bir tunç yasa gibi hakim olan Ordu+Bürokrasi+Aydınlar İttifakı sona ermiş ve iktidar merkezden çevreye/halka kaymıştır."(s.198)
KAHRAMAN, DP'nin ortaya çıkışını, 1942-1946 yılları arasındaki sürece bağlamakta,"AKP ve TÜRK SAĞI" isimli eserinde ve bu eserinde de vurguladığı üzre(s.202,203,204), her biri birer 'Toprak Ağası' olan kadronun, 'ekonomik sebeplerle' CHP'den kopup, DP'yi kurmaları; nihayetinde 'orta sınıflar, gayr-i müslim kesimin bir bölümü ve bir de 1938-1945 yılları arasında süren İkinci Dünya Savaşı'nın getirdiği ekonomik yıkımlarla, 1950'de 'DP Zaferi' yaşanılmıştır. KAHRAMN'a göre aslında "Eğer adaletli bir sistem uygulansaydı, DP 1946 seçimlerini de kazanabilirdi."(s.199)
KAHRAMAN; 'DP'yi iktidara taşıyan Türk Siyasî Yapısı'nı daha iyi bir şekilde algılamamızı sağlayacak iki kavram daha ortaya atar. Biri, 'kurucu koalisyon' kavramı; diğeri ise 'taşıyıcı koalisyon' kavramı. KAHRAMAN'a göre 'kurucu koalisyon, büyük ve küçük burjuvaziyle, büyük ve küçük köylülüğün entegrasyonudur' ve radikal toplumsal kaymalar, bu entegrasyonun denetiminde ortaya çıkmıştır'.(s.208)
"Kurucu koalisyonu, büyük ve küçük ölçekli şehir ve taşra burjuvazisinin entegrasyonu" diye tanımlayan KAHRAMAN, 'taşıyıcı koalisyon' kavramını ise "kadrolar" vurgusu ile 'özel bir ekonomik sınıf oluşturmayan fakat belli bir toplumsal katman meydana getiren profesyonellerden ve özellikle de entellektüellerden oluşmasıdır."(s.209) tanımını yapmakta.
"Cumhuriyet döneminin muhalif aydın tarihi henüz yazılmamıştır"(s.210) tesbitini de yapan KAHRAMAN; 1945'li yıllarda 'öncü okul' olan İ.T.Ü.'den yetişenler, Amerika'da eğitim görenlerin, 'yeni kadro'yu oluşturduklarını vurgulamakta.(s.210)
"1960-1965 Dönemi"nde ise 'Tarihsel Blok'u oluşturan Ordu+Aydınlar+Bürokrasi üçlüsü, bu dönemden başlayarak, kendi içinde birbiriyle çekişmeye ve daha açıkcası birbirini tasfiye etmeye çalışmıştır." tesbitini yapan KAHRAMAN; "Tarihsel Blok'un özellikle Aydınları ve Ordu kanatları, iktidarı birbirini tasfiye etmek için de ister olmuşlardır."(s.213) demekte.
"Sol kemalist" ve "Muhafazakâr Kemalist Gruplar"ın 'Atatürkçülük Yorumları', 'YÖN' dergisi ve 'DEVRİM' gazetesinde dile getirilen görüşler; ki 'Tarihî Blok=Zinde Kuvvetler(Aydınlar)(Devrimi hazırlayanlar)+ Ordu(Devrimi gerçekleştirenler)+ Üniversite Gençliği(Devrimi taşıyanlar) ve AVCIOĞLU'nun 'gençler ve askerler arasında en etkili kitaptı 'dedirten "Türkiye'nin Düzeni", 'Cunta'lar, 'Cuntalaşmalar....'
'1965-1971 Dönemi'nde ise 'çevre'nin 'Adalet Partisi'(AP) ile özdeşleşmesi, 'aktif modernleşme...'
"1971-1980 Dönemi" ise belki de 'Tarihî Blok'u anlama açısından en önemli dönemdir de diyebiliriz. Hasan Bülent KAHRAMAN; dokuz yıllık bu dönemi, "Tarihsel Blok'un kendi içinde parçalanmaya başladığı dönem budur"(s.218) dediği dönem...Ve KAHRAMAN, "12 Mart 1971"de 'Muhtıra' yoluyla gerçekleştirilen müdahale ikili bir anlama sahipti. Bu 'muhtıra' hem Ordu'nun kendi içindeki bir kırılmaya, hem de Ordu ile Aydınlar arasındaki tarihsel kopuşa işaret ediyordu"(s.218) demekte.
"Sayısız cunta'nın kurulduğu, 'darbe girişimleri ile beslenmiş bir süreç..." "Gerçek Atatürkçülük, darbe yolu ile iktidar olmak " düşüncesindeki 'aydınlar...'
"Ordu'nun üst kademesinin alt kademelerden gelen bir darbeye karşı müdahalesidir"(s.218) şeklinde "12 Mart 1971 Darbesi"ni tanımlayan KAHRAMAN; dokuz yıllık bu döenmde 'büyük aydın kitlesi'ne 'balyoz harekatı' uygulandığını, askerî mahkemelerde yargılandığını, hapsedildiğini ve hatta öldürüldüğünü"(s.219) hatırlatmakta. Ve "Bu , Tarihsel Blok'un kendi içinde kırılması ve aydınlarla Ordu'nun artık birbirine ters düşmesidir. Ordu bu dönemde sol ve demokratik modellere tümüyle kapanmış ve o görüşleri savunan kesimle ilişkisini kesmiştir."(s.219) demekte. Ve yine KAHRAMAN; 9 yıllık bu dönemde 'merkez'in çevre'leştiğini; çevre'nin de merkezileştiğini ve 'Ordu ile aydınlar arasında bir daha öncekine benzer bir uzlaşma asla sağlanamamıştır."(s.221) tesbitini de yapmakta.
"1980-1991 Dönemi" ni ise KAHRAMAN; "Ordu, hedefini çok daha büyük ve radikal bir değişikliğe yönlendirmiş; AP kadroları ile ittifaka gidilmiş, Tarihsel Blok'a ait olan seçkinci ve genellikle 'siyaset üstü' diye tanımlanan 'mesafeliği'ni koruyamamasına yol açmış, AP ve radikal sağ kadroların ittifakı ile azmıştır."(s.222) demekte ve "Bunun sonucunda 12 Eylül, Tarihsel Blok'la tarihsel bütün bağlarını kesecek biçimde, bütün topluma karşı, gerçekleştirilen bir müdahale olarak ortaya çıkmıştır."(s.222) demekte. Ve 'tarih dışı', siyaset dışı(apolitical) bir anlayışa' dayalı modernleşmenin, tıpkı 1908-1950 arasında gibi yeniden ortaya çıkışıdır.'(s.222) vurgusunu yapan Hasan Bülent KAHRAMAN; 'Böyle bir çercevede apolitik-siyaset dışı bir toplum inşası ve örgütlenmesi- tasarlanmış ve 'tarihî müttefiki aydınlarda kesinlikle kopmayı öngörmüş ve tıpkı 'Kemalist 1930'ların organik, solidarist, korporatist, apolitik toplumun oluşması hedeflenmiş, 'Ordu daha da özerkleşmiş', daha da 'hakim/egemen unsur' hâline gelmiş ve "Aydın+Ordu İttifakı", bu dönemde(1980-1991) kesin olarak ve geriye dönüşü olmaksızın kopmuştur."(s.223) Yine de 'ideolojiler öldü' ve 'dört eğilim' gibi 'sloganlar'la yeşeren ve 31 Ekim 2009'da DP'yi "Çakma DP" hâline getiren ANAP ise fiilen biterken; "neo-liberal politikalar uygulayarak, 'çevre'deki merkezin partisi' veya 'merkez'deki çevre'nin partisi' olmuştur.(s.224)
"1991-1997 Dönemi"ni ise bu sefer 'çevre'nin iç çatışmalarının başladığı dönem'diye tanımlayan KAHRAMAN; yaşanılan sosyo-ekonomik dönüşümler' neticesi, her 'parça'nın kendi siyasetini ürettiğini belirtmekte.(s.226)
"Merkezin tam bir dağınıklık" içinde olduğu tesbitini yapan KAHRAMAN; 'aydınlar'ın da 'demokratik Kürt ve İslamî kimlik argümanlarını savunmaya başladıklarını"(s.227) da belirtmekte.
Ve "Tarihsel Blok'un bir blok olarak çatladığını gösteren 'göstergeler'in de ortaya çıktığı bu 6(altı) yıllık dönem ise tamamen 'Çevre'nin Siyasî Zaferi' ile dolu olduğu bir dönemdir.(s.226,227) "Sol zihniyetli" olup da 'çevre'ye, 'toplum'a duyarlı olan SHP ve DSP gibi partileri de 'merkezdeki çevrenin partileri saymak' gerekir."(s.228) diyen KAHRAMAN; aslında '28 Şubat Post-Modern Darbesi', merkezin bir tepkisidir de dedirtmekte(s.230), 'Ordu'nun da Tarihsel Blok'un arta kalan unsurları olarak bu kısıtlı çevreyle ittifak içinde olduğu söylenebilir' dediği 'arta kalan unsurlar' veya 'kısıtlı çevreler' ise 'cuntacılığı ile iç-içe geçmiş olan militer/muhafazakâr Kemalist tezleri savunan Cumhuriyet Gazetesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği gibi doktriner bir 'tercih' içinde bulunan kurumlardır'(s.230) demekte, "Tarihî Blok'a bu iki 'kurum'un destek verdiğini söylemekte.
"2000'li Yıllar" yani 2002 seçimleri sonrası dönem hakkında ise Hasan Bülent KAHRAMAN; "Merkez dediğimiz kavramın 'sosyolojik/coğrafî bir içerik ve anlam' kazandığını"(s.232) vurgulamakta ve bu eserinde AKP'yi , "titrisiz mütefekkir" Ali BULAÇ gibi "Millî Görüş/Erbakan Hareketi Partisi" saymamakta; DP,AP ve 1983'ün ANAP'ına benzetmektedir ve "kitlesel bir yığın partisi" tanımını yapmaktadır.(s.232)Ancak, ikinci bölümde ele aldığımız "AKP ve TÜRK SAĞI" isimli eserinde ise tıpkı Ali BULAÇ gibi "Millî Görüş/Erbakan Hareketi Partisi"nden de saymakta ve en nihayetinde AKP'yi bir "sistem partisi" olarak tanımlamaktadır...
"Modernleşme'nin öncelikle, siyaseti dışlayan bir sistem hazırladığını belirtmek gerekir. O sistem Tarihsel Blok'un etkinliğini ve dokunulmazlığını mutlak hâle getirmiştir".(s.243) sonucuna varan KAHRAMAN, "12 Eylül Cuntacıları'nın neden "siyaset dışı/apolitik" bir toplum modeli öngördüklerinin sebeplerini de anlamamızı kolaylaştırmaktadır. 1971'de 12 Eylül 1980'deki darbelerle, "aydınların bütün olarak Tarihî Blok'un dışına itildiğini"(s.245) belirten KAHRAMAN; "Türkiye'de 1960'dan beri devam eden tarihi sadece "Darbeler Tarihi" olarak değil; Kemalist ideolojinin toplumsallaştırılması-Acaba sol Kemalist ideolojinin mi, sağ/muhafazakâr Kemalist ideolojinin mi yahut bunların dışında Atatürkçü Kemalist ideolojinin mi?, diye suâl eylemeli..İ.G.- tarihî olarak değerlendirebileceğimizi de 's.245) hatırlatıyor.
Türkiye'mizde "modernleşme"nin nasıl bir seyir izleyeceğini ise 'dönemler' ve 'zihniyetler' üzerine yapılacak çalışmalarla anlaşılacağını, diğer ciltlerde, ikinci ve üçüncü kitaplarında bunu yapmaya çalışacağını vurguluyor...
02.11.09
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com veya metgultekin@hotmail.com
Dip Notlar:
(*):Hasan Bülent KAHRAMAN, "Türk Siyasetinin Yapısal Analizi-1,Kavramlar,Kuramlar,Kurumlar,Agora Kitaplığı, Birinci Basım, 2008 İstanbul
(**): Hasan Bülent KAHRAMAN,"AKP ve TÜRK SAĞI",Güncel Siyasî Meseleler, Söyleşi:Recep YENER, Agora Kitaplığı, 2. Basım, Mart 2009, İstanbul

Hiç yorum yok: