Powered By Blogger

15 Aralık 2011 Perşembe

TERME'DEN BAZI "ŞAHSİYETLER"


  TERME’DEN BAZI “ŞAHSİYETLER”
Geçenlerde “MEBSİS”i incelerken ve “Hizmet Belgemi “ okurken, “hâtıralarım canlandı…”
Mutlaka bu “canlanan hâtıralarımı” yazmalı ve “tarihe not “düşmeliydim…
Bu yazacaklarım “Başımıza Gelenler” değil amma “Başıma Gelenler”den katreler aksedecek…
Kim bu “Terme’den Bazı ‘Şahsiyetler’” derseniz; 47 (kırkyedi) yıllık ömründe, hayatım üzerinde, şöyle-böyle “etkili” olmuş isimler: Rasim KANİ’den, Ahmet SEZGİN’e; Hasan KÖKSAL’dan Eyüp ŞENTÜRK’e…
“Sen Nizâm-ı Âlem Ocakları Başkanısın”, diyorlar hâlâ Aralık 2011 Türkiye’sinde…
Ya “şeytanca” bu “tanımlamayı” söylüyorlar; “düşmanımınsın ha!” dercesine; ya da bana “siyasî düşünce”mi, “kimliği” mi hatırlatıyorlar?! Onlar da bilmeliler ki, günümüz Aralık 2011 Türkiye’sinde bir “Sivil Toplum Teşkilatı” olan “Nizâm-ı Âlem Ocakları” diye bir “Sivil Toplum Teşkilatı” kalmadı.. Hepimizin bildiği üzre İsrail ve Türkiye’mizdeki “derin çete”nin güdümünde olan “Hizbullah”ın “sızmaları” sebebiyle, “Nizâm-ı Âlem Ocakları” isimli “Sivil Toplum Teşkilatı” ‘isim değiştirmiş” ve “Alperen Ocakları” ismini almıştı. Rahmetli B.B.P.’nin şehid Genel Başkanı Muhsin YAZICIOĞLU’nun, 27. Ocak 1993’lerdeki “siyasî parti”sinin bir nevi “Gençlik Yapılanması” olan “Nizâm-ı Âlem Ocakları” isimli “yapı”nın yerinde “yeller” esmekte!!! Ben de 1995’lerde, Terme’de, altı(6) ayı bulan bir “Nizâm-ı Âlem Ocakları Başkanlığı “yapmıştım..”O Yıllarda”, bir yandanda, Gündüz ve Yeni Şafak gazetelerinin “Terme Temsilciliği”ni de ifâ etmekteydim..Bence, mevcut “şahsî hâl”lerim de dikkate alınsa, “gayet başarılı” bir “Ocak Başkanlığı”m oldu diyebilirim. Bu demek ki, “Terme Nizâm-ı Âlem Ocakları”nın da “Kurucu Başkanı”yım..Aralık 2011’lere “akıp giden yıllarda”, asla ve kat’a “Nizâm-ı Âlem Fikriyatı”ndan ve mümkün olduğunca da “hayata aksettirilmesinden” de asla ve kat’a vazgeçmedim..
Bana, değişik şekillerde,Aralık 2011’ler Türkiye’sinde; “Sen Nizâm-ı Âlem Ocak Başkanısın” diyenlerin de, ne demek istediklerini de hâlâ anlamış değilim..Mazim benim şerefimdir ve ben dünüme çizikler atarak hayatiyetimi idame ettiren biri de değilim…
                                                     NİÇİN BENİ DARP ETTİLER?!
Bekârlığıma ve öyle doğru-dürüst bir gelirime “denk” gelmeyen “Nizâm-ı Âlem Ocak Başkanlığı” döneminin nihayeti de “çok zorbaca” oldu..Zaman zaman aklıma geldiğinde;”Niye bana öyle davrandılar? Niye beni darp ettiler?”, diye bizzat “kendilerine” suâl eylemek istedim. Ancak bir türlü o suâlimi soramadım..Son zamanlarda yaşadığım “psikolojiler”, bu suâlimi de artık “kayıtlara” geçirme zamanının geldiğini gösterdi..
Tarihini tam olarak hatırlayamıyorum amma ekseriyetle “Ocak’ta yatıp kalktığımdan”, bir sabah, baktım ki, hâlen B.B.P. Terme İlçe Başkanı olan Rasim KANİ, “Yönetim Kurulu”ndan Cemal VAROL ve bir-iki kişi daha, bulunduğum odaya girip; “haydutcasına”, “bağıra-çağıra” ve duvarda asılı vaziyette olan “Ocak Temsilcilik Belgemi”n camlarını kırarak; “hakaretvari sözlerle beni adetâ “darp” ettiler..
O yaşadığım “trawmatik” sonrası, soluğu Bursa’da bir “kabir ziyareti”nde aldığımı hatırlıyorum…
Sonra tekrar Terme’ye döndüğümde ise yine Rasim KANİ, beni arkadaşlarına tanıttırırken; “eski Ocak Başkanımız” deme lütfunda bulunuyordu…KANİ, Tokat-Niksarlı olması ve Terme’den evli olması ve tabii “Muhasebeciliğin” getirdiği “maddî imkânlarlar”, “ekonomisi” de “çok iyi” derecede denilebilen biri..Terme’deki “ilk yılları”nda, şahsıma karşı olan “sıcaklığı”, “yakın ilgisi” sonraki yıllarda hepten bitti..Geçenlerde, Kurban Bayramı tatilinde yanına bir uğrayayım dediğim de ise “Hacc’a gittiğini” öğrendim. Yine “Hacılığını” da ziyaret ettim. Ancak Hacc’a gittiğinden doğrusu hiç mi hiç haberim bile olmamıştı..
Hele, benim oğlan ile birgün ziyaretine gittiğimde, ben yokken “Bırak şu deliyi?!”, gibi sözler sarfetmiş olması, hem benim oğlanı bir hayli üzdüğü gibi, hem de benim hanemde de bayağı konuşuldu..
Neredeyse 19 yıllık B.B.P. Terme İlçe Başkanlığı yapan Rasim KANİ’nin maalesef şahsıma karşı olan hâlleri, bilhassa son yıllarda çokca değişti. Ve hâlâ “Niçin beni darp ettiler?”, konusunda da doğrusu ne diyeceğini çok merak ediyorum…
                                                        RAHMETLİ EYÜP ŞENTÜRK ve
                                        BİLGİ GAZETESİ YAZILARIMI NİYE YAYINLAMADI?!
Terme’nin ilk İmam-Hatip’li nesillerinden olan rahmetli Eyüp ŞENTÜRK ile yaşadığım sürece çokca yakınlıklarım oldu. Onun haftalık “Yeni DÜŞÜNCE” dergisinin “Okur Mektupları”ndaki, “Tiryaki Gazi Hasan Paşa”yı anlatan yazısı vesilesiyle başlayan arkadaşlığımız çok uzun yıllar devam etti. Hatırlıyorum da, nice “dâvâ arkadaşlarım” rahmetli babamın vefatı akabinde, sıcağı sıcağına “baba ocağı”na gelmezken; rahmetli Eyüp ŞENTÜRK, o gece gelmiş, “taziye”sini bildirmiş ve bir müddet bekledikten sonra da gitmişti…Ancak, sonraki yıllardaki “ticarî hayatı” ve akabinde haftalık “Terme BİLGİ Gazetesi” ile başlayan sürecten vefatına yakın yıllara doğru, “Terme Yönetimi”ni oluşturan “Bürokrasi” ile çok sıcak ilişkileri sonrası bazı “soğumalar” da başlamıştı.  Vefatından sonra,geçen Mayıs 2011’de, “Terme BİLGİ Gazetesi”nde, aylarca “köşe yazarlığı” da yapmanın getirdiği bir düşünce ile, yine birkaç yazımı “e-mail” ile gazete adresine göndermiştim. Sonra da daha arayıp sormamıştım..”Yaz Tatili”nde ise gazete idarehanesine uğradığımda,çalışanlardan biri,”yazılarımı unuttukları”nı söyledi. Rahmetli eşi ise “İncelemeleri gerektiğini, Yetkin Bey ile de görüşmemi” istediler..Aradan geçen sürede tekrar uğradığımda ise yazılarım yine yayınlanmamıştı.Yetkin Bey ile de görüşmek nasip olmamıştı..
Sahiden o kadar yakın arkadaşlığımın olduğu Rahmetli Eyüp ŞENTÜRK’ün kurumu, niye bana böyle davranıyorlardı? Neden açık-net olarak, “Şu şu sebeplerden sizlerin yazılarınızı yayınlayamayız”, diyemiyorlardı..Hülasa, neden yazılarımı yayımlamamak için bahaneler uyduruyorlardı..Hâlâ da anlamış değilim..Bu sebepten de, daha da gazete idarehanesine uğramaz oldum.Gazeteyi de okumak istediğimde bayiden alıp okuyordum…
                                                   TERME MEFKÛRE GAZETESİ ve AHMET SEZGİN
Yaşadığım ömür diliminde içimde bir uhde olan, “Ah, ne olsa da memleketimde, Terme’de bir mahallî/yerel gazete” çıkartabilsem?”, derdim. Çok iyi hatırlıyorum ki, Almanya’daki “teyzeoğulları”na bile, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi sonrası, defter yapraklarından “dergi gibi” çalışmalar hazırlar, onlara posta ile gönderirdim..Allah(c.c.) da bana da nasip etti ve beş yıla yakın, tesbihatı tamamlayamamışta olsam, gayet “dolu dolu” bir mevkûte çıkartmak nasip oldu. Bir yandan “Terme Birlik MEFKÛRE”yi çıkartırken, hem memleketimi daha iyi tanımaya başlıyor, yeni yeni bilgiler öğreniyor, öğrenme ve öğretme iştiyakım bitmek bilmiyordu..Fiilen “her şeyini” amma “her şeyini” üstlendiğim “Terme Birlik MEFKÛRE” “Birlik Olmadan, Dirlik Olmaz”, Kazak Türklerinin atasözü “spot”lu gazetemi, “dergivari” şekilde çıkartıyor ve “Terme Kültürü”ne de katkılar yapıyordum..Ortaya çeşitli “kitapçıklar”ım da çıktı. Hâlâ genişletilmiş ikinci baskıları ve hiç basılmamış bir “kitapçık” çalışmam da hazır vaziyette..Binbir meşakkatlerle çıkartmaya muvaffak olduğum “Mefkûre”m sayesinde, “Terme’nin Birikimi”ni de “kayıtlara”, “yazıya” geçirip, “kalıcılık” da sağlamak da idim..”Ticaret” yapmış olmak ve kâr elde etmek mümkün değildi..”El ele baş başa kalsam” bana kafî idi ancak ya bir, ya da hiç öyle bir şey olmadı..Ve aldığım çeşitli “tecziyeler” ve “maddî imkânsızlıklar” sebebiyle kapandı. Daha geçen yıl “vergi borcu”nu ödeyip, bitirmek nasip oldu.
Sonra, “orta boy” “blaner” ebatta, “çok tavizsiz”,” çok katı”, “çok rijit”, iki yapraklı “Terme REFLEKS” gazetesini, aylık olarak, altı ay düzenli bir şeklide çıkartmakta nasip oldu..Yine “tecziyeler” yine “baskı”lar,  yine “maddî imkânsızlıklar..” “Terme BİLGİ Gazetesi”nde, Yetkin KARAMOLLAOĞLU imzalı, “Terme’den Kaçan Yatırımlar”ı “REFLEKS”in “Manşet”i ne taşımış olmam, “Terme Ağaları”nı olduğu kadar, “malum zihniyetleri” de rahatsız ediyor, adetâ “suç” işliyordum..
İşte, böyle “süreçler” de “Edebiyat Öğretmeni” Ahmet SEZGİN ile de “tanışmış” oldum.. Uzun yıllar beni hiç arayıp-soramayan Ahmet SEZGİN, 24. Kasım 2011’de, Öğretmenler Günü sebebiyle TV5’e naklen yayına çıkacağı arefesinde aradı..Bana, arkadaşlarına benden hep olumlu bahsettiğini, Terme Belediyesi’nde çalışan ağbimin yanına uğradığını, selamımı iletmesini istediğini, birkaç kez de telefonla aradığını söyledi…
Son aylarda “Terme Bilgi Gazetesi”nde, “Terme’li Yazarlar” yazı dizisinde bana da geniş bir yer verdiğini sıcağı sıcağına bildiğim hâlde, “Teşekkür” telefonu açmayı hiç istememiştim. Çünkü, artık “samimî” görmüyordum…İkincisi, doğduğum memleket olan Terme’den “sürgün” edilmem de, hâlen Terme AKP ilçe Başkanı olan Recep ERTAN ile de “işbirliği” içinde olduğunu biliyordum.. Bir ikincisi, “Terme Birlik MEFKÛRE”deki bir “haber-yorum” yazısındaki “Dünya’yı Türkler Yönetmeli” yazıya tahammül edememiş, “catır catır” Terme Birlik MEFKÛRE’yi “yırtıp” çöpe atmıştı.. Bir üçüncüsü, hâlen Havza’da “koltuklara yine yapışmış” olan Seyfullah YÜKSEL ile “dershaneler arası rant kavgası”na düşmeme de sebep olmuş, “tecziyeler” almamı sağlamıştı..
Bir kerecik Terme’de kirada da olsa evimin kapısını çalmayan; iki-üç aylık “Yaz Tailleri”nde beni arayıp soramayan Ahmet SEZGİN’e ne olmuştu da, TV5’e çıkacağı öncesi beni telefonla aramıştı? Hâlâ anlamış değilim…Yine “Dershanecilikten Devlet Öğretmenliği” ne geçen Ahmet SEZGİN, Terme’de kalmayı nasıl başarmıştı acaba?!!
2004-2006 yıllarında da, 2(iki) yıl Terme’de “kadrolu öğretmenlik” hizmetim oldu. Gayet merkezi bir okulda çalışırken yine “mahallî/yerel gazetecilik” de yapmaya devam ediyordum.. Dönemin Terme İlçe Millî Eğitim Müdürü Hasan KÖKSAL’ı da, atamam sonrası, resmî işlerim sebebiyle ziyaretimde, beni adetâ “tehdit” edercesine, “Sen bu Terme’de ancak 2(iki) yıl çalışabilirsin.” Demesinden pek bir şey anlamamıştım. Ancak rahmetli Malik Ağbi’min arkadaşı olması sebebiyle de beni tehdit etmesine çok içerlenmiştim. Hâlen Terme İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü’nde “Şube Müdürü” olarak çalıştığını bildiğim Hasan KÖKSAL, sahi nereden bilmişti de, “2(iki) yıl süre” tanımıştı..Gerçektende 2006’da, en ağır bir “ceza” olarak, “doğduğum memleket Terme’den Asarcık’a sürgün edilmiştim. Terme Birlik MEFKÛRE’deki yazılarım sebebiyle..Sahi, Hasan KÖKSAL taa iki yıl önceden bana nasıl “süre biçmişti” ki, hâlâ anlamış değilim.. Halbuki, rahmetli Malik Ağbimle, Ladik Akpınar İlköğretmen Okulu’nda beraber okumuşlar, Kıbrıs Barış Harekatı yıllarında, Terme’de “Herşey Bu Vatan İçin” isimli gayet güzel bir “tiyatro” eserinde  küçük yaşta olmama rağmen “rol” paylaşmış, “çocukluğumun Hasan KÖKSAL”ı ise bana “süre biçiyor” ve sonra düşündüğümde “dediği de” neticede olmuştu!!!
İşte böyle…Bir türküde de denildiği üzre, “Doğru olsam ok gibi/ Uzaklara atarlar beni; Eğri olsam yay gibi/ Ellerinde tutarlar beni…”
Bunların bilinmesini istedim…
15.Aralık.2011
İsmet GÜLTEKİN
İsmet_gultekin@mynet.com ve metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: