Powered By Blogger

19 Haziran 2009 Cuma

AHMET KABAKLI HOCA ile "TEMELLERİN DURUŞMASI" ÜZERİNE SOHBET *(1)

Ahmet KABAKLI Hoca ile "TEMELLERİN DURUŞMASI" Üzerine Sohbet...

"MİLLÎ MÜCADELE İSLAMİYET'LE KAZANILMIŞTIR"*(1)


Murat BAŞARAN: Hocam ilk önce şöyle bir soru sormak istiyorum. "Temellerin Duruşması" kitabının hikâyesini, yani sizi böyle bir kitap yazmaya götüren sebepleri anlatır mısınız?
Ahmet KABAKLI: - Evet..."Temellerin Duruşması" bana büyük bir zaruret gibi görünmüştür. Bunları açıklamak zorunda kalmışımdır. Yakın tarihimizi son derece yanlış biliyoruz. Resmî tarih, yakın tarihimizi yanlış okutuyor. Bu bakımdan yanlış tarihten yanlış insanlar çıkıyor. Bunu düşündüm devamlı. Tarih yegâne bilgi kaynağımızdır bizim. Bunu yıkarsanız, yegâne bilgi kaynağımızı yanlış verirseniz yanlış olarak yorumlarsanız, ülkede demokrasi olmaına da imkân yoktur, gençlerin dürüst ve ahlaklı yetişmelerine de imkÂn yoktur. Hakikat terbiyesi tarihten çıkar. Binaenaleyh ben bu hakikati vermek zaruretini hissettim. Bunu bir nevi sancılar içerisinde hissettim. Belki otuz yıldan beri bu yalanlarla pençeleşmiş bir yazarım. Daha önce dertgilerde olsun, öğretmenliğimde olsun daima doğruları öğretmeyye, vermeye, söylemeye çalıştım. Fakat doğrulara hiç itibar edilmiyordu. Buna karşılık yalanlar ve yanlışlarlar "resmî görüş"ün timsali halinde idi. Televizyonlar yalanları söylüyordu, radyolar yalanları söylüyordu. Göz göre göre tarihî olaylar saptırılıyordu, yanlış anlatılıyordu. Binaenaleyh bu bana büyük bir ıstırab olmuştur. İşte "Temellerin Duruşması" bu ıstırabın meyvasıdır.
Murat BAŞARAN:- Kitabın büyük bir kısmında da bahsediliyor. Yönetimin ve yarım aydınların Tanziamt'tan beri İslamiyet'ten uzaklaşma hatta kopma gibi bir tavrı var. İslamiyeti örtbas etme gibi bir tavrı var. Bu da hiçbir zaman mümkün olamaz, belki bunun da farkındalar...Bu yanlış ne zaman biter. Milletin İslamî değerlere sahip çıkmasından niçin ürkülüyor?
Ahmet KABAKLI:- Tabii orasını tam açıklamak zor. Ama Türk Milleti bu tavırdan uzaklaşacaktır. Bunu söyleyebilirim. Elli yıl sonra, yirmi yıl sonra, bir asır sonra...Çünkü Türk Milleti kendisini ararken kendisini mutalaka İsşamiyet'in içinde bulacaktır. Bunun dışında bulamayacaktır. Bunun dışında başka bir heyecan kaynağı, başka bir inancı yoktur milletimizin. Garip gibi gelir ama öyledir. Yani bu dünyada İslamiyet kadar Türk Milleti'ne, Türk Milleti kadar İslamiyet'e uymuş yakışmış başka bir topluluk yoktur. Binaenaleyh İslamiyete ters gittiğiniz zaman, bu ülkede herhangi bir hamle yapmanıza, herhangi bir kalkınma yapmanıza, herhangi bir ahlâka da imkân yoktur, herhangi bir ilme de imkân yoktur. Çok sevdikleri tabirle "çağdaş" olmaya da imkân yoktur. Öteden beri şunu biliriz, nereye gitmişsek Kur'an-ı Kerim ile gitmişizdir.Hadis'le gitmişizdir. Bunlar bizim önümüzden rehber olarak kaldırıldığı takdirde topallarız. Mânen topal hale geliriz. Nitekim Millî Mücadele ancak bu hedeflerle kazanılmıştır. "Temellerin Duruşması"nda bu çok açık bir şekilde ifade edilmiştir. Millî Mücadele Türk Milleti'nin İslamiyet'e çok bağlandığı dönemdir. Ama nasıl bağlandığı? Bağlandığında en çok izhar ettiği dönemdir desek daha iyi. Çünkü Türk Milleti her zaman bağlıdır. Ama aydınlarıyla, liderleriyle, öncüleriyle, paşalarıyla, kumandanlarıyla, din adamlarıyla, eşrafıyla, halkıyla bi,rlikte, tam en büyük, en muntazam bir Türk-İslâm anlayışı içindeyken Millî MÜcadele'yi kazanmıştır. İddia edebilirim ki, eğer bu inanç bizde olmasaydı bu mücadele kazanılmazdı. Kim olursa olsun başımıza kim geçerse geçsin kazanılmazdı. Zaten kimse geçemezdi. Bir millet istemeden onu kimse kurtaramaz. Ve bir millet istemeden kimse onu batıramaz. Bu bir vakıadır. Nitekim bu millet liderlerini çıkarmıştır. Bunu başarmayı bilmiştir. Millî Mücadele böyle kazanılmıştır. Buna Türk Milleti'nin İslamiyet'e ve kendine dönüşü dersekl daha iyi olur. Bu yalnızca bir döneme münhasırdır. Bu dönem 1919-1923 arasındaki dönemdir. Bu dönem aynı zamanda TBMM'nin hakim olduğu dönemdir. Aynı zamanda demokrasinin hakim olduğu dönemdir. Yani diyebiliriz ki, Türkiye'nin "en çağdaş" olduğu dönemdir. Bu dönemde İslamiyet baştacıdır. Batı, mütemadiyen kıyas edilen, kendisi ile uğraşılan, iyi tarafları alınan, kötü tarafları yok edilen reddedilen bir kavram halindedir. Tanzimat'tan beri milletimiz üzerinde Batı'nın reyi istikametinde bir takım oyunlar oynanıyor. Bu oyunların başında da İslamiyet'i bizden, bizi İslamiyet'ten bertaraf etme çalışmaları geliyor. Buna uymuş, buna yatmış devlet adamlarımız vardır. Diplomalılarımız vardır. Yabancı okul mezunlarımız vardır. Millet ergeç hepsinin hakkından gelecektir. Mesela nilleti büyük bir denize benzetelim. denizin üstünde de karpuz kabukları, çer-çöp görüyorsunuz. Bir rüzgar gelip hepsini alıp gidiyor. Yahya Kemal'in bir şiiri var, "Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara..."şeklinde. Onun dediği gibi yalnız deniz kalıyor, pislikler gidiyor. Türk Milleti de inanıyorum üstünden bu zebilliği, pisliği atacaktır. Ve sadece kendisi görünecektir. Kendisi göründüğü zaman da rengi İslamiyet'tir. (Devamı var)
(*):Türkiye Gaztesi, 06.Ocak.1990, sayfa 7

Hiç yorum yok: