Powered By Blogger

10 Mayıs 2011 Salı

NİYE "KÜRTÇE PROPAGANDA" YAP(A)MIYORLAR?


NİYE "KÜRTÇE PROPAGANDA" YAP(A)MIYORLAR?

Bu zamana kadar ki "seçim sath-ı mailleri"nden ve "seçim vetireleri"nden çokca farklı bir "Milletvekilliği Seçimi Vetiresi" yaşamaktayız.
Elliye merdiven dayamış olanlar, hiç böyle bir "seçim vetiresi"ne şahid olmamışlardı.
"Çılgın projeler"den, "uçuk vaatler"den, "belden aşağı vurmalar" diye de ifade edilen "ahlâksızlıklar"ın "deşifre" edilmesine kadar, çokca "tuhaflıklarla" ve tabiî "reel politik" diye de tarif edilen "acı gerçekler"e de tabiri caizse "şahid" olmaktayız...
Bundan tam 19 yılı aşan bir zamanda;"Bizleri kirli sisteme entegre etmek istiyorsunuz..Bizler, sapına kadar 'Anadolu Çocukları', asla ve kat'a kirli sisteme entegre olmayacağız..'Kol kırılır, yen içinde kalır' düşüncesini asla ve kat'a kabul etmiyoruz..'Kırıla kırıla artık kol da kalmadı..' Bizim 'İslâm dâvâ"sı gibi bir "dâvâ"mız var", deyip; "yolları"nı ayıran "Muhammedî Gül Sevdalısı", "Nizâm-ı Âlem Kervanı"nın yaşadığı "o ilk vetirelere", fiilen ben de, İstanbul'da olmam hasebiyle şahid olmuştum, anladığım ve kavradığım kadarı ile sapına kadar "desteklemiştim" ve hâlâ da sapına kadar "desteklemekte"yim de..
2011'ler Türkiye'sinde "kirli sisteme entegre" oldukları da; "millî seküler zihniyetin kal'ası" oldukları da gün gibi aşikâr derler ya, aynen "aşikâr" olmuş; Ülkücü Alperen Hareket'in, maalesef "en ahlâksız" zihniyetlilerce de "işgal" edilmiş, güya "Büyük/Kitle Partisi M.H.P."de yaşanılan "kaset vakıaları" ile dolu bir "seçim vetiresi"ni hâlâ yaşamaktayız..Ve artık "susma"nın, "herşeyi sineye çekmenin", hele hele "kol kırılır, yen içinde kalır" demenin asla ve kat'a zamanı değildir.."Genel Başkan" seviyesinde, yaşanılan "kaset vakıaları"nı, "ahlâksız", "rezil/müptezel olguları", kendi tabanını, "M.H.P. tabanını", adetâ "yatıştırmak", "sübvanse"edercesine, mevcut "siyasî irade"ye ve "okyanus ötesi"ne atılmış olmanın hiçbir mânâsı kalmadı..
Ben şahsen bu "seçim vetiresi"nde, "Ülkücü Alperenler Meclis'e" diyen ve ne pahasına olursa olsun; sakın ola ki "Ülkücü Alperen Hareket"in "kitle partisi" olan "M.H.P.", "baraj altında" kalmasın, mutlaka "Meclis'te temsil edilsin", demeyeceğim..
"12 Eylül 2010 Referandum Vetiresi" ile "Ülkücü Alperen taban"da yaşanılan" şaşkınlıklardan, "M.H.P. Genel Başkanı"nın çeşitli şekil ve isimlerle tanımlanacak "söylem" ve "eylem"leri sebep olmuştur..
"Ruhlar âleminden beri kendimi Milliyetçi-Ülkücü-Alperen" gören ve bu "duruş" ve "zihniyet-yaşayış" bütünlüğümü "kendi çapımda" gerçekleştirmeye çalışan biriyim..."Siyasî rakipler" diyebileceğimiz şahıslar tarafından sürekli dillendirilen; "M.H.P. Üst Düzey Yönetimi" lakırdılarına "hiç mi hiç" iltifat etmiyor;"ne varmış M.H.P. üst düzey yönetimi"nde?, diyordum...
Neler yokmuş ki???
Rahmetli şairin; "dediklerin çıktı ihtiyar bacı" dercesine, "dedikleri", "denilenler" ne kadar da "doğru", ne kadar da "reel/gerçek" hâllermiş!!!
Ben, bazı "tarihçiler"in dillendirdiği gibi, "kızarak" çizgimi veya "siyasî parti"mi değiştirmem...
Ben, "edilley-i şer'iye dışında herşey tartışılır" diyen ve zaman "kafası zonk zonk zonklayan", sorgulamalar, eleştirel düşünceler, öz-eleştiriler getiren ve bunu da, 1980'den 2011'e, yazılarımla, ispatlayan biriyim...
"Ülkücü Alperen Hareket"; "Ülkücü Alperen" deyip;"Ülkücüler, bugünün Alperenleri; Alperenler, bugünün Ülkücüleri" deyip; asla "parti" ayırımına, "particiliğe" düşmeyen ve daima "partilerüstü" düşünüp "Ülkücü" kalmaya, "Alperen" kalmaya, "Ülkücü Alperen" kalmaya çalışan biriyim...
Sadece böyle bir "zihniyet" sahibi olduğumdan ve "zihniyet"imin icabını da "yaşamaya" çalıştığımdan; kendi çapımda, "başıma gelmedik de" kalmadı!!!
Ben, asla ve asla "Ülkücülükten", "Alperenlikten" "geçinen", "nemalanan" "mafyacı zihniyet"lerden, "çeteci düşünce" sahiplerinden hiç olmadım, inşaallah bu yaşımdan sonra da olmam!!
Ondokuz yıldır daima "M.H.P. Zihniyetlileri"nce "dudak bükülen", "horlanan", "küçümsenen"; tıpkı "Sosyalistler" gibi, tıpkı "İslâmcılar" gibi "Nizâm-ı Âlem Ülkücüleri" kervanında olmaktan dan gayet müsterihim, gayet huzurluyum,hiçbir vicdanî rahatsızlığım yok! Şunu niye böyle yapmışım, deyip de "keşke"lerim yok!!!
İşte, böyle "müptezellik"lerin, "rezaletler"in, "pislik"lerin "gün ışığına" çıktığı bir zamanda; hâlâ "Genel Başkan" seviyesinde "dezinformasyon"ların sergilenmesi,"ürkekcesine değil, erkekcesine hesaplaşmaya"gidilmemesi,"Ülkücü Hareket'in Mukadderatı" namına beni bir hayli yaralamakta...
Şimdi "susma zamanı değil"; şimdi "haykırma" zamanı; şimdi "seçim-meçim vetiresi" idi; bilmem ne idi, "aman Ülkücü Hareket'in kitle partisi"ne ilişmeyelim, deme zamanı değil...
Sıcağı sıcağına derler, ya, aynen, birey birey, fert fert "söylem" ve "duruş" gösterme zamanı...
Daha, "57. Koalisyon Hükûmeti "ortağı olarak yaptıkları "yanlışlıklar"ın "hesabı"nı, "adam gibi öz-eleştiri" yapıp da, "tabanı" ve "teşkilatları" ile "paylaşamayan"n bir "Genel Merkez"in "Üst Düzey Yönetimi"nden ne çıkar!!!
NİYE "KÜRTÇE PROPAGANDA" YAP(A)MIYORLAR?

Bu yazımı asıl, yukarıdaki başlığa binaen kaleme alacaktım..
"Kürtçe" mevzûnda bu zamana kadar iki elin parmağına yakın "yazı" yazdım..
12 Haziran 2011 Milletvekilliği Genel Seçimleri vetiresinde, "siyasî propagan" açısından getirilen "yenilik"lerden biri de, "Kürtçe", "Kürt dili", "Kürt lisanı" ile "siyasî propaganda" yapmanın "yasal" hâle getirilişi...
Peki, "siyasî propaganda vetiresi" başlayalı o kadar süre geçti; siz hiç duydunuz mu, "Kürtçe Siyasî propaganda" yapıldığını;"seçim mitingleri"nin "Kürtçe" konuşmalarla yapıldığını?
Niye "Kürtçe" siyasî propaganda yap(a)mıyorlar?
Daha geçen pazar, HaberTürk gazetesinin "Tarih" ekinde; daha önceki yazılarımızda da sıkca hatırlattığımız üzere; bir "İmparatorluk" olan "Büyük Osmanlı Devleti"nin "resmî dili" "Türkçe" hatırlatması yapıldı. Tarihçi Erhan AFYONCU'nun bu en yeni hatırlatmasında zikredildiği üzere, 1876 Anayasası'nda da "resmî dil"in" "Türkçe" olduğu "madde" olarak da belirtiliyor.(x)
Çocuklar soruyor, bazen "kafaları karıncalanıyor", "nasıl yani?", diye. Evlâdım, yavrum, şimdi biz "Latin Alfabesi"ne göre "Türkçe"yi kullanmaktayız; "bir "İmparatorluk" da olan "Büyük Osmanlı Devleti" zamanındaki "Türkçe" ise "Arap/İslâm Alfabesi"ne göre yazılmış olan "Türkçe" idi...
Farklılık "alfabe"de, deyince "kafalarının karıncalaşmaları" da gidiyor...
Bence, neticede "zoraki oluşturulmuş" olan, neredeyse otuz yıllık bir "siyasî çizgi"nin sahipleri; "Büyük Ortadoğu Projesi" icabınca da, son yıllarda "Kürtçe, Kürtçe"; "Kürtçe resmî dil" olsun" "propagandaları"nı sıkca yapıyorlar. Hattâ bu hususta "ticarî hayatımız"da bile ne "düzenlemeler" yapıldı..Amma ille de "Eğitim'de iki dil", "iki resmî dil" lakırdılarını zaman zaman dillendiriyorlar..
Neymiş, "Kürtlere zulüm edilmiş..."
Neymiş, "Kürtlerin hak ve özgürlükleri kıstlanıyormuş..."
Neymiş, "Devlet" katında, "bürokrasi"de "önleri kesiliyormuş..."
Bre yavrum, evlâdım, bilmem kaç yıllık "Cumhuriyet Tarihi"mizde, sadece "Kürtlere" mi "zulüm" yapıldı?
Bence "herkese zulüm" yapıldı...
"Kürtler"den hâlen nice "Devlet Bakanları", nice "Milletvekilleri" var...
"Bürokrasi" de nice "Kürtler" var...
"Kürtoğlu Kürt Başbakanlar", "Kürt Cumhurbaşkanları" da görmedik mi?
Kaldı ki, nedir "Kürt-Türk"?
Bak, görmüyor musun, "harfleri" bile "aynı" değil mi?
"Kürtler"le ilgili yazılan "eserlerdeki "K" harfleri yerine "T" harfini yerleştir; işte bir "K" ve "T" farkı kadar "farkımız" var, demişti, yıllar önce rahmetli Osman Yüksel SERDENGEÇTi...
"Doğru" dememiş mi?
Kaldı ki, son ismi "Barış ve Demokrasi Partisi"(B.D.P.) olan  ve "K.C.K", "P.K.K.", "Kandil", "İmralı" gibi "ayakları" da olan tamamiyle "Marksist-Leninist-Ateist", "Sosyalist" ve "Materyalist" olan ""bu zihniyet" sahiplerinin kaçta kaçı "Kürtçe" konuşabiliyor ki?
"Kürtçe" bilmediklerinden, "Kürtçe" konuşamadıklarından dolayıdır ki, "seçim mitingleri"ni "Kürtçe" yapamıyorlar işte!!!
Bu kadar basit yahu!!!
11.Mayıs.2011
İsmet GÜLTEKİN
ismet_gultekin@mynet.com ve metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: