Powered By Blogger

27 Ocak 2009 Salı

"Doğu Anadolu Gerçeği"

Seyyid Ahmed ARVASÎ HOCA'nın Vefâtının 20. Yılı Hâtırasına-1

"DOĞU ANADOLU GERÇEĞİ"(*)

Bir "Doğu Anadolu Çocuğu" olan rahmetli Seyyid Ahmed ARVASÎ Hocamız, 1986'da, "Doğu Anadolu Gerçeği" isimli eserini yayınladı. "Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü" , "Boğaziçi" Yayınları" gibi muhtelif yayınevlerince, defalarca yayınlanan bu kıymetli eser,günümüzde de, 21. asırda da, 2009'lu yıllarda da, hararetle tartışılan "Kürt Mes'elesi"(?) ve "Kürtçe"(?) mevzularını, gripsiz ve virüssüz bir şekilde, tamamıyla millî, İslâmî ve insanî bir perspektifte anlamamızı sağlayacak, revaçta olan her türlü "kafa karışıklığı"na çare olabilecek, "ilmî " cevaplarla, izahlarla dolu bir eserdir.Rahmetli ARVASÎ Hocamız, bu eseri ile vakıaların temeline, kendine has "metodu" ile iniyor, yayınlandığı yıllarda ve günümüzde de "devlet ricali"ne ışık tutmaya çalışıyor. "Aldatılmış", "kukla", "piyon" olmamaları için de, bütün Türk Gençliğini uyarıyor...
"Doğu Anadolu Gerçeği" isimli eserinde, Türkiyemizde "Şark Mes'elesi"ne vücud veren tarihî, harsî, içtimaî, coğrafî, iktisadî, ruhî/psikolojik, idarî, siyasî ve milletlerarası çatışmalara ve emperyalist oyunlara bağlı âmiller, detaylarıyla incelenmekte, ortaya konulmaktadır.
Eserin tamamı okunduğu zaman görülecektir ki, "şer kuvvetler"in propagandaları, her türlü ilmî dayanaktan mahrum, havada kalan iddialardan başka birşey değildir.
Tarih boyunca, "Kürdistan" diye bir coğrafya ismi olmadığı gibi, "Kürt Devleti" diye bir "devlet" de, hiç mevcut olmamıştır. "Kürt" diye bir kavim ve "Kürtçe" konuşan bir cemiyet, tarihte görülmemiştir. İçinde "Kürt" kelimesi geçen tek belge, Yenisey'de bulunan "Anıt-Mezar"dır ve kitâbesi Türkçe olup, Gök-Türk alfabesi ile kaleme alınmıştır. "Kürt" diye anılan boy, Turanî olup Türk soyundan gelmektedir.
"Kürtçe" diye ayrı bir dil(!) yoktur. "Kürtçe" tabir edilen ağız, kültür sürtüşmeleri sonucunda ortaya çıkmış,bozulmuş bir Türkçe'dir. "Kültür emperyalizmi"ne çok açık olan bu bölgemize, "Devlet'in göndereceği kadroların titizlikle seçilmesine riayet edilmesi, idealist kadrolarla bölgedeki ihtiyaçların giderilmesi gerekmektedir.
Rahmetli ARVASÎ Hocamız, yukarıda zikredilen görüşlerine ilaveten, yine aynı eserinde, birçok iddiaları çürütecek, daha değişik ifadelere de yer vermektedir. Dikkatimizi çeken bir husus da, "siyasî kürtçülük" yaparak emperyalizm'in emellerine alet olan çevreler arasında, seksen öncesinde de, "milletvekili" konumundaki insanların da bulunmasıdır. Düşünebiliyor musunuz, bir "milletvekili", "siyasî kürtçülük" yapanlar gibi düşünebiliyor, "Kürtlere özgürlük" isteyebiliyor!!!
"Doğu Anadolu Gerçeği" isimli, hacmi küçük ancak muhtevası ve ehemmiyeti çok büyük olan eserinde, rahmetli ARVASÎ Hocamıza göre asıl mes'ele, tamamı ile Türk Devleti'ni parçalama ve Türk Milleti'ni bölme oyunlarından ibarettir... Bütün maksat, Türkiyemizi bölmek, Orta-Doğu'ya konmak ve İslâm Dünyası'nı daimî bir sömürge statüsü içinde yiyip bitirmek...Bunun için, Hıristiyan Roma, Kızıl Moskof, kindar Fransa, kurnaz İsrail, fırsatçı Yunanistan ve daha niceleri, Müslüman-Türk'ün yıkılması ve İslâm Dünyası'nın sömürgeleşmesi için elele vermiş bulunmaktadır.
Yazımızın bu ilk bölümünü, rahmetli ARVASÎ Hocamızın,yine aynı eserindeki( "Doğu Anadolu Gerçeği") şu ifadeleri ile bitiriyoruz:" Şimdi, biz yalnız propaganda ile yetinmeyen vatan çocuklarını, çeşitli tertip ve oyunlarla kandırıp silahlandıran, iç savaşlara ve silahlı eşkıyalığa iten kahpe bir cephe ile karşıkarşıyayız. Ermeni ve bölücü teröristleri, açıkca himaye eden, akan Türk kanına aldırmayan, Türk'ün ve İslâm'ın gözyaşlarını sadistçe bir zevkle seyreden, kancıkça oyunlar tertib eden düşmanlarımız, artık apaçık ortadadır. Vatan çocuklarını, şu veya bu şekilde kandırarak gerilla eğitimine tabi tutan, ihanet için şartlandıran bu çevrelerin ve onlara alet olan sözde hükûmetlerin faaliyetlerini artık görmemek mümkün değildir. Düşmanlarımız artık açıkca ve pervasızca saldırmaktadırlar."
(*): S.Ahmet ARVASÎ, "Doğu Anadolu Gerçeği", Boğaziçi İlmî Araştırmalar Serisi:7, Boğaziçi Yayınları, Ankara 1992

Hiç yorum yok: