Powered By Blogger

9 Ekim 2010 Cumartesi

Molla Said-i Meşhur BEDİÜZZAMAN ZİYA GÖKALP ile de TANIŞMIŞ!!!



Molla Said-i Meşhur’

BEDİÜZZAMAN ZİYA GÖKALP ile de TANIŞMIŞ!!!

Tek bir isim altında tanımlamaya çalışırsak; umum “İslamî Hareket”in-Günümüzde, muhtelif sebeplerden otuz ‘franksiyon’a ayrılmış Risale-i Nur hareketi de dahil- veya “Merkez’e İslâmiyet’i değil de, Merkez’e siyaset’i koyan” ‘Siyasal İslamcıların/İslamcı Siyasetçi Zihniyet” sahibi fikir, düşünce ve kalem erbabının,Ziya GÖKALP’e bakışları da hiç değişmiyor..

Hakkında “internet siteleri”nde “Ehl-i Şiâ” olduğu iddia edilen Abdurrahman DİLİPAK’tan M. Latif SALİHOĞLU’na ve Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ’ e kadar GÖKALP hakkında serdedilen görüş:” Türk Milliyetçiliği fikir hareketini yönlendirenler, aslında ‘Türk’ bile değillerdi. GÖKALP gibi aslında “Kürt Ziya” idi veya “adı Türk”tü veya “Yahudi” idiler…”

Esasta, ‘tarihî gelişimi’ anlayamamak veya “ideolojik” olarak ‘karalamak’ babından olsa gerek; terkibi bile çok yanlış olan ‘Ulus-Devlet’-halbuki Ulusal/Millî Devlet demeleri gerekir-anlayışı ile “İmparatorluklar Çağı’ sona erib de, Millî Devletler Çağı” başlayınca, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade olarak da Türk Milliyetçiliği fikir akımı ortaya çıkmıştı…”

Ne yapılsaydı ya? Tarihi boyunca asla ve kat’a ‘devletsiz’ yaşamamış “Türk Milleti”, “devletsiz” mi kalsa idi?..

Hattâ rahmetli Ahmet KABAKLI Hoca, ‘yakın tarihi’ ele aldığı iki ciltlik “Temellerin Duruşması” isimli eserinde, bu sebeptendir ki, “İstiklâl Harbi”nin, “Türk-İslâm Ülküsü” fikriyatı ile “Türk-İslâm-Akdeniz” terkibi bir düşünce anlayışı ile ‘kazanıldığı’nı vurgulamıştır…

“Türk Milliyetçiliği fikir hareketinin öncülerinin ‘Türk’ bile olmadıklarından, ‘Kürt’ hattâ ‘Yahudi’ olduklarından” dem vuranlar, bu kategoriye Ziya GÖKALP’i de eklemişlerdir..

Halbuki, bildiğim kadarı ile Ziya GÖKALP hakkında yazılan en son eser olan “Ziya Gökalp’i Doğru Tanımak, Doğan Kitap Yayınları, 2010” Orhan KARAVELİ’nin çalışmasında, elde edilen son verilere göre GÖKALP’in “Kürt Ziya” değil, “Türk Ziya” olduğu vakıasıdır…

ZİYA GÖKALP’E BAKIŞLAR NEDEN DEĞİŞMİYOR?

“Titrisiz münevver ve mütefekkir” olan Taha AKYOL’un, 12 Eylül 2010 Referandum sonrası bir gazeteye verdiği ‘ufuk açıcı’ ropörtajında, rahmetli Ziya GÖKALP’e, en azından “bir sosyolog olarak” değer verilmesi gerektiğini hatırlatmıştı.Kaldı ki, “Şu ‘Türk’ bile değil, aslında ‘Kürt’ veya ‘adı Türk’ veya ‘Yahudi’ demekle”, ancak “hastalıklı bir zihniyet” sergilenmiş olmaz mı? Kaldı ki, “Millî Şâir Mehmet Âkif ERSOY da aslında ‘Arnavut…’ Herşeyden evvel, bazı şahsiyetlere AKYOL’un da hatırlattığı üzere, “bir sosyolog olarak” da ‘değer’ vermek gerekmez mi?

Böyle “değerlendirmeler”, hem ‘düşünce körlüğü’ne sebep olabileceği gibi, ‘taassup bataklığı’na da saplanmak ihtimali vardır…

Bir diğer husus ise rahmetli Ziya GÖKALP’in “Türkleşmek-İslâmlaşmak-Muasırlaşmak” başlıklı ‘risale’nin, ‘kitapçığı’nın, eserinin hiç zikredilmemesi, gözden kaçırılmasıdır.Gözden kaçırmayan , kendini bazen “Türkiyeliyim” veya “İslâmcı değilim fakat Müslümanım” diye târif eden; hakkında, Cumhuriyet Gazetesi köşeyazarı Ali SİRMEN ve “Allah ile Aldatmak” isimli eserinde Yaşar Nuri ÖZTÜRK tarafından “CIA AJANI” olduğu ‘iddia’ edilen Mehmet Şevket EYGİ Hoca bazı yazılarında, bu hakikati dillendirirken; rahmetli Ziya GÖKALP’in sırf “Türkleşmek-İslâmlaşmak-Muasırlaşmak” dediği için ‘Üniversite’den atıldığını’ vurgulamaktadır..Yani “hem Türk, hem Müslüman, hem de Muasır olmak mümkündür” demenin ‘bedeli…’

KÖSOĞLU’NUN BEDİÜZZAMAN’I

“Türk Milliyetçiliği Fikir Hareketi”nin, “Ülkücü Hareket”in ‘mensuplarına, âdeta “Milliyetçi, Ülkücü,Alperen Model şahsiyet arıyorsanız, işte Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s.)” ‘temel düşüncesi’ni veren Nevzat KÖSOĞLU’nun eserinin-Bediüzzaman SAİD NURSÎ Hayatı-Yolu-Eseri, Osmanlı Devleti’nin 700.yılına armağan, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1999” - “Molla Said-i Meşhur Bediüzzaman”ın Ziya GÖKALP ile de tanışmıştı”(s.80) paragrafını okuduğumda, heyecanlandığımı ifade etmeliyim.Ki, rahmetli Bediüzzaman’ın hayatını “çizgi film” formatında anlatan iki CD’lik filmi izlediğimde, her defasında, Bediüzzaman’ın dilinden “Kızıl Elma Mefkûresi”nin ‘alaycı’ ve ‘tahkir’ edici bir üslupla dile getirilmesine bir anlam veremiyordum.Ve “çizgi film”in bu bölümleri, hiç de hoşuma gitmiyordu.

27 Mayıs 1980 Askerî Darbesi’nin “Yassıada Duruşmaları”nda, akranı bazı “düşünce adamları”na nazaran “omurgalı duruş” gösteren rahmetli Prof.Dr. Osman TURAN’ın, bir zamanlar “her Ülkücü’nün el kitabı” olan iki ciltlik “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” isimli eserinde “Kızıl Elma Mefkûresi”nin âdeta ‘künhü’, geniş bir şekilde izah edilmekteydi ve “İslâm namına” da ‘alay’ veya ‘tahkir’lik bir hâl de asla mevzubahis değildi.

BEDİÜZZAMAN’IN ZİYA GÖKALP ile TANIŞMASI

Zihnimde uyanan “Molla Said-i Meşhur Bediüzzaman ile Ziya GÖKALP’in Tanışması”nın daha da ‘ayrıntısı’ merakı…”Nur Hareketi”nin ‘ağbilerinden ve Bediüzzzaman(k.s.)’ın talebelerinden “Abdülkadir BADILLI”nın iki ciltlik “Bediüzzaman Said-i Nursi MUFASSAL TARİHÇE-İ HAYATI” isimli iki ciltlik eserinin ilk cildinin 335-336. Sahifelerindeki, “geniş izahatlar…”-İstanbul Nisan 1998,’Bu kitap (Ouvrage publie avecle concoun de) I’Amicale des Musulmans d’Europe veya (ou) 33,rue Brongniart 94600 Choisy-le-Roi, FRANSA,Telefon:00330148842110 Tarafından basılmıştır-“

BADILLI,”N.Şahiner, bazı zâtlardan dolaylı rivayet yollarıyla, Bediüzzaman’ın onunla Diyarbekir’de lâtifeleştiğini yazmışsa da, kesinlikle doğru değildir.(s.335) demekte..Halbuki KÖSOĞLU bahse konu eserindeki izahında, Necmettin ŞAHİNER’in “Bilinmeyen Taraflariyle Bediüzzaman Said Nursi,İstanbul 1979, s.79 “ çalışmasını “haşiye” olarak göstermekte ve “Van’da aşiretleri dolaşarak onları aydınlatmaya çalışırken-ki yıl 1910’a denk gelmekte ve Ziya GÖKALP 35 yaşında iken İ.G.-Diyarbakır’a geldiğinde Ziya GÖKALP ile tanışır” demekte ve “Gökalp, bilinen heyecanlı üslubu ile ona(Bediüzzaman’a) Türk tarihinden, Kızıl Elma’dan söz etmiş olmalı ki,Bediüzzaman’ın Gökalp’e şöyle bir latife yaptığı nakledilir: “Köylüyüm diye ta’netme bana(beni yerme); ben de kibarım. Bir kelle soğanı, bin Kızıl Elma’ya değişmem”(s.80) dediğini nakleder.

BADILLI, “kesinlikle doğru değil” dediği cümlenin devamında ise “Evet Bediüzzaman’ın onunla Diyarbekir’de karşılaşması olmuş..”(s.335) demekte.”Amma ona(Ziya GÖKALP’e) tek bir kelime söyletmeyecek şekilde ilzam etmiş( susturmuş İ.G. ) olduğu da gerçektir.Nitekim 1922-1923 yıllarında(yani 12-13 yıl sonra İ.G.) Ankara’da tekrar Bediüzzaman’la karşılaşan Ziya Gökalp, mühim bir mecliste saplandığı ilhad fikri( dinsizlik,imansızlık fikri İ.G. ) hesabına bazı şeyler söylemek istemişse de, Hazret-i Bediüzzaman onu öyle ilzam etmiştir ki, tek bir kelime söylemeye dahi mecali kalmamıştır.Ankara’da cereyan eden bu karşılaşma hadisesinin şâhitlerinden birisi Mardinli meb’us Abdulganî Ensarî’dir”(s.335) diye yazmakta ve “Fihrist Risalesi(15. Lem’a)”nde bu hadise ile ilgili şu izahatın yapıldığını belirtmekte:”Bu temsilin mealiyle(İkinci Söz’ün) mühim bir mecliste, Ankara’da otuz sene evvel Ziya Gökalp gibi müthiş bir mülhid( dinden çıkan,dinsiz,kâfir,imansız.Haşir ve ahirete inanmayan İ.G. ), şakk-ı şefe etmeyecek(ağız açamayacak) derecede ilzam oldu.”(s.336)

Tıpkı bazı kalem erbabı gibi BADILLI da, Ziya GÖKALP hakkında muhtelif ‘iddialar’da bulunmuş:”Irkî taassup…Kavmiyet mefhumu…İnkârcılık zihniyeti…Diyarbekir civarındaki aşiretler içinde kavmiyetçilik hareketini uyandırmak…Asıl gayesi Türkçülük yaparak aksülamellikle yine Kürtçülük zihniyetini uyandırmak ve Müslüman milletleri bölmek…”(s.335)En taze “bakış” ile Prof.Dr.Ahmet AKGÜNDÜZ’e göre de Ziya GÖKALP, “Menfî Milliyetçilerin ve unsuriyetperverlerin(Irkçıların yani İ.G.) reislerinden olan ve dine karşı lakayt Ziya GÖKALP bile, mecbur olması ve şöyle demiştir:”Dil, din bir ise millet birdir.”(A.VAKİT’teki yazı, 2010, www.risalehaber.com)

M.Latif SALİHOĞLU’na göre iseGÖKALP; “Eski lâkabı ‘Kürt Ziya’ olan bu çift taraflı ırkçılık körükleyicisi şahsiyet…”(www.aleviforum.com)

NETİCE

“İnternet’teki araştırmalar”ımızdanda anlaşılmaktadır ki; Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s.) ‘nin, “Eski Said Dönemi”nde, “Molla Said-i Meşhur Bediüzzaman”ken, 1910’da,Diyarbekir’de tanıştığı Mehmet Ziya GÖKALP ile bilinen tek sözlü ifade:”Bir kelle soğanı, bin Kızıl Elma’ya değişmem.” Cümlesi..Çok az bir şekilde, “Fihrist Risalesi(15.Lem’a)”nde, “İkinci Söz”ün “Haşiyesi”nde,”dipnot”unda belirtilen “müthiş bir mülhid” olduğu ve “ağzını açıpta konuşamayacak derecede ilzam olduğu” cümleleri..BADILLI’nın, 1922-1923’de, GÖKALP’in vefatından bir-iki yıl önce Ankara’da karşılaşmalarındaki “konuşmaları”nı bilemiyoruz…

Gerek Diyarbekir’deki ve gerekse 12-13 yıl sonra Ankara’daki tanışmalarında, başka neler “konuşmuşlardı”ki?..

Kaldı ki, 25 Ekim 1924’de, 48 veya 49 yaşında vefat eden Ziya GÖKALP’den çok sonraları, 23 Mart 1960’da, 36 yıl sonra vefat eden Bediüzzaman(k.s.), Ziya GÖKALP ile ilgili başka hiçbir “değerlendirme”, “güncelleme” yapmamış mı?!

Kanaatim o ki; bir yazımızda da ortaya koyduğumuz üzere-“Sosyalistlerin Ülkücü Hareket’e(MHP ve BBP’ye) Bakışları Hiç Değişmiyor”,www.millimefkure.com- misali,bazı, hadi diyelim “İslâmcılar”ın da,”tr.wikipedia.org’un da “Türk Milliyetçiliğinin Babası” dediği gerek Ziya GÖKALP’e olduğu kadar, “Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e Bakışları da Hiç Değişmiyor.”, gibi me geliyor!!!

10.10.2010

İsmet GÜLTEKİN

İsmet_gultekin@mynet.com ve metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: