Powered By Blogger

3 Aralık 2011 Cumartesi

"ALLAHIN SADIK KULU-BARLA" İNTİBALARIM


“ALLAH’IN SADIK KULU-BARLA” İNTİBALARIM
Türkiye’mizde “iyi” gelişmeler de oluyor. “Fosilleşmiş dinazor kafalara” kalsa, “meşhur Batı”nın “Ortaçağ”ına doğru gidiyoruz..Yahut da, “Yeni Dünya Düzeni” denen “meret”; “yasaklara karşı, işbirliği metodunu” uyguladığından, yaşanan “iyi gelişmeler” de, “ecnebî patentli”, “ecnebî icazetli” oluyor!!!
Ekseriyetle “hastalıklı” hem de “psikiyastritlik” derecede “hastalıklı olan zihniyet” sahipleri; daha açıkcası “İslamiyet”le, “manevî değerler”le, “kıymet hükümleri” ile hiç mi hiç ilgisi olmayan; “ilgisinin olmasından öte”, “husumetler”, “adavetler” besleyen muhtelif “fosil beyinler”i “ikna” etmekte pek mümkün olmuyor..
“Kadrolu millet düşmanları”, yani “Lozan Antlaşması”na göre ifade edecek olursak; “kadrolu Müslüman düşmanları”, hele de son yıllarda “ekonomik rantları” da pek bozulunca, neredeyse ne yapacaklarını “şaşırıyorlar?”
Günümüz toplumunda “sağlıklı düşünebilmek”, “sağlıklı kararlar verebilmek” ve “sağlıklı bir şekilde aklı kullanabilmek” bile, neredeyse “en büyük başarı”lardan biri sayılmakta..Maalesef “Kerbelâ Vetireleri”nde, hattâ diyebiliriz ki, “Vedâ Hutbesi”nde, “Benden sonra birbirlerinizin boyunlarını vurmayın” diyen “Fahr-i Kainat Efendimiz”(s.a.v.)’in irtihali sonrası başlayan hâlen 1433 Hicrî yıllarda da devam eden “muhteşem kaos ortamı”, “muhteşem kafa karışıklığı zeminleri” “vetireleri” neticesi,bir türlü istediğimiz “nokta”ya gelemiyoruz..Günümüzde de “muhteşem kafa karışıklıkları” hem de çok yüksek oranlarda yaşanmakta.”Hâkk-Bâtıl” âdeta “karman-çorman” olmuş vaziyette.
                                                         1970’LER SONRASI
Mevcut tarihî gelişim itibari ile “Millî-Üniter Yeni Türk Devleti”nin kuruluşu sonrası, “cahiliye hayatı” asla olmamış bir “büyük millet”, “Müslüman Türk Milleti” de, her derecedeki mensupları ile “çok sıkıntılar” yaşadılar..Kimileri de, “biz kimseye silah çekmedik, çile çektik” dediler..İşte bu “çile çekenlerin Başbuğ”larından en önde gelenlerinden biri de “İslâm Âlimi “ Bediüzzaman Said NURSİ(k.s.) idi. Bilhassa bazı sosyologların, “titrisiz münevver”  Ali BULAÇ gibilerin de sık sık “vurguladıkları” üzre, 1970’ler sonrası yaşanılan gelişmelerle hâlen bile doğru-dürüst bir “Millî Burjuvazi”, “Millî Sermaye” oluşamasa da, oluşan “sermaye” gücü ile de “mevcudiyetini” gösteren, muhtelif meşreplerdeki, muhtelif “ekoller”deki “Müslümanlar”, “çağımızın en müthiş silahları”ndan, “güzel sanatlar” dalında da, “sinema sektörü”nde de “mevcudiyetlerini” ispatlamaya devam ediyorlar. “Müslümanlıktan daha güzel bir tanımlamamı var?”, diye soran Rabb’ül-alemin’e “inat”; Türkiyemiz’deki bazı “kafalar”, bazı “beyinler”, maalesef muhtelif sebeplerden; “İslamiyet’in yorum şekilleri”ni, “meşrepleri”ni, “ekolleri”ni, âdeta “din” gibi algılayıp; neredeyse “Müslümanlıklarını” da “unutmak” tehlikesi ile karşı karşıyadırlar..Kelime-i Tevhid’i istenilen seviyede “algılayamayan” zihniyetler”, “particiliğin”, “meşrepçiliğin”,” cemaatciliğin”, “tarikatçiliğin” “bağnazlığına”, “taassubuna” kapılmaktan, belki de ancak, yıllrdır Irak’taki Müslümanların başına yağan “bombalar” sonrası “uyanabilmektedirler..
                “HÜR ADAM”DAN SONRA “ALLAH’IN SADIK KULU-BARLA”
Yakın tarihimizin en mühim “İslâm Âlimleri”nden biri, “Asrın Müceddidi” Bediüzzaman Said NURSİ(k.s.)’yi anlamaya, doğru bir şekilde kavramaya yönelik iki film: “Hür Adam” ve “Allah’ın Sadık Kulu-Barla” Her iki filmi de, “vefat ettiği” Şanlıurfa’daki “sinema salonları”nda izlemek nasip oldu. Geçen, 19 Kasım 2011’de de “animasyon” şeklindeki bir “film” olan “Allah’ın Sadık Kulu-Barla”yı izledim..Sinema salonu, 18.30 “matini” olmasına rağmen; bilhassa “Gülen Hareketi”ne mensup gençlerce doldurulmuştu. Yanımdaki “genç” ile kısa bir sohbetinde, “Risale-i Nur Külliyatı’nın lisanın ağırlığından, anlaşılmazlığından” şikayet ediyordu. Ben de “dilimin döndüğünce”, “lisânımızın başına gelenleri” anlatmaya çalıştım.
Tamamiyle bir “animasyon” tekniği ile hazırlandığından, “nefs kokusu”nu hiç hissetmedim..Perdeye yansıyan “görseller”, “görüntüler “ise insanın “ruhunu dinlendiren” “görüntüler”di. Elbette ki, “Batılı sistem sahipleri”nin, “İngilizce konuşmaları”nın “Türkçe alt yazılı” kısımları, neredeyse filmin “en can alıcı” kısımları idi. “Sürgünzedelerin de Başbuğu” olan Hazret-i Üstad’ın “Barla Hayatı”, “kitabî” olarak da, “görsellik” olarak da, “perdeye” en güzel şekilde aktarılmıştı. Emeği geçenlerin hepsinden, Cenab-ı Hakk razı olsun. Yapılabilecek “tek eleştiri”, üç yıl gibi, günümüz gerçeklerine nazaran “uzun” sayılabilecek bir zaman diliminde hazırlanmış olması..
BAZI “TÜRK OCAKLILAR”, BAZI MİLLİYETÇİLER, BAZI ÜLKÜCÜLER “ÜSTÂD”I ANLAYAMIYORLAR
“Animasyon filmi” şeklinde olan “Allah’ın Sadık Kulu-Barla”yı izlediğim “vetire”de, bir “web sitesi”nde, çok seviyeli ve “sağlıklı düşünceler”ini “fikirler camiası” ile paylaşan Hayati BİCE Bey’in, çok mu çok mühim “Türk Ocakları, Said Nursî ve Necip Fazıl” başlıklı bir yazısını(*) okudum. Ve bir yılı aşan süredir kafamdaki “soru işaretleri”nden birinin de “cevabı”nı öğrenmiş olmam, bana büyük “haz” verdi.Hâlen de “Nurculuk Ekolü”ne mensup, çok sayıda” arkadaşlarım” var..Bir ara bizzat kalmak nasip olduğu “Yeni Asya Ekolü”ne mensup “kardeşlerim” arasında, rahmetli “Necip Fazıl KISAKÜREK”in, bir rahmetli Osman Yüksel SERDENGEÇTİ kadar “sevilemediğini” anladım..Yapılan “izahatlar” ise kafamda “soru işaretleri” oluşturmuştu: Niye?!  Mes’elenin “bam teli”ni, BİCE’nin adı geçen yazısından öğrendim..Son zamanlarda “gündeme” getirilen fakat belki de “fikirler camiası”nın “gündemine” ilk getiren kişi olan BİCE; rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK’in “Son Devrin Din Mazlumları “eseri “mahreçli”, âdeta “Bediüzzaman-Necip Fazıl Kavgası”nın sebeplerini “izah” ediyordu. Elbetteki,”Türk Ocakları-Bediüzzaman Tartışmaları”nı sürdüren, fakat “çok kesin inançlı” biri olduğunu hissettiğim; hattâ “son bir yazısı”nda, “Üstâdı, Kürtçü, Kürdistan Devleti kurmak amaçladığı” gibi, bence tamamiyle “cehalet”ten kaynaklanan” zırvaları” seslendiren Nevval KAVCAR kadar, “Üstad Vakıası”na, “doğmatik” bakmıyor BİCE!
Rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK’in, “Son Devrin Din Mazlumları” isimli eserinde dillendirdiği; “Nurculuk akımının en iddialı söylemlerinden birisi Said Nursî’nin eseri olan Risale-i Nur’u, gelmiş-geçmiş en muhteşem tefsir olduğu iddialarıdır. Gerçekte Kur’an-ı Hakim’deki ayetlerden ancak %10 kadarının yorumlandığı bir eseri tefsir olarak adlandırmak gerçekçi olmaz.Risale-i Nur’da sadece 620 ayet’ten bahsedilir ve bu sınırlı sayıdaki ayetlerden bazılarının tamamı değil sadece bir kısmı sözkonusudur.”(**)
“Nur Risalesi,Kur’an ilhamlarına dayalı bir İslâmî hikmet manzumesidir ve bu ölçüyle ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Ona Kur’an tefsiri denemez.”(***)
Sizlere acizane tavsiyem, hem “Son Devrin Din Mazlumları”nı, bilhassa da “Üstâd”la ilgili kısımları, hem de BİCE’nin adı geçen yazısının “orijinali”ni okuyunuz…
Rabb’ül-âlemin, bizleri de “sadık kulları”nın yolundan ve “hakikat”lerden ayırmasın.(Âmin)
03.12.2011
İsmet GÜLTEKİN
Dip Notlar:
(*): Hayati BİCE, Türk Ocakları, Said NURSÎ ve Necip Fazıl, www.haberiniz.com, 13.11.2011
(**) BİCE, adı geçen yazısı
(***) BİCE, adı geçen yazısı

Hiç yorum yok: