Powered By Blogger

6 Mart 2008 Perşembe

ŞİİRLERİM

ŞEHİDLİK

Kimbilir, ömrüm nerede,
Ne zaman, ne şekilde,
Bitecek!
Ve ecel gelecek.
Şehidlik: ölü iken yaşamak!
Şehidlik: Bahşedilen ulvi paye!
“Şehid “olmayı dileyen “Velid”ler hürmetine,
“Dil” ile “Lisan” ile “Yazı” ile de olsa,
“Allah(c.c.) indinde bu şehiddir” denilen,
Bir insan olmayı dilemek!
Ve Sazak’lar, İmamoğulları,
Ve Önkuzular, Özmenler,
Ve Pehlivanoğulları, Duracıklar,
Ve Oduncular, İlbeyler, Gülbeyler,
“Şehidlik şerbeti” içmiş yiğitler!
Şehidlik: Ölümsüzlüğe açılan kapı!
Şehidlik: Bahşedilen ulvi paye!
30 Temmuz 1997
Şanlıurfa
KIŞKIRTICILAR

Batı lisanında derler size,
“Ajitasyoncular”, “ajit-problar”
Gönülleri “ajite” eden,
Kafaları “ajite” eden,
Kim ise,
Bu yolla varılmaz hedefe,
“Kışkırtıcılar” pineklesin,
“Gönüller yapmaya geldim” diyenler,
Pineklemesin artık!
“Kışkırtıcı”, insanı huzura değil,
“Kışkırtıcı”, insanı saadete değil,
“Kışkırtıcı”, insanı sıhhatliliğe değil,
“Kışkırtıcı”, insanı hüsrana götürür.
Slogancı “kışkırtıcılar”,
“Vulger” “kışkırtıcılar,
Gönüllerden, kafalardan,
Çekilin…
30 Temmuz 1997
Şanlıurfa

GENÇLİK

Daha dün gibi, geçen zamanlar,
Ömrümüzün baharı da geçiyor,
Körpelikler, tazelikler, toyluklar,
Bir bir sönüyor, kararıyor.
Gençlik: Hasat zamanı!
Gençlik: Hasene zamanı!
Gençlik: Hayır zamanı!
Gençlik: Hilm zamanı!
“Gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse”,
“Gençler yaşayabilse, ihtiyarlar okuyabilse”,
“Gençler ihtiyarlasa, ihtiyarlar gençleşse”,
Ey genç adam!
Artık yeter!
Bir saniyelik bile zamanın kalmadı.
Tak! Tak! Tak!
Ben Azrailim!
30 Temmuz 1997
Şanlıurfa

TUZAK

Profesyonellerin şirretsizliği,
Profesyonellerin hilekarlığı,
Profesyonellerin hinoğluhinliği,
Acımasız kapandır o!
Hınçlar giderilir onunla,
Kinler yatıştırılır onunla,
Öfkeler yumuşatılır onunla,
Rezalet kapandır o!
Bir bak etrafına,
İğdiş edilmiş insanlara,
Aldatılmış, kandırılmış;
Tuzaklar: Lağım dolu cendereler…
Oğlum! Tuzaklar gözünü korkutmasın,
Allah(c.c.) var, “hayr’ul makirin…”
31. Temmuz 1997
Şanlıurfa

TAASSUP(1)

“Bizden “misin, yaşa!
“Bizden” değil misin, geber!
31. Temmuz 1997
Şanlıurfa

TAASSUP(2)

“Bizden” misin, konuş!
“Bizden “değil misin, sus!
31 Temmuz 1997

ŞÖHRET

Buruşturup, çöpe atılacak nam!
Asıl şöhret: Kefene sarılacak nam!
31. Temmuz 1997
Şanlıurfa

DÜŞMAN

Hasedinle mahvolacaksın!
Kazdığın kuyuya,
Düşeceksin.
Düşman!
31 Temmuz 1997
Şanlıurfa

DOST

O dur ki, incitmez,
Nadide bir çiçek gibi,
Uzatır himmet elini.
Dost.
31 Temmuz 1997
Şanlıurfa

NEFSİN CEVAPLARI

Neden? Niçin? Nasıl? Kime? Niye?
Yapamam? Edemem? Gidemem? Diye,
Sesleniver nefsin cevapları…
31 Temmuz 1997
Şanlıurfa

RUHUN CEVAPLARI

Peki! Elbette! Tabii! Olur!
İmkandır! Fırsattır! Lütuftur!
Ruhun da cevapları budur!
31 Temmuz 1997
Şanlıurfa

NİYET

Şekilleniverir ötelerin kazanç hanesi,
“Niyet hayır, akıbet hayır”
31 Temmuz 1997
Şanlıurfa

SÜLEYMAN

Sen azgın değil, şeytanın dostusun.
Ucubeler ucubesi “mafya” da olsan,
Sen de iki metrelik yere gideceksin!
4 Ağustos 1997
Şanlıurfa

DÜZCELİ

Biliyorum Düzceli bana hıncın var,
Sen de hıncınla gebereceksin!
4 Ağustos 1997
Şanlıurfa

DÜŞMANLAR

Düşmanlar düşmancasına,
Ya dostlar?!..
4 Ağustos 1997
Şanlıurfa

ÇİNGENE

Yersiz, yurtsuz, evsiz denilirdi,
Şimdilerde onlar da çağ atladı.
Nurlu çingeneler!
Horlanırlardı, itilirlerdi, kakılırlardı,
“Bunlar da insan mı?” derlerdi,
Nurlu çingeneler!
Ne bilsinler, şöhreti maddede arayanlar,
Sulukule’yi, “Çingeneler Mahallesi”ni uhrevileştiren,
Nurlu çingeneler!
Anlasın artık insanlık,
Madde boş, mana hoş,
Nurlu çingeneler!
“Ne oldum değil, ne olacağım” demeli,
Bak, nurlu halkalarda da kimler var artık?
Nurlu çingeneler!
4 Ağustos 1997
Şanlıurfa

Hiç yorum yok: